Hicret sözlükte “Kişinin başkasını el, dil veya kalben terk etmesi manalarına gelir.” İslam tarihindeki anlamı ise, artık nefes alma imkânı kalmayacak kadar baskı gören, inancını yaşama fırsatı bile bulamayan, can güvenliği dahi olamayan Müslümanların daha yaşanabilir yere göç etmesine denir. Bu olay insanlık tarihinde hep olagelmiştir. Hicret, Hz. Muhammed (a.s.)’in Mekke’den Medine’ye Miladi 622 yılında yaptığı göçün de özel adı olmuştur.
Daha sonra Hz. Ömer döneminde Hicri Takvim’in başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle de dini gün ve geceler bu tarihe göre şekillenmektedir.
Hicretin yukarıda verdiğimiz teknik anlamlarından sonra bugün nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde duralım.
Peygamberimiz bir konuşmasında, “Mekke’nin fethinden sonra hicret yoktur. Fakat mücadele ve niyet vardır.” Bir başka sohbetinde ise, “Hakiki Müslüman, o kimsedir ki diğer Müslümanlar onun dilinden ve elinin (şerrinden) emin olurlar. Hakiki muhacir, Allah'ın yasakladığı şeylerden kaçan, onları terk eden kimsedir."
Hicret, insanın iç dünyasında yapacağı yolculuğun adıdır. İçimize yönelmektir. İç dünyamızda seyr-ü sefer yapmaktır. İyiliğe ve güzelliğe yürümektir. Allah’ın yasak kıldıklarından helal olanlara koşmaktır. İyiliği iç dünyamıza hâkim kılmaktır. İç dünyamızda hâkim olan güzellikleri dışımıza yansıtmaktır. İç dünyası mamur insan olmaya kulaç atmaktır. Kendini kritik ederek defolu yenleri tamir etmektir. Örnek Müslüman olmaya çalışmaktır. Emin insan olmaktır. Kimsenin elimizden ve dilimizden zarar görmesine fırsat vermemektir. Kendimiz için istemediğimizi başkası için de istememektir. Aynı zamanda kendimiz için istediğimizi başkası için de istemektir.
Hicret bir mücadeledir. Nefisle, kötülüklerle, yanlışlarla mücadeledir. Doğruyu hâkim kılma çabasıdır. Yeniden diriliştir. Her an diriliş ve yenilenmedir. Alışkanlığın meydana getirdiği körlükten sakınmadır. Rutinleşmeden kurtulmaktır. İbadette rutin olmamak, düşüncede rutin olmamaktır. İyilik avcısı olabilmektir.
Hicret, daha düşünce aşamasında bile niyetini temiz tutabilmektir. Niyetinde iyilik ve güzelliği hakım kılma egemen olmalıdır. Allah’ın yasakladıklarının kişisel ve toplumsal zararlarının bilincinde olmaktır. Nefsi aklın ve vicdanın emrine vermektir. Toplum çıkarını, kendi çıkarının önüne koyabilmektir. Hata yaptığında hatanın farkına varabilmektir. Hakkı geçenden özür dileyebilmektir. Haklıya hakkını teslim edebilmektir. Yalana, harama bulaşmamaktır. Kişinin yitik cennetini arama çabasıdır. Çevreyle, doğayla barışık olabilmektir. Bu niyeti daima canlı tutmaktır.
Hicret, bir kaçıştır. Ama bu haramdan helale, yanlıştan doğruya, batıldan hakka bir kaçıştır. Vatan özlemini içinde taşıyarak bir konumdan diğer bir konuma geçebilmektir. “Milletim nev-i beşer, vatanım ruy-i zemin” diyenlerden olmamaktır. Vatanım ecdadımın vatan kıldığı; milletim inanıp iman ettiğim, aynı kıbleye yöneldiğim kardeşlerimdir şuurunda olmaktır.
Özetle hicret her an diri, her an iyilik fedaisi, her an yenilenme şuurunda olmaktır.
Bil vesile hicri yılbaşınızı tebrik ederim.
Selam ve dua ile…