Pınar Yayınları arasında çıkan, Cemal Aydın tarafından Türkçeye tercüme edilen eserin özgün adı; “Les MythesFondateursde la Politique Israélıenne” olan Roger Garaudy tarafından yazılan, “İsrail Mitler ve Terör” isimli eseri okudum. Hem de, bugüne kadar neden okumadım diye de hayıflandım. Kendimi sorguladım. Özellikle, bizim medeniyetimize yabancılaşmamış herkesin, genelde her aydının ve münevverin okuması gereken bir kitap.
Garaudy, Batıda çok iyi bilinen birisi. Türkçemize de bazı eserleri tercüme edildi. Fransız asıllı olan Garaudy, Marksist düşünceden milletvekilliğine, meclis başkan yardımcılığından senatörlüğe kadar görev yapmış bir entelektüel. Daha sonra, üniversitedeki profesörlüğüne döndü. Çağımızın yetiştirdiği ve dev eserler bırakan yazar, İslam’ı seçip Filistinlileri savunmaya başlayınca Siyonistlerin hegemonyası altındaki Batı basınınca ve iletişim kanallarınca dışlanmaya başladı. Siyonist güdümlü basın, onu tam bir sükut ablukasına aldı. Size bahsettiğim eserini hiçbir yayınevi basmadı. Kendisine fikirleri nedeniyle hakaretten öteye geçen saldırılarda bulunuyordu Batı basını ve idarecileri. Yirmiye yakın dile çevrilen eserleri, dünya milletlerine iletilebildi. Bu eseri, kendisi her şeyi göze alarak bastırdı. Ama Siyonistlerin baskıları nedeniyle kimse vitrinine koymadı. Avusturya’da, tercümeden mütercime etmediklerini bırakmadılar.
Kendisini iki defa İstanbul’da dinleme imkânım oldu. Bir keresinde nasıl Müslüman olduğunu anlattı. Dedi ki: “Ben Müslüman olduğumda ince bir çizginin bir tarafından diğer tarafına geçtim. Çünkü benim özde savunduğum fikirlerin İslam’la örtüştüğünü gördüm.” Yanılmıyorsam, eşi de yanındaydı bu esnada. Bu buluşmada değerli dostum Hayri Bostan ile beraberdik. ( Garudy,D.1913- Ö.2012 Allah rahmet eylesin.)
İsterseniz kitaptan bazı alıntılar yapayım. Bana göre, bu kitabın en çarpıcı tespiti şudur: “İsrail Devleti bir ordusu olan devlet değil, aksine bir devleti olan bir ordudur.” Bu tespitin yansımasını, bugün Gazze saldırısında en yalın haliyle görüyoruz. Hiçbir ahlak, akıl, vicdan ilkelerine uymayan soykırıma şahit oluyoruz. Barbar, gaddar ve hayvanca uygulamalara şahit oluyoruz. Böyle bir devlet olamaz. Bu olsa olsa, gözünü kan bürümüş insansı varlıkların işi olabilir.
Yahudilikten değil, Batı ırkçılığından doğan Siyonizm’in kurucusu Théodore Herzl bu hareketin din ile ilgisi olmadığını ve siyasi bir hareket olduğunu belirtir. Hiçbir dini eğilimin etkisinde olmadığını belirttiğini, kaynaklara dayanarak tespit eder Garaudy.
Hitler’in zulmünü anlatırken olmayan şeyleri de olmuş gibi göstererek altı milyon Yahudi’nin yakılarak öldürüldüğünü iddia edenlerin, gaz odalarından bahsedenlerin, bunu Siyonist basın ve güçler tarafından deklare edilirken, mahkeme kararlarında bu rakamların doğru olmadığı ortaya konmuştur. Elbette, kim olursa olsun bir kişi bile olsa can candır. Asla, vahşice ve sivil halkın ölümü kabul edilemez. Ama Siyonistlerin asıl amacı, öldürülen Yahudiler üzerinden Filistin’e yerleşmenin ve oradaki asıl sahiplerini yok edip yayılmacı politikasını kanlı bir şekilde kurmanın peşindeydiler. Gazze’de ve Filistin’de olan budur. Bir Arz-ı Mevud (güya Allah’ın Yahudilere söz verdiği topraklarmış.) Aslı astarı olmayan ve ırkçı Siyonistlerin mitolojisidir. Bu vaat edilen topraklar denen topraklara Türkiye’nin bir bölümü de dâhildir. Türkiye’nin güneyinde kurulması için çaba gösterilen PKK terörü de bu projenin parçasıdır. Bu nedenle, bizi Filistin çok çok ilgilendirir.
Geniş bilgi için kitabın mutlaka okunmasını tavsiye derim.