“Onda 'sükûn bulup-durulmanız' için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O'nun ayetlerindendir. Hiç şüphe yok bunda, düşünebilmekte olan bir kavim için gerçekten ayetler vardır.”
“Kadınlar erkeklerle beraber bir bütünü tamamlayan diğer yarıdır.”
Değerli okuyucu yukarıda verdiğim ayet ve hadisten de anlaşılacağı üzere toplumun en sağlam köşe taşı ailedir. Bu konuya her defasında vurgu yapan ve önemine binaen tekrara kaçan yazılar yazan birisiyim. Temeli sevgi ve merhametle atılan, birbirine yürekten sarılan ve çocuklarla şenlenen kutsal birimin adıdır aile. “İyi günde, zor günde, bollukta darlıkta, hastalıkta, sağlıkta, gençlikte yaşlılıkta bir ve beraberliğe Allah’ın, resulünün ve davetliler önünde gülücüklerle “evet!” çığlıkları atılan mutluğa meleklerin de şahit olduğu andır. Bu mübarek birlikteliği sabır ve metanetle, güven içerisinde yürütmek her aklı başında kadın ve erkeğin en önemli görevidir.
Kadınına “ Hân’ım” yani “beni yöneten başımın tacı, devletlüm, ocağımın Hân’ı, Hatun’um” diyen kocaya, Hân olan zevce de “Koca’m, evimin Bey’i, Efendim” der. Böylece içi sevgi merhamet kokusuyla yoğrulan birbirinde durulmuş eşlerin sıcacık yuvasıdır aile. Bu ortamlarda sağlıklı nesiller yetişir. Çocuklar bu ortamda mutlu olurlar. Bu mutluluk cennet kokulu yavrulardan esirgenmemelidir. Aslında herkes kendisi için yaşasaydı biz olmazdık. Anne ve babalarımız bizim için yaşadı, biz de çocuklarımız için yaşayacağız. Yoksa yılkı atı gibi “nerede şam, orada akşam” diyen, sorumluluk üstlenmeyen, giydiği elbise kadına da erkeğe de yakışmayan, nefsinin müptezel arzularının peşinden koşan zavallılardan olmak insanlık değildir.
Bu özgürlüğü ayıp falan dinlemeden sokaklarda yapan, çiftleşmenin dışında eşine yanaşmayan başka mahlûklar var. Hatta onlar içgüdüleri ile hareket ettiği için yaradan onlara neslini devam ettirme içgüdüsünü vermiş. Biz insanlar içgüdüleri hareket edecek mahlûklardan değiliz.
Bu konuda toplumun etki ajanları olumsuz örnekler vermekten çekinmiyor. Bir kısmı bilinçsizce yapmış olabilir ama iyi araştırıldığında nasıl yıkıcı etkisi olduğunu görürsünüz. Devlet televizyonları dahi kadın cinayetleri haberlerini verirken “Erkek arkadaşı, sevgilisi, birlikte çıktığı, metresi tarafından öldürüldü” diye sunuyorlar. Bu ifade biçimleri yanlıştır. Toplumda bu tür yasak ilişkiler istemesek de olur, olacaktır. Ama bu hadiseler yerel kalır. Evlere servis edilmez. Bu konuda da en çok kadın mağdur olur. Çünkü kadın naiftir, zariftir aldatılmaya müsaittir. Ancak ona da yakışan Müslümansa İslam edep ve ahlakını kuşanmaktır. Müslüman değilse kendi dinin ve örfünün ilkelerine uymaktır. Bu konuda kadınlar kendi hemcinslerini eleştiriyorlar haklı olarak. “Yatak kıyafetinden daha şuh giysilerle sokağa çıkıyorlar.” Diyor ve ekliyorlar “ortalık et/balık kurumuna döndü.” Neden bu insanlar kendilerini kontrol edemiyorlar? Ondan sonra da çıkıp televizyonlarda gözyaşı döküyorlar?
Haram inancı olmayan erkeğin eline düşen kadın kullanılır ve değersiz bir paçavraya döndürülür ve atılır. Bundan kurtuluşun yolu haram inancına sahip olup helal bir yuva kurmaktır. Yoksa toplum bu gidişle kendini bitirecektir.
Şüphesiz sanayileşmenin, ekonomik imkânların iyileşmesinin doğal sonucu olarak aile yapısında da kaçınılmaz değişimler olacaktır. Artık dede ve ninelerin birlikte olduğu aile yapısı yerini çekirdek aileye bırakıyor. Ancak bu değişimi “saldım çayıra, Mevla’m kayıra” misali kendi başına bırakamayız. Bu nedenle hükumet konun çoktan farkına vardı ve 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etti. Bir dizi aile için ekonomik ve sosyal haklar getirdi. Bununla birlikte 6284 sayılı yasada değişiklik yapma zaruretini hep söyledim.
Tekrar ediyorum. Hukukçular bunu yeniden düşünmeli. Asla kabul etmeyeceğimiz kadın cinayetlerinin altında bu yasadaki bazı uygulamaların meydana getirdiği algıların olup/ olmadığı araştırılsın.
Bazı televizyon dizileri de ailede yıkıma sebep olmaktadır. Bunun da yasal sınırları belirlenmelidir. Aile eğitimine hem okullarda hem de etkili mecralarda sıklıkla temas edilmelidir. Kayınvalidesi ile ilişki yaşayan ahlaksızların toplumun önüne getirilmesi engellenmelidir. Bazı dizilerde yasak ilişkilerin özendirici bir şekilde “şerbetlenerek” verilmesi, Goncaları kızıla boyayarak vb. yapıtlarla sanat yapılmaya çalışılması beklenmedik yıkımlara neden oluyor.
Yine diyorum bu tür olaylar en mazbut zamanlarda da istenmese de olur. İnsan bu şekliyle insandır. İyisiyle kötüsüyle. Ancak bu yasak ilişkiler toplumun önüne çarşaf çarşaf serilmez. Bunun adı da sanat olmaz. Sanat toplumun değerlerini ayakta tutarsa saygındır. Belden aşağıyı konu alan, müstehcenliği alkışlayan, yasak ilişkileri öven, yeteneğini değil vücudunu sahneleyen sanatçı sanatçı değil, o sanat da sanat değildir.
***
TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...
Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz