TRT’deki dizi filmleri kaçırmamaya çalışırım. Tarihi ve sosyal içerikli filmler gerçekten izlenmeye değer diye düşünüyorum. Daha önceleri yayınlanan pek çok film bizi anlatmayan, kalitece düşük hatta din adamı konusunda genelde üfürükçü tipler filmlerde yer alırdı. Ama şimdi hem sanat hem de içerik açısından çok kaliteli şeyler yapılıyor. İlgililere ve sanatçılara teşekkür ederim.
Örneğin, Gönül Dağı dizisi gönüllere konuk oluyor ve zevkle izleniyor. Ciritçi Abdullah’ın bilge yorumları, güneş toplayan Muhterem’in hikmetli sözleri, vefa, aile olmanın sağladığı güzellikler, dayanışma, komşuluk ilişkileri, üretim, ramazan ayında dini hayatta canlılık, bayramlar, bayramlaşmalar velhasıl hayatın tam içinde yer alan konular işleniyor. Yani biziz bu filimdekiler. Ayrıca gençlerin kendi çabaları ile yaptıkları icatlar, ilçelerine verdikleri hizmetler bambaşka bir güzellik taşıyor içinde.
Öğretmen hanımın toplumdaki saygınlığı her haliyle mükemmeldi gerçekten. Gönül Dağı’nda işe yarayan şey para değildir. Gönül zenginliği, yardımlaşma, iyilik ve manevi değerler burada iş görüyor. Daha çok şey söylenebilir ama sözü fazla uzatmayalım isterseniz.
Daha önceleri yayınlanan 80’ler ile halen yayınlanan Vuslat, Teşkilat, Bir Zamanlar İstanbul, Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi, Alparslan Büyük Selçuklu, Alija, Aziz Mahmut Hüdai: Aşkın Yolculuğu, Barbaroslar Akdeniz’in Kılıcı, Diriliş Ertuğrul, Payitaht Abdülhamit, Uyanış Büyük Selçuklu, Yedi Güzel Adam, Yunus Emre vs. daha pek çok emek var. Çocuk filmlerine gelince; Rafadan Tayfa serisi, Kod Adı: Kırlangıç gibi torunlarımın izlemelerinden haberdar olduğum sahneler çok güzel.
Mehmed Fetihler Sultanı ise artık son sahneleri ile başyapıt olmayı hak etti. Sanat açısından mükemmel. Kostümler, rol sahipleri harika görev yaptıyorlar. Mehmed rolündeki Serkan Çayoğlu görevini mükemmel yapmakta. Sadr-ı azam Çandarlı Halil, Zağnos Paşa, İshak Paşa, Kurtçu Doğan, Saruca Paşa, Malkoçoğlu Bali Bey, Şehabettin Paşa, Mustafa Ağa, İkinci Murat, Mara Hatun, Evrenosoğlu Ali Bey, Fatma, Saltuk ve de Ulubatlı Hasan ile zirveye çıkan bir izlenme rekoru. Daha nice güzel sanatçılar sanatlarını başarıyla icra ettiler, ediyorlar.
“İstanbul feth olunacaktır, onu fetheden asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutan.” hadisini şehzadeliğinden bu yana lalalarından dinleyen ve bu hülyalarla yetişen Mehmed, azmin ve kararlılığın örneğini gösteriyor. Tıpkı günümüzde olduğu gibi çeşitli hileler, Bizans oyunları, karalamalar, iktidar uğruna Bizans ile dahi işbirliği yapacak kadar hırsın gözünü kör ettiği Orhan gibilerle iç savaşa rağmen kararlı ve ilkeli duruşuyla hülyasına kavuşmuştur.
Sivil halka dokunulmaması, fetihten sonra dinlerine ve hayat tarzlarına ilişilmemesi, ama bir taraftan da devlete kayıtsız itaat şartı önemle işlenmiş. Konstantin’e “Müslüman ol” teklifi veya Mora’da tebaa olarak kalıp orada hayat sürmesi önerisi İslam Savaş Hukuku’nun en bariz özelliğinin vurgulanması aslında dünyaya da bir mesajdır.
İslam girdiği toprakta adaletle hükmetmek ve Hak din İslam ile halkın arasındaki engeli kaldırıp isteyene bu ortamı sağlama vurgusu çok önemliydi. Yer altı, yer üstü zenginlikleri yağmalayıp kendisi zenginleşirken halkı aç bırakmama, çocuklara ikram programları şahaneydi. Bu nedenle de bunun adı fetihtir. İşgal değildir.
Fatih Sultan Mehmed’in fetihten sonra İstanbul’dan ayrılmak isteyen Hocası Ak Şemseddin’e, “Şehirler kılıçla fethedilir fakat nizamla yönetilir.” sözü önemliydi.
Ayrıca ilk üniversite modelini ortaya koymak üzere Sahn-ı Seman medreselerini açması, oraya her dil ve dinden yetkin hocalar getirtmesi, Fatih Camiini İstanbul’a Türk mührü olarak inşası çok önemlidir. Ayasofya’yı Camii Kebir olarak belki de ilk yapıldığı dönemin ibadet ruhuna uygun hale getirmesi ve fetih hakkı olarak camiye çevirmesi kayda değer bir durumdur.
Maalesef Cumhuriyet döneminde seksen beş yıl müze olarak kullanılması ve bugün yeniden ibadete açılması da fethin hakkını yerine getirme vefasıdır.
Harabe Konstantin’i İslambol gibi muhteşem bir şehir haline getirmesi, yollar, çeşmeler, hanlar, hamalar, bedestenler ve çarşılar inşa ettirmesi, bunun için her bir paşaya görev vermesi Fatih’in Devlet-i Âli olma yolunda attığı ilk adımlardır.
Dizi’nin 43. Bölümünde çok güzel işlenmiş bu husus. Altı asır sürecek bir medeniyetin ilk tohumlarını Fatih’in attığı dizide güzel bir şekilde işlenmiş. Halil İnalcık’ın dediği gibi “Bugün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bağımsız bir devletimiz varsa bu Fatih’in kendi döneminde attığı adımların eseridir.” Yedi dil bilen, ilim ve fende olduğu gibi edebiyatta da mahir ve bir divan bırakan Fatih çağ kapatıp çağ açmıştır.
43. Bölümün sonunda okunan Kur’an tilaveti fem-i muhsinden çıkmış belli. Ancak Fatih’in minbere çıkarken iç ezan okunması, ezanı oturmadan dinleyip hemen hitap kısmına geçmesi, birinci ve ikinci hutbede okunması gereken hamdele ve salvelerin yokluğu eksiklik olarak erbabının gözünden kaçmamıştır. Ama gerçekten danışmanlarından, yapımcısına, jeneriğnden montajcısına, oyuncusundan figüranına her iki cenahta da çok gerçekçi bir emek var.
Herkese ve tabii ki TRT Genel Müdürü’nden başlayarak her kademede görev alan herkese teşekkürlerimizi sunarız. Bu minval üzere yeni çalışmalar bekleriz.
***
TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...
Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz
Hep arzum bir yazı okunmadan begenilmemeli. Veya elestirilmemeli Yazı manzara veya resim değil ki beğenelim veya eleştirelim.
Affola...