DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Reyhan Mete
Reyhan Mete
Giriş Tarihi : 22-12-2024 16:50

Ey Ruh! Geldiysen Üç Kez Tıkla

Lütfen birisi beni çıkarsın; düştüğüm çocukluk yıllarımdan. Hâlâ dizlerim yara bere içerisinde ve hâlâ inanıyorum falcı teyzelerin söylediklerine. Ben mi safım? Yoksa diğerleri mi çok akıllı? Bilemedim doğrusu.

Ne çok merak ederdik büyüyünce nasıl, nerede, kiminle olacağımızı. Büyüdük de ne oldu? Başımız göğe mi erdi? O da yanıt bekleyen onca soru cümlesinin arasında yerini arayadursun ben çok dağılmadan geleyim asıl mevzumuza. Dağılınca toparlayamayanlardan mısın? Toparlayınca dağılamayanlardan mısın?  Ha haa yeni tekerleme buldum...

Ey ruh! Geldiysen üç kez tıkla. Masaya tıkla, kapıya tıkla, cama tıkla, tahtaya tıkla... Yeter ki gel de! Nereye istersen oraya tıkla.

E hadi geldi diyelim. Gelse ne yapacaktık? Orası da meçhul yalnız bildiğim bir gerçek var oda hepimizin altına yapmış olacağı...

Olsun! Ruh bu, başımızın üzerinde yeri var.

Masanın ya da sininin (şartlar neye uygunsa) etrafında toplanmışız. Bir mum ışığının altında, aklımızca (karmik borçlarımızdan arınıp) mistik bir hava oluşturmuşuz. Ortam loş ışık.  Ruhuna hitabet etsin ruh kardeşimizin.(Belki de romantizm seviyordur kimbilir?)

Herkes el ele tutuşmuş, gözler kapalı, bacaklar titriyor. Masanın üzerinde iki kağıt, birinde EVET diğerinde “hayır” yazıyor. Küçük aklımızca büyük sorular soracağız ruhcağıza. En cesurumuz dile geliyor " Ey ruh! Geldiysen masaya üç kez tıkla" Ortamda en ufak bir ses yok. Bir kaç dakika zaman geçiyor, geçmiyor titrek bir ses araya giriyor:

“Ölmüşlerimizden birini çağıralım, hiç değilse gelen ruh tanıdık olsun. Neme lazım gavur falan gelir, dilimizi bilmez sonra sorularımıza cevap veremez.”Mantıklı bulunuyor; hemen tekrar ruha sesleniyoruz: "Dedem ............ruhu geldiysen üç kez tıkla" yine sessizlik. Ne gelen var ne giden. Sonra birisi gülmeye başlıyor. Ya da daha kötüsü birisi ayağını masaya vuruyor üç kez. Bağıranlar, çağıranlar, ağlayanlar, gülenler... Değmeyin keyfimize....

Ruhun da işi gücü yok, onca âlemleri geçip geldi diyelim; gördü bizim garip halimizi, bir kahkaha koyuvermez miydi? Hem bu ruh kendi derdini tasasını bir kenara bırakıp bizim geleceğimiz hakkında öngörülerde mi bulunacaktı? Hadi bulundu diyelim nasıl bir diyalog geçecekti aramızda:
- Lütfen çocuklar teker teker sorun, hep bir ağızdan konuşmayın.
- Şimdi söyle bakalım küçük derdin ne senin?
- Dur bir saçını okşayayım. Çok da sevimliymişsin.
- Bak sen büyük adam olacaksın. 
- "Evet""evet""evet" Oyumu kullandım...

Adı üstünde çocukluk işte.

Çocuk aklımızla ruhla ne gibi bir bağ oluşturacaktık. Bu dünya mıydı merak ettiğimiz, yoksa bilmediğimiz küçük beynimizde bir türlü cevaplarını bulamadığımız diğer alem miydi?

(Büyük büyük dede cennet güzel mi? Cehennem mi gördün mü? Az biraz kızarıp, tekrar cennete giriyor muyuz? Ağaçlardan meyveler ağzımıza hop diye mi düşüyor? Yoksa ellerimizle kendimiz  mi topluyoruz? Huriler güzel, zebaniler korkunç mu?) Ağzını açabilecek bir babayiğit var mıydı aramızda acaba?Şimdi hepsi ufak bir tebessüm oldu beynimin arka sayfalarında.

Ey ruh! Çocukluğumuza ver ve affet bizi yattığın yerde seni az rahatsız etmedik, az çınlatmadık  üç kez kulaklarını..

Helalleşelim bir Fatiha, üç İhlas ile  hem seninle hem de bütün rahatsız edilen ruhlarla...

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA