Biliyorsunuz 1-7 Ekim tarihi Camiler ve Din Görevlileri Haftasıdır. İsmi değişse de 1986 yılından beri kutlanan bir haftadır. 2023 Yılının ana teması “Camiler ve Din Hizmetine Adanmış Ömürler” olarak belirlendi; Diyanet İşleri Başkanlığımızca. Bu vesile ile tüm değerli her kademede görev alan Din Gönüllüsü kardeşlerimin haftalarını tebrik ederim.
Her ne kadar bu haftalık, günlük kutlama geleneği bize dışarıdan gelse de artık uyduk kalabalığa diyelim. Belki bir farkındalıkla gündemde tutma faydasından bahsedebiliriz. Üç sınıfın topluma etkisi çok tesirli olur. Başta din hizmetlileri, eğitim hizmetlileri ve sağlık hizmetlileri. Bu üç alan toplumu şekillendirir. Birisi ruh doktorudur. Birisi irfan doktorudur. Diğeri de beden doktorudur. Bu alanda çalışanlar işlerini aşkla yapmak zorundadır. Bunların ceketlerinin cebinin kapalı olması gerekir. Ne dediğim gayet açık sanırım. Biz isterseniz haftanın konusu olan Din Hizmetlilerine dönelim.
Din hizmeti sunan kardeşlerimin hesabı değil hasbi çalışanlarının çok olduğunu biliyorum. Görev yaparken kendinden geçenler, evini barkını ihmal edecek kadar adanmışlar olduğunu biliyor ve duyuyorum. Din hizmetinin daima toplumun önünde ve toplumla beraber yürütüldüğünü hepimiz biliriz. Hizmet 7/24’tür bu alanda. Bu hizmet doğumdan başlar ölümle devam eder. Kulağa ezan okumadan başlar, sala verinceye kadar devam eder. Daha sonrası için de görevi bitmez. Yani tam bir adanmışlık hizmetidir bu hizmet. Emekliliği de yoktur. Onun için: “Din hizmetlisinin emeklisi olmaz rahmetlisi olur.” “Din hizmetlisin görevi teneşir tahtasında (Musallada) biter.” derler.
Buyurun bu anlayışla görev yapmaya. Herkes dünyalık peşine koşarken sen topluma kendini adayacaksın. Maişetini maaşınla veya anadan atadan gelenlerle veya alın teri el sanatın varsa görevi aksatmadan ürettiğin ürününle sağlayacaksın. Hizmeti adanmışlık ruhu ile yapacaksın. Buna rağmen toplumdan alkış bekleme yerine Allah’tan mükâfat bekleyeceksin. “Var mı böyleleri?” der gibi duyuyorum sizden. Evet, var hem de çok var. Koca camia içinde çürükler olmaz mı elbette olur. Ama şunu tereddütsüz söyleyebilirim ki, bu hizmet alanında ana omurga bu camiada hizmet adamıdır.
Adanmışlık başta gelmektedir. Şöyle bir düşünürsek hepimizin hayat serüveninde mutlaka din hizmetlisinin izi vardır. Ama her alanında izi vardır. Öyle adanmış ruhlar bilirim ki, kendisine daha sonra çocuğuna, torununa hizmet vermiş din gönüllüleri vardır.Camisi medrese gibidir. Üniversite gibidir. Sözü dinlenir, görüşüne başvurulur.Mahallenizde dikkatle bakarsanız bunu görürsünüz.
Camilerimize gelince medeniyetimizin en önemli yapı taşlarıdır. Bir mahalle oluşurken önce camiler inşa edilir, edilmelidir. Kadim medeniyetimizde böyledir. Aslında camiler çok amaçlı kullanılmalıdır. Böylesi yerler vardır. Öğrenciler için çalışma salonları, çocuklar için oyun alanları, okuma salonları olan camilerimiz vardır. Hatta çocuk bakım ve beslenme odaları bugün bazı camilerde mevcuttur. Kimsesizleri doyuran aş evleri, banyoları, tıraş için berber salonları vardır. Daha akla hayale gelmeyen nice hizmet camilerde yürütülmektedir. Sessiz sedasız.
Beş vakit namazı tembellik edip kılmayan nice Müslüman kardeşimiz camilerin ihtiyaçları için her türlü özveriyi gösterir. Çünkü duymuştur ki, “Camileri Allah’a ve ahirete iman eden, namaz kılan, zekât veren ve yalnızca Allah’tan korkanlar imar edebilirler. Doğru yolda olanlar bunlardır.”
Bu vesile ile tüm gönül dostlarımızın haftasını tebrik eder sağlık afiyetle daha nice hizmetlere imza atmaları dileklerimle. Aramızdan ayrılıp dar-ı bekaya kavuşanları da rahmetle yâd ediyorum.