Nefs, ruh ve akıl, hayat anlamına gelirken; vicdan da nefsin kıvama ermiş, hayatiyet kazanmış ve olgunlaşmış hali, insanın özünü oluşturan yönü anlamındadır. Hepimiz bu ikili arasında gider geliriz. İşte bu çatışmadan birkaç örnek:
Nefs der ki:
"Ey Vicdan! Ben olmasam seni hep aldatırlar. Benim sayemde kendini koruyorsun. Çünkü ben dişliyim ve ben bana ait olmayanlara da göz dikerim. Bununla seni zengin yaparım. İtibarlı yaparım. Sırtın yere gelmez. Kimseye muhtaç olmazsın."
Vicdan da der ki:
"Ey Nefs! Evet, bana dünyayı sevdiren, kazanmayı hoş gösteren, yükselme hırsı veren sensin. Ama sen bana helali haram, haramı helal de gösteriyorsun. Acımasız davranıyorsun. Beni başkaları değil sen aldatıyorsun. Hak hukuk tanımıyorsun. Acıma duygun yok. Hep “ben, ben” diyorsun. Başkasını görmüyorsun. Her zaman bana “kendini kurtar. Başkasına bakma. Gemisini kurtaran kaptandır. Sen kendine bak. Başkasını boş ver.” Diyorsun. O zaman bizim insanlığımız nerede kalır? Hayvanlar aynı senin dediğini yapıyor? Hatta onlarda bile hem cinsini korumu içgüdüsü varken bu bize yakışır mı?"
Nefs kendini savunarak cevap verir:
"Ey Vicdan! Sen bana bak. Beni takip et. Bana kulak ver. Vicdanlı insanlar hep kaybetmiyor mu? İyilik yaptıklarında iyiliğin karşılığını gördüler mi? Yok. Kime iyilik yaptınsa karşılığını alamadın. Bırak vicdanlı olmayı. Ye, iç kâm al bu dünyadan. Bu dünyaya bir defa geldin. Başka da geleceğin yok. Bu dünyadan sonrasını düşünme. Herkesin başına gelen senin de başına gelir. Gençliğini yaşa. Varlık içindesin. Bırak etrafındaki muhtaçları. Akılları yok muydu? Onlarda kazansaydı ya? Bana ne onlardan. Fakirse fakir, hastaysa hasta ne yapalım yani? Zaten Allah da onların akılsızlığını bilmiş ki öyle bırakmış. Bırak bu efsane duyguları. Kendine gel. Kendini düşün."
Vicdan bu bencilliğe dayanamadı ve şöyle karşılı verdi:
Ey Nefs! Bu nasıl bir bencilliktir? Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır? İnsan sadece kendini nasıl düşünür? Her birimiz ötekimizin yarısı değil miyiz? İnsan sadece yemeden, içmeden ve gezmeden, mal biriktirmeden ve onu tüketmeden ibaret bir varlık mıdır? İnsan ünsiyetten gelir. Yani dost ve kardeş olmak insanın en yüce görevidir. Biz insanlıkla Âdemoğulları olmada kardeşiz. İmanda Müslümanlarla kardeşiz. Onların aşamadıkları sorunları bizi ilgilendirir. Biz paylaşmayı dinimizin esaslarından sayan Muhammed (a.s.’ın) ümmetiyiz. Biz başta tüm Müslümanların, sonra da tüm insanların dertleriyle dertleniriz. Başımızda dert yok diyerek kafamıza yorganı geçirip yatamayız. Sen hep kendine yontmayı öğretiyorsun. Senin bu sözlerine katılmıyorum. Sen benim dünyamı da ahiretimi de yok edecek şeyler söylüyorsun.
Evet, sen olamasan ben hiçbir şeye merak sarmam. Ama sen de bu yönünü bahane ederek beni tehlikeye atmaya uğraşma. Atam Âdem’i de böyle kandırmadın mı? Başımıza gelen facialar senin bu sınırsız arzuların yüzünden değil mi? Ben senden ihtiyacım kadar yaralanırım. Kusura bakma benim ağzıma nefs gemini vurmaya uğraşma. Aksine ben sana bir yular takayım da haddini aşmak neymiş gör! Seninle yüzleşmeye ve tartışmaya devam edeceğim bu burada bitmedi. Çünkü senin haddi aşman felakettir. Hem cinslerimi sana karşı uyaracağım inşallah."