Kitaplarım benim en sadık dostlarımdır. Faydalı bilgileri onlardan aldım. Yaşanmış hayatları acısıyla tatlısıyla onlardan öğrendim.
Okumayı henüz okula başlamadan, ilkokula giden ağabeylerimin kitaplarından sökmeye başladım. İlkokulda çocuk kitapları okumak ilk eylemim oldu.
Daha sonra Fatih’in Feneri gibi tarihi romanlar ve Tommiks_Teksas gibi macera kitapları okumaya başladım. Bu kitapları köy yerinde bulmak zordur tabii. Ama şimdilerde emekli ziraat teknikeri olan akrabamız Muharrem Arslan’ın kitaplığında bu kitaplar bulunuyordu. O’ndan ödünç alıyordum.
Ayrıca ilkokul hayatımız çok verimli geçti. İstiklal Marşı’nı ezberlemeyen, çarpım cetvelini su gibi çaprazlamasına, yukarıdan aşağıya; aşağıdan yukarıya her şekilde ezbere bilmeyen sınıfta kalırdı. Kitaplarda ne kadar şiir varsa ezberlerdik.
Problemlerin sonucu verilir işlemi biz yapar ve sonucu bulmak için arılar gibi çalışırdık. Sanırım bu durum benim içimdeki okuma fitilini ateşledi. Bize bu şevki veren de ilkokul öğretmenlerimiz Karaca Öğretmen, Hacı Öğretmen (merhum) ve yine Ruhi Öğretmen (merhum)’dur.
İmam-Hatipli yıllarda ise daha bilinçli ve daha hızlı okumalarımız oldu. Bu durum sadece bende değil çoğumuzda aynıydı. Halk Kütüphanelerine gitmek, ödünç kitap alıp haftaya devretmek sıradanlaşmıştı. Özellikle Meslek Dersleri Öğretmenlerimizle Edebiyat Öğretmenlerimiz bizleri okumaya teşvik eder ve kitap tanıtımı yapardı.
Ecdadımızın eskiden leyli dedikleri parasız yatılı okudum. Ders dışı zorunlu mütalaalarımız (etüt) olurdu. Hüsnü adında bir arkadaşımız kitapçılardan kitap alır getirir bize satardı. Param yoktu ama çoğu kez arkadaşlarla değişerek kitap okumaya çalışırdım. Ayrıca ortaokuldan itibaren de kitaplığımı kurmaya karar verdim. Ufak ufak kitaplığıma yeni kitaplar kazandırıyordum.
Bu arada ilk okuduğum romanlar, Minyeli Abdullah, Huzur Sokağı ve Değerli Hocam Ahmet Lütfi Kazancı’nın Üvey Anne ve Kaynana gibi romanlardır.
Bunlardan Huzur Sokağı ile ilgili hikâyemi sizlerle paylaşmak isterim. Bizim cenahta henüz roman, şiir, hikâye yazan fazla yoktu. Nedenini erbabı bilir.
Ayrıntıya girmeye gerek yoktur. İşte bu zamanlarda Merhume Şule Yüksel Şenler Hanımefendi’nin Huzur Sokağı’nın birinci cildi çıkmıştı. Heyecanla okudum. Romanın kahramanlarından Bilal, Feyza’yı sevmekte O’na ulaşmak istemektedir. Ayrı ayrı minibüslere binme durumunda kalırlar. Feyza’nın minibüsü geçer geçmez kırmızı ışık yanar ve Bilal’in bindiği minibüs beklemek zorunda kalır.
Birinci cilt burada biter. Heyecanla beklemeye başlarım ikinci cildi. Çorum Murad-ı Rabi yani Ulucami’nin karşısında bir kitapçı vardı. Bu tür romanları o kitapçı getiriyordu. Sık sık oraya gider ikinci cildi sorardım. O kadar fazla sormuşum ki kitapçı beni görür görmez “evladım ikinci cilt gelmedi “ der ve içeri girmeden bana sonucu söylerdi. Tabi sonra ikinci cilt geldi ve okudum. Sonra da Birleşen Yollar olarak filmini çoğumuz seyretmiştir.
Okul kitaplarımdan bazıları halen kitaplığımdadır. Nihat Sami Banarlı’nın Metinlerle Türk ve Batı Edebiyatı isimli liselerin üç sınıfı için hazırlanmış kitapları kitaplığımdaki yerini koruyor. Nihat Sami Banarlı Merhum’ un Kubbealtı Akademi Mecmuasındaki İstanbul’a Istanbul diyenlere ateş püskürdüğü yazı halen zihnimdedir.
Okulda her sınıf duvar gazetesi çıkardı. Biz de Damla isimli bir duvar gazetesi çıkarmış ve oralarda yazı yazmıştık. Hatta duvar gazetesinin yazım ilkelerini ben belirlemiştim.
İmam-Hatipli yıllarda okuduğumuz Hayrettin Karaman ve Bekir Topaloğlu’nun derlediği Arapça Eski Metinler Okuma kitabındaki kıssalar, hikâyeler, şiirler bugün bile sohbetlerde kullandığım materyallerdir. Leyla vez’ Zi’b (Leyla ve Kurt), Kıssatün La tentehi (Bitmeyen Hikâye), er- Rai vel-Cerrah (Çoban e Çömlek), el-Andelibü (Bülbül) şiiri, Akıbetü’l Vişaye (Koğucunun Sonu) gibi pek çok metinler halen zihnimdeki canlılığını koruyor.
Şimdi kitaplarımla böyle içli dışlı iken onlardan ayrılmanın verdiği ıstırabı hayal edebilir misiniz? Ama bunu yenmek zorundayım. Maddi değeri azımsanamayacak miktarda olan bu eserlerin, manevi değerine asla paha biçilmez.
Kitapları hapsetmemek ve istifadeye sunmak gerektiği inancındayım.
Selam ve dua ile…