DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Yusuf Sarıkaya
Yusuf Sarıkaya
Giriş Tarihi : 30-05-2023 19:11

Tedbirden Sonra Tevekkül

Seksen yıllık hayatında çocukluk dönemi hariç üzerine güneş doğmadığını söylerdi. Çünkü seherde uyumanın rızkı da zamanı da zayi etmeye sebep olacağını belirtirdi. “İş te sabahın, aş ta sabahın” derdi. Sabahları kalkar namazını kılar, çorbanın suyunu ocağa koyar, hayvanları çobana teslim eder sonra da zaten toz toprak olan avluyu ve evinin önünü hafif suladıktan sonra süpürürdü. Bunu her Anadolu kadını yapardı. Böylece herkes evinin önünü temizleyince aynı zamanda tüm köyün sokakları temizlenmiş olurdu. Bunun da temeli “Temizlik imandandır.” İnancıydı. Anam da bunu ömrü boyunca yapanlardandı.

Anacığım babasını kundaktayken Çanakkale’de kaybetmiş. Amcalarının ve babalığının yanında büyümüş. Ne kadar ilgilenseler de ne amca, ne de başkası baba yerine geçemez. O günlerde çektiği sıkıntıları bir-bir anlatır ve bir defa da olsa “baba” diyememenin, babasının boynuna sarılamamanın burukluğunu yaşardı hep. 

İlk gençlik yıllarında başından bir evlilik geçmiş. Kötü alışkanlıkları olan ilk kocası ile geçinememiş ve ayrılmak zorunda kalmış. Hem de iki çocuktan sonra. Hep buruktu içi Anacığımın. Çocuklarını ayrıldığı eşi aldığı için de ayrı bir ıstırap çekerdi ama ne yapabilirdi ki. Büyük oğlundan sık bahsederdi. Küçük oğlunun sonradan öldüğünü duymuş çok üzülmüştü.

Anam yakın köyden birisi ile yani babamla evlenmiş ve ondan da birisi çocukken vefat eden dört çocuğu olmuştu. Babam çok çalışkan ama tüm Anadolu erkeklerinde görülen o haşinlik ve hiddet maalesef zaman-zaman çekilmez olurdu. Bazen kavgaya dönüşen bu manzara en çok bende tamir edilemez yaralar açıyordu. Ama durum sadece bu aileye has değildi tabi. Maalesef pek çok ailede görülen bir haldi ev içi çekişmeler. İşin güzel yanı bu çekişmelerin hiç birisi aileyi yıkmaya sebep olmazdı. Bir müddet sonra çekişmeler unutulur ve aynı sofraya oturulur aynı kaba kaşık sallanırdı.

1963 yılında da babamı kaybetti. En büyük oğlu on sekiz yaşındaydı. Omzuna büyük bir yük çökmüştü. Nasıl yapacaktı üç çocukla? Ama O, acısını yüklenerek hayata tutunmaya çalıştı. Komşuların ekmeğini yapar, çapaya gider, elinden gelen her işi yapar, geçinip giderdi.

Anam geçen zaman içinde çocuklarını evlendirdi. Yuvayı derleyip toparladı. Evde baba yokluğunu hissettirmedi. Çocukları da kendi çaplarında çalışıp yuvalarını yürüttüler.

Birkaç yıl sonra Anacığımın burnunda bir tümör belirdi. Hastaneye götürdüm. O zamanlar Siirt’te öğretmendim. Hastane anamı Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk etti. Doktor muayeneden sonra anamın da duyacağı bir sesle cilt kanseri olduğunu ulu orta söyledi. Ben bu tarz beyana razı olmadığım için doktora biraz çıkıştım. “Hasta psikolojisini bilmeniz lazım?” Dedim.

Anamın yanına varınca : “Anacığım! Merak etme doktor yanılmış olabilir. Sonra cilt kanseri çok tehlikeli değildir .” diye teselliye kalkışınca Anam: “Evladım sen kendini niye paralıyorsun. Nedir bu telaşın!  Allah’a bir can borcumuz var. Bu can bu tende zaten emanet değil midir? Ölümden korkulur mu? Ben kefenimi sandığımda gelinliğimle birlikte saklıyorum. Merak etme, üzülme.” Deyiverdi.

Hastalığı ve ölümü bu kadar rahat karşılama ancak sağlam bir inancın eseriydi. Hiç okuma yazma bilmeyen bir Anadolu kadınının bu kadar metanetli olması hakikaten görülmeye değer. Zaten o her yatarken dahi iman üzere öleyim arzusu ile:  “Yattım sağıma, dönersem soluma, melekler şahit olun dinime imanıma.” Diye yalvarmıyor muydu? Allah’a. O, demiyor muydu? Her duasının içinde: “Allah’ım azıcık ağrı köklüce iman nasip et. Oğlum uşağım dedirtme, kapı baca baktırma!” demiyor muydu? 

Ben anama teselli verirken O, bana iyi bir teselli veriyordu. Allah’a inanmanın manasını da öğretmiş oluyordu. Anam  ümmi (okuma yazma bilmeyen)birisi, ben ise Dini Yüksek tahsil yapmış olduğum halde!!! Anadolu irfanı bir kez daha böylece bütün ihtişamıyla ortaya çıkyordu. 

Selam ve dua ile…

NELER SÖYLENDİ?
@
Yusuf Sarıkaya

Yusuf Sarıkaya

DİĞER YAZILARI Bayramların Hayatımızdaki Yeri Kadir Gecesi / Kader Gecesi Len Nerka: Asla Diz Çökmeyeceğiz Gazze: İnsanlığın İmtihanı Ramazan'ı Anlama ve Anlamlı Kılma Bursa Hanlar Bölgesi Filistin'de Soykırım ve Batı'nın Değerleri! İffetli Olmak ve İftiraya Uğramak Sivri Tepe ve Pamuk Miraç Mucizesinin Hediyesi Namaza Dair Hikmetler Bursa'da Zaman Bursa'da Küçük Bir Gezinti Mahmut Kanık ve Yaşar Kaplan Hayra Alamet Değil /2 Hayra Alamet Değil /1 İsrail Mitler ve Terör Gazze Direnişi Yüzümüz mü Var?! Seyahat Ya Resulallah! ABD ve Dünya Jandarmalığı veya Katil Devlet Sezai Karakoç ve Çağdaş Sufi Yahudilerin Kahrolası Azgınlıkları Gazzeli Annenin Feryadı Siyonist Hahamlardan Fetva Alma Hırsızlığı Demir Kubben Başına Çöksün Siyonist İsrail Kalbi Mühürlü Olanlar Niçin İsrail Devleti de Yahudi Devleti Değil? Çocuk ve Ölüm Gözyaşı Aşkla Yapılacak Görevler A.Ş.K Vakfı Bursa'da Çocuk Olmak Ey Resul! Bu Çağın Adı Ne Olsun? Güzel Ahlak ve Nefs Atışması 1988 Yılı Nobel Edebiyat Ödülü İnsanın Dört Mevsimi Gençlik ve Bazı Sorunları Muallim Naci Nefs ve Akıl Atışması Merhamet Elçisine Arzımdır  Ali Ulvi Kurucu Emin Acar İle Kısa Bir Görüşme Nefs ve Vicdan Atışması Hayat ve Memat Anadolu'da Geleneksel Düğünlerimiz Hicret Bir Dirilişin Adıdır İradeyi İpoteğe Vermek Allah'a Sevimsiz Gelen Helal Şehzade Ahmet Efendi İle Kısa Bir Görüşme Çocuklarımızın İyiliği İçin Onlarla Kötü Olmayalım Kurban Olsun Diye... Eğitim Hayatımdan İbretlik Bir Anı Dilin Gücü ve Afetleri Terk Edilmişliğin Acı Sonu Helena'nın Havva Oluşu Dostlarım Olan Kitaplarımla Hikâyelerim /3 Dostlarım Olan Kitaplarımla Hikâyelerim /2 Bilinmeyen Üniversite - Salih Dane Hoca Efendi ve İstinye/ Mahmutçavuş Camii Dostlarım Olan Kitaplarımla Hikâyelerim /1 Dilber Ana ve Elmas Kadın Özdeyişler Yazmak Sorumluluk İster
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA