Yaz mevsiminde memleketimde; köyümde yaşıyorum. Havası, suyu temiz, insanları mert, komşulukları candan olan komşularım ve akrabalarımla buluşuyorum. Yeri geliyor imamlık yapıyor, vaaz ediyorum. İhtiyaç oluyor Yaz Kur’an Kurslarında görevli hocamıza yardımcı oluyorum. Haftalık yazımı yazıyor ve küçük bahçemde sebze ve meyvelerimle ilgileniyorum. Onlarla ve bahçemdeki ağaçlarla, sebzelerle, karınca ve arılarla ve kelebeklerle serçelerle, diğer kuşlarla, sessiz sohbetler ediyorum. Allah’ın verdiği nimetlere şükrediyorum.
Üç günlük bir seyahat bugünlerde programıma girdi. Yozgat Şehit İbrahim Yılmaz Dini İhtisas Merkezi’ne müdür olarak atanan Mehmet Fudayl Erkoç Hocam’a hayırlı olsun ziyareti için gittim. Buluştuk. Eski günleri yâd ettik. Benden Aday İmam-Hatip kursiyerlerine konferans vermemi talep etti. “Manevi Danışmanlıkta Din Görevlilerinin Rolü ve Sahip Olması Gereken Temel Yeterlilikler” konulu konferans verdim. Genç arkadaşlarımıza yarım asırlık tecrübemi paylaştım vaktin müsaade ettiği ölçüde. Müdür Bey’e Truva Yayıncılığın yan kuruluşu olan Emre Yayıncılık’tan çıkan Mütevazı Hayat Hikâyem isimli kitabımı takdim ettim. Eğitim görevlileri ve personelle de tanışıp izin isteyerek ayrıldım. İlgileri ve hizmetleri nedeniyle teşekkür ettim.
Yozgat’a amemin (halamın) oğlu Muharrem Arslan Bey ile buluştuk. Yazlık evlerinde kahve ikramını sohbet eşliğinde yudumladım. Sonra Mehmet Ayhan dostumuzla İmam-Hatip Lisesinden arkadaşımız Haktanır Taşdelen ile buluştuk. İkramlardan sonra Yozgat’ın Nohutlu Mevkiinden Yozgat’ı, Milli Park Çamlığı seyrettik. Tabii Neriman/Nida Tüfekçi’lerin seslendirdiği “Dersini almış ediyor ezber” diye başlayan içli Sürmeli türküsü kulağımızda çınladı. “Hastane önünde incir ağacı, doktorlar bulamadı derdime ilacı…” diye acılar çeken verem hastasının iniltileri de yüreklerimizde yankılandı. Lise caddesinden merkeze gelirken 1895 yıllında yapılmış tarihi Yozgat Lisesi, Tarihi Jandarma Alayı binası, tarihi Saat Kulesi ve Çapanoğlu Camii de ecdadın bize bıraktığı mirasın kıymetini bilmemiz gerektiğini bir kez daha hatırlattı.
Üçüncü gün yine bir program için çıktık yola. AŞK Vakfı’nın geleneksel yıllık toplantısına katılmak üzere Sorgun/Ağcın Köyü Mesire Alanı’nda düzenlediği Merhum Şeyhzade Ahmet Şevki Ergin’i anma programına katıldım. Ahmet Efendi’nin oğlu AŞK Vakfı Başkanı Dr. Şakir Ergin hocamız veciz bir konuşma yaptı. Öncelikle geçen yıllardaki buluşmaları özetledi. Bunların: İman, İstikamet, Sevgi olduğunu hatırlattı. Allah’ın kendisini sevmenin peygamberini sevmekten geçtiğini ayette vurguladığını ifade etti. Muhterem babası Şeyhzade Ahmet Şevki Efendi ile aynı evde kaldıklarını, aynı sofrada buluştuklarını, aynı havayı soluduklarını ama yeterince istifade edemediğini üzülerek belirtti. Şeyhi Şakir Efendi’nin “melek görmek isteyen Ahmed’e baksın” dediğini belirtti. Bu nedenle de babam vefat ettiğinde Yozgat’ta pek çok kimsenin: “Heyhat! Bilemedik, Heyhat! Kaybettik” diyerek üzüntülerini dile getirdiklerini belirtti.
“Kul” kelimesinin Türkçe’ ye yanlış tercüme edildiğini belirtti. Arapça’da “Abd” kelimesinin Allah’ın yarattığı en sevgili varlığı anlamına geldiğini ifade etti. Köle olarak yanlış tercüme edildiğini belirtti. Annenin kucağındaki yavrusunu duygusu ne ise Allah katında “abd” çok daha fazla anlam ifade eder diyerek konuyu kelime –i şehadetteki “abduhu ve rasûlühü” ye getirdi. Bu nedenle de “abd/kul”’un “Resül” den önde geldiğini belirtti.
“Allah, kullarının kalbi ile irtibatlıdır. Kalp günahla kirlenir. İyilikle temizlenir. Her iş yapılırken Allah'a bağlanmak gerekir. Bu yaptığım Allah’ın emrine uygun mu, değil mi? Diyerek uygun olanı yapıp, uymayanı terk etmekle Allah ile kalbimizi irtibatlandırabiliriz. Zira yaptıklarımız bilgisayarlardaki ana hardisk gibi (levh-i mahfuz)’da kayıt altına alınmaktadır. Ve herkesi bizzat Allah hesaba çekecek ve herkes kendisi hesap verecektir. Kimsenin hiçbir yardımcısı olmayacaktır. Melek insan olabilmek için Kur’an’ bağlanmalıdır. Bilmiyorsa bilenle hemhal olmalıdır. İmanı iyi veya kötü yapan kalptir. İbadetin temel binası namazdır…” şeklinde anlam yüklü nefis bir konuşma yaptı. Sonra ikramlar, tanışmalar, bireysel sohbetler oldu. Ve dua ederek vedalaşma vakti geldi çattı.
(Hicri 1446. Yılımız Mübarek olsun. İnsanlığa hidayete, Müslümanların birliğine, mazlumların zulümlerden azadına vesile olsun.)