Bir anne tutmuş ellerinden çocukların,
Minicik parmakları havada masumların,
"Vurmayın bizi, anlamayız ne olduğunu savaşın,"
Der gibilerdi parmakları yukarıda masumların.
Bir çocuk yüzündeki kanı siliyor ağlamayı
bilemeden.
Masumca neler olduğunu bile kavrayamadan,
Bir çocuk cenneti istiyor kurtulmak için yaşamdan,
"Allah beni doyurur, kurtulurum açlıktan, susuzluktan."
Bir çocuk, akan su damlalarını topluyor,
Küçücük bedeni, masum çehresiyle hepimize bakıyor.
Bir çocuk, kopan ayaklarını istiyor,
"Top oynuyorduk kalleşçe vurdular bizi." diyor.
Bir diğeri yerden pirinç taneleri topluyor,
Midelerine birkaç tane girmesini ümit ediyor,
Bir çocuk, azıcık olan yemeğini alamyanla bölüyor,
Zor zamanda bile paylaşma medeniyetini biliyor.
Zalim Siyonistler, Haçlı sürüleri saldırıyor,
Ne çocuk, kadın, yaşlı biliyor, ne de cami, kilise tanıyor.
Hastane, okul, kamp dinlemiyor diri diri yakıyor,
Şizofren Netenyahu ve avanesi ateşle oynuyor,
Yaşlı Filstinlinin muhabire söylediklerine kulak verelim,
"Bizi sattılar hem de ucuza sattılar" sözünü dinleyelim.
Yürek yakan, göz yaşartan bu haykırışı ibretle seyredelim.
"Birliğinize sahip çıkın" yalvarışlarını unutmayalım.
Mazlum Filstinli muhabirimizi alnında öpüyor,
"Tek dosta” diyerek candan selam ediyor.
"Sıkı tutun ellerinizi, sıra size gelmesin.” diyor.
"İnsanlığı kalmamış Siyonistlerden ne bekleniyor?!