Ortaöğretim hayatımda coğrafya dersini çok sevmişimdir. Sebebi öğretmenimiz merhum Oğuz Leblebicioğlu’nun iyi bir öğretmen oluşu. Hiç gülmez, dersi iyi anlatır, iyi ölçer ve iyi değerlendirirdi.
Tipik jest ve mimikleri vardı. Tatillerde eşek koştuğu bir arabası vardı. Bağa, bahçeye gittiğini görürdük.
Coğrafi şekiller, oluşumlar, yeryüzünün katmanları derken ülkelere sıra geldi. Avrupa ülkeleri konumuz. Sıra İsviçre’ye geldi. Öyle anlatıldı ki, şaştık. Avrupa’nın en güzel, en insancıl ülkesi olduğu anlatılıyor. Döğüş yok, kavga yok. Haksızlık yok. Hırsızlık yok. Aman ne ülke imiş ya Rabbi! Sadece kulağımızı değil, gözlerimizi de açtık dinliyoruz.
İsviçre’de bir vukuat olmuş. Bir yaramaz adam, adam öldürmüş. Güya İsviçre’de o güne kadar hiiiç böyle bir olay görülmemiş. Millet şaşırmış. Ne yapalım bu adamı derlerken akıllarına mahkeme gelmiş. Böylece konu mahkemeye intikal etmiş.
Mahkeme kurulmuş. Hâkimler toplanmış. Açmışlar kanun kitaplarını aramıııış taramııışlar adam öldürme konusunda yasal bir mevzuat bulamışlar güya. Birbirine bakmışlar. Yeniden aramaya taramaya başlamışlar. Ama çaresiz kalmışlar. Çünkü cennet gibi(!) Bir ülkede adam öldürme olur mu? Olmaz tabii! Çaresiz kalmışlar ve katile demişler ki:
-Katil, oğlum(!) Sen nasıl bir suç işledin ki, kanunlarda biz sana verecek bir ceza bulamadık(!) Yahu böyle bir suç olur mu? Sen nasıl adamsın ki, bizim hiç bilmediğimiz bir suç işledin(!)” Sonra adama demişler ki, "Çık git. Biz sana ceza veremiyoruz. Kendi cezanı kendin ver." demişler. Adam da çıkmış “yahu ben nasıl bir adamım, nasıl böyle bir suç işledim ki kanunda da yeri yok” demiş ve kahrından ölmüş(!) Görüyor musunuz? Aydınlanmanın merkezi Avrupa’yı(!)
Nasılsa daha düne kadar mezhep tartışmalarından birbirini boğazlayan bu millet cinayeti unutmuşlar.
Afrika’yı köleleştiren, onların her şeylerini yağmalayanların torunlarının cinayet suçundan haberleri yokmuş(!) Dünyanın kara para aklama, kaçak sermayelerin kasalarını bağrında bulunduran İsviçre mevzuatında cinayetin yeri yokmuş(!)
Evet, maalesef bizim ders kitaplarımız böyle idi o zaman. Bu günlerde şanlı bayrağımızı ve Cumhurbaşkanımızın maketini yakanlara göz yuman İsviçre bize böyle anlatıldı. Daha neler öğrendik bizler bu kitaplardan anlatmaya ne yer ne de zaman müsait.
Darvin teorisini (Sahtekârlığını) de ders kitaplarında biz yutturmaya çalıştılar. Biz böyle şeyler okuduk. Maddenin sakımı kanunu denilen “tabiatta hiçbir şey yoktan var olmaz, var olan da yok olmaz.” inkârcılığını dayattılar. Yani madde ezeli ve ebedidir dediler. Şuursuz maddeyi Allah yerine koyarak genç dimağlara materyalizmi öğretmeye uğraştılar. Elhamdülillah ki, sağduyulu ve inançlı öğretmenlerimiz bu teorilere karşı bizleri bilinçlendirerek hataya düşmemizi engellediler.
Matematik öğretmenimiz merhum Nurettin Doğmuş, “Hiçbir şey yoktan var olmaz” inkârcılığının önüne “Allah’tan başka” kaydını koyarak bizim maddeci tehlikeye düşmemize engel oldu. Bu tehlikeye uyarı almayanların çoğu maalesef materyalist felsefenin girdabından kurtulamadılar.
Özet olarak Müslüman ana babalardan, inançsız nesiller türüyorsa kaynağı burasıdır. Bu nedenle eğitim politikamız baştan aşağı yenilenmelidir. Gerekli yerlerde buna din eğitimi de dâhildir. Ateizmin de kaynağı burasıdır. Deizmin de kaynağı burasıdır.