Ben bu çağa uzun zamandır “Reklam Çağı” diyordum. Yine de reklam gücünü yitirmiş değil. İçinde çok fazla yalanı barındıran, insanları tüketime zorlayan, aldatan bir sektördür reklam sektörü. En azından bir kısmı öyledir. Herkes ona teslim olmuş vaziyette. Ve bu alanda en çok kullanılan da kadındır malumunuz. İlgisi olsun olmasın, her alanda kadının teni üzerinden yürütülüyor bu işler. Araç lastiği reklamında bile pala bıyık bir erkek yerine yılkı atı gibi koşan şuh bir kadın figürü daha çok tercih ediliyor reklam sektörü tarafından.
Ben bu çağa gücünü kaybetmese de sadece reklam çağı dememeye başladım. Ne diyelim öyleyse?
Dijital ve internet çağı diyelim mi bu çağa? Diye biliriz. Çünkü artık dijital âlem ve internet bizi öyle kuşattı ki, mahrem alanımız dahi kalmadı. Sizi çok affedersiniz tuvalette, banyoda kısacası en mahrem halinizde yakalayabiliyor.
Evimizdeki sohbet ortamını bozdu. Bir arada görünüyoruz ama herkes farklı âlemlerde geziyor. Bizi bir araya toplayan bu teknoloji yüz yüze getiremedi. Eşinin yanında haram âlemde gezenler, çocuklarının sorularını duymayanlar, internette gezerken araç sürmeye kalkışıp kaza yapanlar, bu yüzden çarpışan yayalar, yolda dikkatli yürümediği için açık fosseptik çukuruna düşenler veya elektrik direğine çarparak kafayı kırıp hastaneye yatanlar çıkıyor. Gayya kuyusu gibidir bu âlem. Sabah kalkar kalkamaz ilk işi gelen mesajlara bakmak için hışımla eline telefonu alanlar az değil. Hatta dijital bağımlılıkla nasıl mücadele edileceği konuşuluyor. Sanırım yakında müstakil onkoloji hastaneleri gibi dijital bağımlılık hastaneleri açmak zorunda kalınacak. Zira bu bağımlılık iki üç yaşlarına kadar düştü maalesef. Herkes fenomen olma peşinde. Youtuberler türedi isimleri bile bizden olmayan kavramlar.
Televizyon çağı demek mümkün mü bu çağa? Dijital çağ ile bağlantılıdır televizyon âlemi. Ancak internet kadar etkili değil. Gerçi internet olduktan sonra televizyonu tarlaya, bağa bahçeye de götürebilirsin. En büyük sıkıntı seçici olmamaktır. Haber kirliliği evlerimizde bizi bombalıyor. Afrika’da kavimler arsındaki kavgadan tutun, Kanada’daki heyelana varıncaya kadar bize yediriliyor maalesef. Yıkıcı ahlaki yönüne gelince anlatılamayacak kadar çok.
Evet, bize beş gram şeker yediriliyor ama bir çuval keçiboynuzu yeme karşılığında. Yengesini kaçıranların, babasıyla ilişki yaşayanların, evliyken patronuna kaçanların, miras için babasını öldürenlerin boy-boy arz-ı endam ettiği programlar, yatak sahneleri vb. anlamsız, yersiz ve yıkıcılığı pek yüksek.
Başka isim verilebilir mi bu çağa diye düşünmeye devam edelim isterseniz. Sanat adı verilen ve her türlü değerleri ayaklar altına alan ve bundan da para kazananların olduğu çağ da diyebiliriz bu çağa.
Toplumun kadim değerleri örseleniyor. Ucube bir nesil yetiştirilmek isteniyor. Kasıtlı bir alandır bu alan. Ama maalesef bu da müşteri buluyor. Kısacası “Değerlerin Yıpratıldığı Çağ” da diyebiliriz bu çağa.
Bu çağa “Tüketim Çağı” da diyebiliriz. Tüketmek için üretmek hiç bu kadar yaygın olmamıştır insanlık tarihinde diye düşünüyorum. Sanki bu dünyada ne varsa hepsini ölmeden önce tüketeyim hızıyla yaşamaya başladık. Hâlbuki Japonların dediği gibi “biz dünyayı babamızdan miras almadık. Çocuklarımızdan emanet aldık” diye hareket etsek bu sorunların hiç birisi olmayacak. Ama gel gör ki, azgın insan böyle düşünmüyor. Böyle olunca da Allah’a kul olma yerine eşyaya kul oluyor. Eşya bize hizmet etmesi gerekirken biz eşyaya hizmete koşuyoruz. Allah sonumuzu hay eylesin. İyi ki aramızda iyi insanlar da yaşıyor da yıkım erteleniyor.
Başka ne demek gerekir bu çağa diye biraz daha düşününce son günlerde faydaları öve öve bitirilemeyen yapay zekâya ulaştım. Yapay zekâ! Aslında yapay olmayan zekâmızdı. O da yapay olacak ve kurtulacağız! Yani bizim işimizi artık robotlar görecek. O eski Japon robotları gibi komik varlıklar değil yanlış anlaşılmasın insana benzeyen robotlar. Tıpkı insan gibi duyguları olan robotlar. Yani onlar çalışacak biz yan gelip yatacağız. Ne güzel değil mi? Acaba bu robotlar evelenebilecekler mi? Evlenseler de çocuk yapabilecekler mi? Ne dersiniz? Hani Çetin Altan’ın “Şeytanın Gör Dediği” diye bir köşesi vardı ya gazetede. Onun gibi insanın aklına geliyor. Sonra bunlar çoğalıp kendini icat edenleri kovalamasın yurtlarından. Veya kötü niyetliler yapay zekâlı ordular meydana getirip herkesi köle yapmasın! Sonra bunlara top tüfek te etki etmez. Çünkü kanları yok, canları yok. Amaan! Neler de düşünüyorum yahu? Herkesin göklere çıkardığı bu mübarek şey hakkında böyle de düşünülür mü? Benim de düşündüğüm şeye bak!
Evet, karar kıldım bu çağa “Yapay Zekâ Çağı” demek lazım. Bakalım bu çağ bizi nereye götürecek. Göreceğiz