Bursa gezmekle hele de bir günlük, birkaç saatlik gezmekle asla anlaşılabilecek bir şehir değildir.
Bursa’da okudum. Bursa’da görev yaptım. Bursa’da yaşıyorum ama yeni keşfettiğim yerler var. Ecdadımız Bursa’yı ipekten kumaşdokur gibi dokumuş. Ancak son dönemde bu güzide yapılar taş ve beton yığınları arasında saklanmış. Yok sayılmış! Bu nedenle de, elinizde rehber veya bilen birisiyle gezmelisiniz. Ama Bursa’yı manevi cephesiyle de bilen ve yaşayan birisiyle.
Dün, 1976-1977 yıllarında öğrenci iken oturduğumuz mahalleye gittim. Uludağ eteklerinde küçük bir mescitte öğle namazı kıldım. Hatta imam-hatip Hafız Derviş Özkılınç beni tanıyınca mihrabı bana ikram etti ve cübbeyi giyip imamlık yaptım. Namazdan sonra birkaç kelam ettim. Minberine doğrugöz gezdirdim. Sanki öğrencilik dönemizde bu camide imam-hatip olan İsfendi Sağlam Hoca’nın irticali hutbe okuyuşunu dinlemiş gibi oldum. Çıkışta caminin tam adına bile o zamanlar dikkat etmediğimi anladım. Caminin tam adının: Maksem Düstürhan Camii olduğunu öğrendim. 1479 tarihinde yapılmış. Dağa doğru tırmanırsanız benim bildiğim Molla Hüsrev’in kabri ve Somuncu Baba’nın fırınına rastlarsınız.
Buradan Pınarbaşı’na geçtim. Pınarbaşı Mezarlığı’nın arasından geçip Fetih Kapı ’ya doğru indim. Burada, tasavvuf ilminin çok değerli iki âliminin Kültür Bakanlığı’na vakfettikleri tasavvuf ağırlıklı kütüphanesini ziyarete gittim. Bu iki ilim adamımız öğrenci iken Kuşeyri Risale’sini satır-satır kendisinden okuduğum Prof. Dr. Süleyman Uludağ ve yine hocamızın öğrencisi, bizim de hocamız Prof. Dr. Mustafa Kara’dır. Mustafa Kara Hocamı fevafuken orada bulunca güzel bir yarım saat geçirdim. Tanpınar’ın Beş Şehir ’ini ikinci kez okumaya başladığımı söyledim. Biraz üzerinde konuştuk. Bursa’da Zaman bölümünden söz ettik. Bu arada beni tahsil hayatına katan, yok yoksulluk içinde iken elimden tutan Prof. Dr. Halis Ayhan Hocamızın rahatsızlığından söz ettik. Şifa dileklerinde bulunduk. Köprü Şahsiyetler isimli kitabı ile Prof. Dr. Hüseyin Algül’ün Kabirleri Bursa’da Olan Osmanlı Sultanları Emir Sultan Süleyman Çelebi isimli eseri ile Prof. Dr. Osman Çetin’in Ayetler Hadisler Olaylar adlı eserlerini takdim ettiler. İki hocam da benim Yüksek İslam’da hocalarımdır. Allah ömürlerine bereket versin. Bu eserleri okurlara kazandıranın Türkiye Hayat Sağlık Vakfı olduğunu gördüm. Takdim yazısını Hayat Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Dostumuz Uzman Doktor Ahmet Özkul yazmış. Ne güzel etmişler bu eserleri okuyucularla buluşturarak. Allah razı olsun.
Bursa Tasavvuf Kütüphanesi’nden sonra Üftade (Muhammed Muhyiddin) Hazretlerini ziyarete gittim. Üftade Kur’an Kursu’nu ziyaret ettim. Camide ikindi namazımı eda ettikten sonra usulünce de kabir ziyareti yaptım. Hanlar Bölgesine inerken Veled-i Vezir Camii, Daru’l Kurra Haziresi, Taht-ı Kal’a (Tahtakale) Kapısı, Tarihi Tahtakale Fırını, Bursa Atıcılar tekkesi, Bursa Suca Ok Meydanı, Bursa Mevlevi Hanesi, Bursa Evi, Pınarbaşı Medresesi, Çakır Hamamı ve daha niceleri adeta “Ben de buradayım” der gibiydi.
Oradan Timurtaş Paşa kabri ve oradan yeniden eve dönüşyaptım. Ancak daha önemlisi yukarıda da söylediğim gibi beton yığınları arasına insafsızca kaybedilmiş Hanlar Bölgesi de “Ben buradayım” diyor artık. Pek çok hizmetinin yanında en büyük hizmet olarak kabul edilecek bu çalışma nedeniyle Bursa Büyük Şehir Belediye Başkanımız Ali Nur Aktaş’ı ve ekibini kutlarım. İnşallah çevre düzenlemesi olunca o konuda da bir yazı yazacağım.
Kısa bir gezintinin hasılası bu olursa gerisini siz düşünün. Bursa görülmeye değer şehirlerimizin başında gelir. Altı Osmanlı padişahının, âlimlerin, gönül sultanlarının ve pek çok sanat adamlarının izi olan bir şehirdir Bursa.
Bursa’yı görmelisiniz! Yaşamalısınız!
Selam ve dua ile…