Geçenlerde Gazzeli bir kadının feryadı kulaklarımızı çınlattı. “Len nerka’” yani “Diz çökmeyeceğiz, eğilmeyeceğiz, vallahi boyun eğmeyeceğiz” diye haykırıyordu. Bu haykırış bir duruşun ve imanın yansıması olarak duyarsız dünyanın sakinlerinin kulaklarını patlatacak güçteydi. İrkilmeseler de yankıları dünyanın değişik statlarında, sokaklarında, üniversitelerinde “Diz çökmeyeceğiz” sedası akis buldu.
Gazze artık ikiyüzlü dünyanın çirkin yüzünü gözler önüne serdi. Barış güvercini uçuranların maskelerini indirdi. Turnusol kâğıdı gibi neyin ne olduğunu ortaya döktü. Siyonistler orantısız güç kullanarak tıpkı Çanakkale’ye 1915‘te saldıran yamyam sürüleri gibi saldırdı küçücük karaya. Yüzsüzce havadan saldırarak yerle bir ettiler her tarafı. Ama olmadı ve başaramadılar. Bu gün beş yüz bin Yahudi geldikleri ülkeye geri döndü diyor kaynaklar. Askere gitmek istemeyenlerin sayısı artıyor. Kur’an’a ve İslam’a ilgi artıyor ve beklenmedik bir hızla Kur’an araştırılıyor. İslam’a karşı peşin fikirler yerini hidayete dönüştürüyor.
Artık cihadın mücessem temsilcileri Gazze’liler oldu. Onlar bir imtihana tabi tutuldular ve onun sorumluluğu içinde hayat sürüyorlar. Ağır bedeller ödüyorlar. Aç, susuz, her gün canlarını vererek bunu yapıyorlar. Kolay değil bacağını, kolunu daha da öte canını kaybetmek. Ana, baba ölüyor yetim kalan çocuklar var. Evlatlarını kaybeden analar babalar var. Şehit olmuş çocuğunun bedenini battaniyeye saran analar var üşümesin(!) diye. Travmaya bakın. Ama o yine de doğruluyor ve “len nerka’” Asla diz çökmeyeceğiz. Bize Allah yeter” diyor. Bu ne yürektir Allah’ım. Yıllarca kürsülerden yaptığımız vaazların tesiri yok denecek kadar az iken bu cihat üç aya girmeden beklenmedik bir karşılık gördü. Açığı,kapalısı ABD, Avrupa Afrika sokaklarında “Lailahe İllalah” kelime-i tevhidi ile çınlatıyor.
Her yerde yürekler Gazze ve Filistin için, daha da geniş anlamda Doğu Türkistan gibi mazlum ve mağdurlar için çarpıyor. Dualar ediliyor. Bir imkân olsa cihada çıkacak pek çok kişi olduğuna inanıyorum. Ama günümüzde diplomasi daha etkin oluyor. Şu anda Netenyahu kasabının sonunun yok oluş olacağı görülüyor. Olmalıdır da. Çünkü bu Siyonist kafa insanlığa ancak kan ve gözyaşı getirir. Bunlar kıyametin kopmasının kendilerinin Büyük İsrail ütopyasının gerçekleşeceği inancındalar. Muharref Tevrat’ta böyle bir beklenti var. Onun için çaba gösteriyorlar. Ne safsata bir inanıştır bu. Dünyayı kana bulayan bu zihniyet yaşamamalı.
Bir şeyi daha öğretti bu cihat bize. İmanın karşısında ne demir kubbenin, ne de Mossad denilen örgütün sanıldığı kadar varlık gösteremediğidir. Tıpkı Davut Peygamber’in Calut’a attığı sapan taşı gibi el yapımı Yasin füzeleri onların tanklarını, dozerlerini havaya uçurdu. Yüksek rütbeli komutanlarını, erlerini, Wagner tipi paralı askerlerini avladı mücahitler. Pek çok askerinin paranoyak olduğu iddia ediliyor. Zaten görülüyor verdikleri pozlardan. Öldürdüğü çocuğun bisikletine binen ayı yarmasından tutun da, yıktıkları sivil bir evin ayakta kalan kapısın çalıp “burada kimse de yokmuş” diye alay eden sırtlan yavrularını gördük televizyon haberlerinde.
Terör Devleti İsrail halklar nezdinde tüm kredilerini tüketti. Belini doğrultması imkânsızdır. Görünüşte galip gibi görünse de bu ağır yara onu bir daha ayağa kaldıramaz. Gönüllerde ve vicdanlarda yenilmenin böyle bir faturası vardır. Yeter ki İsrail ve yandaşlarına bu tepki, boykot ve beddua devam etsin. Yeter ki bu şuur kaybolmasın. Yeter ki dualarımızdan mazlumlar eksik olmasın. Yeter ki oralardaki acıyı yüreğimizde hissedelim. Bu bir hamaset değil gerçek bir gerçekliktir.