Terk Edilmişliğin Acı Sonu

Yusuf Sarıkaya

13-06-2023 21:11

Advert

Köylerimiz bugün terk edilmişliğin en acı tablolarını yaşıyor. Kapısında her daim misafiri olan, ahırında davarı, sığırı eksik olmayan hane bir elin parmakları kadar bile değil. Tavanı çökmüş evler, kapısı, penceresi sökülmüş haneler viraneye dönmüş konaklar mahzun mahzun ayakta kalmaya çalışıyor. Özetle baykuşlara terkedilmiş hanelerle dolu köylerimiz.

Bunun nedeni evet, iş ve aş meselesi idi bundan elli altmış  sene önce. Belki bu gün de aynı ihtiyaç nedeniyle şehirlere göç edenler var. Bunu anlıyorum. Ama bugün bu zaruret pek çok kimse için geçerli değil. Artık ürünümüz ortada kalmıyor. Hayvancılık iyi para ediyor. Üstelik sosyal haklar da veriliyor. Köyde üretim yapılarak da emekli olunuyor. Ama azımsanamayacak sayıda yeni nesil artık kolaya alışmış. Zoru kabul etmiyor. Şehirlinin hayal bile edemeyeceği bahçeli, geniş geniş evleri terk edip yetmiş seksen metrekarelik yerlerde yaşamayı tercih ediyorlar. Arazisi olmayan, zanaatı olmayan veya şehirde yaşama mecburiyeti olanlar elbette rızkını temin için şehre gidecek. Ama bari ata yadigârı evleri, saray gibi konakları terk edilmişliğe bırakmasalar. Emekli olunca güzelim evlerde ocaklar tütse iyi olmaz mı? Bahçe bostan ekseler güçlerinin yettiği kadar bile olsa. 

Ben yılın büyük bir bölümünü köyümde geçiriyorum. Hem köyüme hizmet veriyorum. Hem de çocukluğumun geçtiği günlerimi yâd ediyorum. Bahçe ekiyorum, ektiğimi paylaşıyorum. Fidanlar dikiyorum kendim ve torunlarım için. Bol okuma ve yazma imkânı buluyorum. Kısacası köyde zaman çok bereketli geçiyor. Gün nerdeyse kırk sekiz saat.

En azından emekliler köyleri canlandırsalar ne güzel olur. Ama asıl hedef hükümet tarafından köyler arasına irili ufaklı organize sanayii merkezleri kurarak hem insanların sosyal güvencelerini sağlamak hem de köyleri canlandırmak, işlenmeyen toprak bırakmamak olmalıdır. Böylece şehre göçün önünü kesmek kolaylaşmış olur. 

Terk edilmişliğin zararları anlatmakla bitmiyor. Başta yaşlıları çocukları şehre götürseler de orada rahat edemiyor. Kimileri zaten arayıp sormuyor bile. Huzurlu bir yaşlılık yerine çileli son onları yiyip bitiriyor. Kapısını açacak komşu bile kalmıyor ki, hastalandığında bir bardak su versin. Diğer taraftan köylerde kalanların gayet güzel geliri olduğu halde, evleri şehir evlerinden daha düzenli olmasına rağmen, önceden olduğu gibi süt sağma, tarla çapalama, çeşmeden eve helkelerle su çekme gibi zorluklar olmadığı halde köydeki gençlere kız bulamıyorlar. O üretici gençlerimiz bekâr kalıyor. Şehirde dört duvar arasında, meyveyi sayıyla tüketmeyi, süt ve yoğurttan mahrum bir hayatı tercih ediyorlar. Akıl karı değil. 

Diğer önemli bir sorun da maalesef anne baba yanında bir evde sekiz on kişi birlikte yaşıyorken anne baba ölünce kardeşler kör olası miras yüzünden birbirine düşman oluyor. Pay edilemeyen evler, bahçeler, tarlalar hozan kalıyor. Evler tilki yuvalarına, bahçeler dikenli yabani otlara teslim oluyor. Bu da terk edilmişliğin acı manzarasını gözler önüne seriyor. 

Köy okulları ise daha içler acısı. Öğrenci olmadığı için duvarları yıkılmış, çatısı çökmüş viranelere dönmüş. Taşımalı eğitim diye bir ucube çocuklarımızı her türlü olumsuzluklarla karşı karşıya getiriyor. Bir defa taşımalı minibüsüne bindim. Uygunsuz şarkılar, yüksek ve kaba konuşmalar, erkek ve kızların yeni ergenlik çağlarına ermeleri nedeniyle uygunsuz söz ve bakışlara şahit oldum. Hâlbuki biz çocukluğumuzda üç sınıf bir arada okuduk, kendi köyümüzde okuduk. Kilometrelerce yerlere minibüs sırtında tangır tungur gitmedik. Bütün bu sorunlar terk edilmişliğin sunucudur diye düşünüyorum.

Yürekler acısı bir konu daha var ki, vicdanlar dayanmaz. Yıllarca evini, hayvanlarını, sürülerini, bağını bahçesini yırtıcı hayvanlara, arsız ve hırsızlara karşı koruyan köpek ve kedilerin yollara, ormanlara, tarlalara terk edilmişlikleri acı veriyor. İnsan olsa bir dilim ekmeği kimden istese verir. İstemeden de verir. Ama bu hayvanların dilleri yok ki, bir şey istesin. Evet, köyü terk etmeyenler bunlara bakmaya çalışıyor ama bir iki değil ki, çok sayıda. Hangisine güç yetirsin? Bu soruna ilgililer acil çözüm bulmalıdır. Bulunmazsa kontrolsüz bu hayvanlar zarar verir hale gelir. Nitekim geldiklerini de görüyoruz.

Sonuç olarak derim ki, yöneticilerimiz toplumumuzu olumsuz anlamda değiştiren, komşuluk bağlarımızı zayıflatan hatta bitiren, baykuşların yuva yapmada yarıştığı viranelere dönen köy ve kasabalarımıza, konaklarımıza, bahçeli evlerimize dönüş projeleri geliştirsin.

Avlusunda köpek ve kedilerin, tavukların dolaştığı yurtlarımıza dönelim. Ancak yukarıda da söylediğim gibi köyler arasına küçük ölçekli de olsa iş yerleri açarak. Büyük şehirlere göçü azaltacak önlemler alarak. İş imkânı sağlandığında kimse büyük şehirlerin stresine girmeyi düşünmez. 
Selam ve dua ile…

DİĞER YAZILARI Güç Zehirlenmesi ve Siyonizm 01-01-1970 03:00 Afrika Menekşesi 01-01-1970 03:00 Din ve Dil Konusu 01-01-1970 03:00 Bayramların Hayatımızdaki Yeri 01-01-1970 03:00 Kadir Gecesi / Kader Gecesi 01-01-1970 03:00 Len Nerka: Asla Diz Çökmeyeceğiz 01-01-1970 03:00 Gazze: İnsanlığın İmtihanı 01-01-1970 03:00 Ramazan'ı Anlama ve Anlamlı Kılma 01-01-1970 03:00 Bursa Hanlar Bölgesi 01-01-1970 03:00 Filistin'de Soykırım ve Batı'nın Değerleri! 01-01-1970 03:00 İffetli Olmak ve İftiraya Uğramak 01-01-1970 03:00 Sivri Tepe ve Pamuk 01-01-1970 03:00 Miraç Mucizesinin Hediyesi Namaza Dair Hikmetler 01-01-1970 03:00 Bursa'da Zaman 01-01-1970 03:00 Bursa'da Küçük Bir Gezinti 01-01-1970 03:00 Mahmut Kanık ve Yaşar Kaplan 01-01-1970 03:00 Hayra Alamet Değil /2 01-01-1970 03:00 Hayra Alamet Değil /1 01-01-1970 03:00 İsrail Mitler ve Terör 01-01-1970 03:00 Gazze Direnişi 01-01-1970 03:00 Yüzümüz mü Var?! 01-01-1970 03:00 Seyahat Ya Resulallah! 01-01-1970 03:00 ABD ve Dünya Jandarmalığı veya Katil Devlet 01-01-1970 03:00 Sezai Karakoç ve Çağdaş Sufi 01-01-1970 03:00 Yahudilerin Kahrolası Azgınlıkları 01-01-1970 03:00 Gazzeli Annenin Feryadı 01-01-1970 03:00 Siyonist Hahamlardan Fetva Alma Hırsızlığı 01-01-1970 03:00 Demir Kubben Başına Çöksün Siyonist İsrail 01-01-1970 03:00 Kalbi Mühürlü Olanlar 01-01-1970 03:00 Niçin İsrail Devleti de Yahudi Devleti Değil? 01-01-1970 03:00 Çocuk ve Ölüm 01-01-1970 03:00 Gözyaşı 01-01-1970 03:00 Aşkla Yapılacak Görevler 01-01-1970 03:00 A.Ş.K Vakfı 01-01-1970 03:00 Bursa'da Çocuk Olmak 01-01-1970 03:00 Ey Resul! 01-01-1970 03:00 Bu Çağın Adı Ne Olsun? 01-01-1970 03:00 Güzel Ahlak ve Nefs Atışması 01-01-1970 03:00 1988 Yılı Nobel Edebiyat Ödülü 01-01-1970 03:00 İnsanın Dört Mevsimi 01-01-1970 03:00 Gençlik ve Bazı Sorunları 01-01-1970 03:00 Muallim Naci 01-01-1970 03:00 Nefs ve Akıl Atışması 01-01-1970 03:00 Merhamet Elçisine Arzımdır  01-01-1970 03:00 Ali Ulvi Kurucu 01-01-1970 03:00 Emin Acar İle Kısa Bir Görüşme 01-01-1970 03:00 Nefs ve Vicdan Atışması 01-01-1970 03:00 Hayat ve Memat 01-01-1970 03:00 Anadolu'da Geleneksel Düğünlerimiz 01-01-1970 03:00 Hicret Bir Dirilişin Adıdır 01-01-1970 03:00 İradeyi İpoteğe Vermek 01-01-1970 03:00 Allah'a Sevimsiz Gelen Helal 01-01-1970 03:00 Şehzade Ahmet Efendi İle Kısa Bir Görüşme 01-01-1970 03:00 Çocuklarımızın İyiliği İçin Onlarla Kötü Olmayalım 01-01-1970 03:00 Kurban Olsun Diye... 01-01-1970 03:00 Eğitim Hayatımdan İbretlik Bir Anı 01-01-1970 03:00 Dilin Gücü ve Afetleri 01-01-1970 03:00 Helena'nın Havva Oluşu 01-01-1970 03:00 Dostlarım Olan Kitaplarımla Hikâyelerim /3 01-01-1970 03:00 Dostlarım Olan Kitaplarımla Hikâyelerim /2 01-01-1970 03:00 Tedbirden Sonra Tevekkül 01-01-1970 03:00 Bilinmeyen Üniversite - Salih Dane Hoca Efendi ve İstinye/ Mahmutçavuş Camii 01-01-1970 03:00 Dostlarım Olan Kitaplarımla Hikâyelerim /1 01-01-1970 03:00 Dilber Ana ve Elmas Kadın 01-01-1970 03:00 Özdeyişler 01-01-1970 03:00 Yazmak Sorumluluk İster 01-01-1970 03:00