DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Yusuf Sarıkaya
Yusuf Sarıkaya
Giriş Tarihi : 31-07-2023 22:09

Anadolu'da Geleneksel Düğünlerimiz

Düğünlerimiz bizim kültür ve geleneklerimizin en çok temayüz ettikleri programlardır. Bu açıdan uzun yılların birikimi olan bu uygulamaları korumak ve geliştirmek hepimizin görevi olmalıdır.

Düğünlerde halay, davul-zurna bizimle özdeşleşmiş bir enstrümandı. Köprüden Geçti Gelin, Aynalı Halay, Halay Başı vb. oyunlar hep bizi anlatırdı. Oyun ve eğlenceler kadınlar ve erkekler bölümünde ayrı -ayrı olurdu. Develer yapılır, gece oyunları oynanır, kadınlar kendi aralarında eğlenirler,  kısacası edep sınırları zorlanmazdı. Bazen gençler arasında ufak tefek kaçamaklar bile edep sınırına aşmazdı. Bu kaçamağın da boyutu eğer önceden bir sevme sevilme varsa ya bir mektup alıp verme veya mendil veya başka bir hediye verme şeklinde olurdu. Bu tür ilişkiler de her ailede olmazdı. Biraz daha kontrolsüz ailelerde olurdu. Toplumca bu da iyi karşılanmazdı. Hatta bu tür ilişkilerin de çoğu evlilikle sonuçlanırdı. Yani kimse bu tür ilişkilere gönül eğlendirmek için girmezdi.

Düğün öncesinde olanlar ayrı bir güzellikti. Kadınlar kendi aralarında konuşur, olumlu görüş ortaya çıkarsa kız ve oğlan tanışır, konuşur ve anlaşırlarsa annelere bu durum açıklanır ve dünür düşülür,  böylece açığa çıkılır. Bel yapılır. Ufak tefek takıyla küçük çaplı bir program gerçekleştirilir. Bu nikah değildir. Ama bu kıza artık kimse talip olmaz. Böylelikle “Dünürcü üzerine iş sonuçlanıncaya kadar dünürcü olmayınız” hadisi işletilmiş olur. Bu aşama nikah kadar önemlidir geleneğimizde.

Düğün aşamasında ise önce gelin adayının ailesinden gün alınır. Gün alırken annelere sorulur. Çünkü gelin adayının âdetli olması mümkündür. Gerdek gecesi Allah’ın ,“Âdetli iken eşlerinizle,( onlar temizleninceye kadar) cinsel ilişki asla kurmayınız.” Buyruğunda belirttiği yasağı çiğneyerek harama düşmemeleri temin edilir. Şimdilerde de bu hassasiyeti anne ve babalar gözetiyorlardır inşallah. Yasaklarda önemli bir özellik vardır. Yasaklardan önce yasaklara götüren yolları tıkamaktır. İnsan fıtratı yasağı bir defa çiğnedi mi artık onun devamını çoğu kez yapmaya meyillidir. Bu incelik sadece bunun için gözetilir.

Daha sonra düğünün başlayacağı akşam düğün odasında toplanılır. Konu yakın akraba ve komşulara ilan edilir. Sonra da düğün kahyası seçilir. Düğünün sevk ve idaresi kendisine verilir. Genellikle Cuma günü öğleden sonra bazen farklı günlerde cemaat öğle namazından sonra imamın başkanlığında düğün evine gidilir. Erkek tarafın düğün evinin girişine yüksek bir şekilde beyaz ve kırmızı bayrak dikilir. Beyaz bayrak kızı temsil eder. Çünkü beyaz lekesiz, sade, aktır. Kırmızı bayrak ise erkeği temsil eder. Kırmızı kanı, şehitliği, gücü ve kuvveti temsil eder.

Hoca ve cemaat hep birlikte kıbleye yönelerek nikah duası ve bilinen diğer duaları yapar. Düğünün hayırlı olmasını diler. Helal rızık, Salih evlatlar temennisinde bulunur. Sonra ikramlar yapılır. Düğün odası misafirlerle dolar taşar. Dualarda bulunulur. Gelen-giden eksik olmaz artık. Bu arada kadınlar kendi aralarında, erkekler de kendi aralarında eğlenirler şaka yaparlar. Espirilerle düğünü şenlendirirler. Ama dua ve iyi dilekler asla ihmal edilmez.

Davul ve zurna varsa halay çekilir. Yoksa sazlı-sözlü halk müzikleri söylenir. Ama bunların her birinin bir sanatsal değeri olur. Günümüzde pespaye parçalarla, sanatın "S’sinden" anlamayan uygulamalar her tarafı işgal etmiş durumda.

Ertesi gün nişan varsa nişan, yoksa gece kına gecesidir. Artık kadınlar kendi aralarında oyuna,  eğlenceye, güzel maniler ve türküler söylemeye devam ederler. Erkekler de kendi aralarında aynı şekilde sohbet eder ve eğlenirler.

Bizim kültürümüzde düğünde içki yoktur. Kadın- erkek karışık oynamak ta yoktur. Hele- hele açık-saçıklık hiç yoktur. Kadınlar da şık giyinebilirler, zarafet onlara daha da yakışır ama bu bir ölçü ve kibarlık içinde olur. Ama maalesef düğünlerimiz bu özelliklerini çoktan yitirmişe benziyor. Bazılarımız da düğünde de mevlit, sünnet merasiminde de mevlit cenazede de mevlit gibi algılıyor. Tabi bu da ayrı bir yanlıştır. Ama az önce söylediklerime göre bu uygulama daha iyi ve günahsızdır.

Daha ertesi gün ise gelin alma günüdür. Hep birlikte ve Düğün Kâhyasının başkanlığında gelin evine gidilir. Şaka ve dostça tavırlarla karşılanır düğüne gelenler. Süslü arabalar, aynalarına havlu yahut yolluk denilen kumaş parçalar takılmış taksi, minibüslerle etraf dolar taşar. O saatte en önemli işler ertelenir, en az ailede söz sahibi olanlar mutlaka düğüne iştirak eder. Çünkü gün öncesinden okuyuntu denilen davet şekerleri dağıtılmış ve hoparlörden anons yapılmıştır.

Gelin tarafın misafir odasında kısa bir oturuş ve ikramdan sonra gelinin hazır olduğu ve çıkarılması için hoca ve büyükler çağırılır. Gelinin çıkacağı evin önünde beklenir. Sandık üzerine oturulur. Gelinin, kız veya erkek kardeşi bahşişini almak için tatlı bir pazarlık yapılır. Erkek kardeş varsa geline kırmızı kurdeleden kuşak bağlar. Tabi sevinç dolu ağıtlarla, dualarla gelin evden alınır. Gelin arabası önde, diğerleri arkada köyün uygun bir mevkiinden konvoyla geçilir. Mezarlık etrafında tur atılır. Bu da en sevinçli günde bile ölümü, ahireti, hesabı ve sorumluluk inancını vurgulamak içindir.

Damat ise, en yakın arkadaşı, evli bir genç tarafından sürekli kollanır. Gençlerin kendi aralarında yaptıkları bir program dahilinde bilgilendirme, eğlendirme vb. konularda en önemli destek sağdıçtan gelir. Sağdıca bazı tatlı şakalar yapılır. Zaman- zaman dozu kaçmakla beraber sağdıç tüm bunlara olgunlukla karşılık verir. Damadın gölgesi gibi olan sağdıcın elinden damat kaçırılmak istenir. Bu durumda sağdıçtan bahşiş istenir. Daha sonra anılarda kalacak bu işlerde asla aşırılığa gidilmez. Ama zaman-zaman kendini bilmezler densizlik yapabilmektedir.

Konvoy damat evinin orada durur.” Gelin attan inmiyor un çağdaş versiyonu “ Gelin arabadan inmiyor” denir. Gerekli bahşiş verilir. Gelin ve damat arabadan iner. Konaklayacakları evin önünden geçerken ya kaynananın veya aile büyüklerinin birinin koltuğunu altından geçirilirken gelin ve damadın ağzına ya bal veya tatlı başka bir şey verilir. Böylece hem “Ömür boyu ağzınız böyle tatlı olsun. Tatlı yuvalar kurmuş olasınız.” Mesajı verilmiş olur. Hem de günlerdir süren yorucu ama tatlı koşturmanın ardından heyecan nedeniyle düşen kan şekerini dengelemiş olurlar. Ayrıca kaynana ve gelin arasında ilk iletişim tatlı başlatılarak mesaj verilmiş olur. Kısa bir dinlenmeden sonra damat odadan ayrılır. Kadınlar kendi aralarında bazı gelenekleri yürütürler. Gelinin dinlenmesini sağlarlar.

Resmi nikah işlemleri düğünden önce bitirilir. Dini nikah denilen dua bölümü, ya düğünden bir gün önce bitirilir. Yahut ta düğün günü, damat yatsı namazını cemaatle kılar. Hoca namazdan sonra gelin ve damadı veya vekilleriyle iki şahidi karşısına alır. Kısa bir duadan sonra taraflara kendi hür iradeleriyle evliliğe razı olup olmadıklarını sorar. Olumlu cevap aldıktan sonra şahitlerin olumlu şehadetleri doğrultusunda nikahlarını kıyar. Hayırlı evlatlar, temiz rızıklar vermesi konusunda duada bulunur. Duada şu ifadeler çok manidardır: “Allah’ım bu evliliği, Adem ile Havva; Hz. Muhammed ( as.) İle Haticetü’l Kübra ( ra.); Hz. Ali (ra) ile Fatımetü’z Zehra radıyallahüanha arasındaki evlilik gibi mübarek eyle!” Bu ifadeler hem insana atasını, hem Peygamberi ve eşini, müminleri annesini, hem de Ehl-i Beyt sevgisini vurgulamış olmaktadır.

Bizim geleneklerimiz hep yapıcı, paylaşımcı, destek olma amaçlı ve imece esasına dayanır idi. Fakat bu gün maalesef bu anlayış yerini israfçı, bencil, aşırı dünyevileşmiş, haramların arasına sıkıştırılmış, en olmadık şaklabanlıklarla doldurulmuş, ruhsuz bir hal almıştır. Bunun önüne geçmek veya yenilikleri bilinçli bir üslupla yapmak sanırım hepimizin görevidir.

Selam ve dua ile…                                                      

NELER SÖYLENDİ?
@
Muharrem Arslan 8 ay önce
Çok güzel olmuş eline emeğine sağlık olsun dayı oğlu
Yusuf Sarıkaya

Yusuf Sarıkaya

DİĞER YAZILARI Din ve Dil Konusu Bayramların Hayatımızdaki Yeri Kadir Gecesi / Kader Gecesi Len Nerka: Asla Diz Çökmeyeceğiz Gazze: İnsanlığın İmtihanı Ramazan'ı Anlama ve Anlamlı Kılma Bursa Hanlar Bölgesi Filistin'de Soykırım ve Batı'nın Değerleri! İffetli Olmak ve İftiraya Uğramak Sivri Tepe ve Pamuk Miraç Mucizesinin Hediyesi Namaza Dair Hikmetler Bursa'da Zaman Bursa'da Küçük Bir Gezinti Mahmut Kanık ve Yaşar Kaplan Hayra Alamet Değil /2 Hayra Alamet Değil /1 İsrail Mitler ve Terör Gazze Direnişi Yüzümüz mü Var?! Seyahat Ya Resulallah! ABD ve Dünya Jandarmalığı veya Katil Devlet Sezai Karakoç ve Çağdaş Sufi Yahudilerin Kahrolası Azgınlıkları Gazzeli Annenin Feryadı Siyonist Hahamlardan Fetva Alma Hırsızlığı Demir Kubben Başına Çöksün Siyonist İsrail Kalbi Mühürlü Olanlar Niçin İsrail Devleti de Yahudi Devleti Değil? Çocuk ve Ölüm Gözyaşı Aşkla Yapılacak Görevler A.Ş.K Vakfı Bursa'da Çocuk Olmak Ey Resul! Bu Çağın Adı Ne Olsun? Güzel Ahlak ve Nefs Atışması 1988 Yılı Nobel Edebiyat Ödülü İnsanın Dört Mevsimi Gençlik ve Bazı Sorunları Muallim Naci Nefs ve Akıl Atışması Merhamet Elçisine Arzımdır  Ali Ulvi Kurucu Emin Acar İle Kısa Bir Görüşme Nefs ve Vicdan Atışması Hayat ve Memat Hicret Bir Dirilişin Adıdır İradeyi İpoteğe Vermek Allah'a Sevimsiz Gelen Helal Şehzade Ahmet Efendi İle Kısa Bir Görüşme Çocuklarımızın İyiliği İçin Onlarla Kötü Olmayalım Kurban Olsun Diye... Eğitim Hayatımdan İbretlik Bir Anı Dilin Gücü ve Afetleri Terk Edilmişliğin Acı Sonu Helena'nın Havva Oluşu Dostlarım Olan Kitaplarımla Hikâyelerim /3 Dostlarım Olan Kitaplarımla Hikâyelerim /2 Tedbirden Sonra Tevekkül Bilinmeyen Üniversite - Salih Dane Hoca Efendi ve İstinye/ Mahmutçavuş Camii Dostlarım Olan Kitaplarımla Hikâyelerim /1 Dilber Ana ve Elmas Kadın Özdeyişler Yazmak Sorumluluk İster
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA