Yine isteksizlik vardı ama nedeni farklı idi sanki. Görünen o ki sokağa alışıyorum. Bu iyi midir? Cevabını verebilmek için çok erken. Zaman hükmünü verecektir.
İsteksizdim, çünkü birkaç gün önce sokakta aradığım cevaplarımla ilgili bir dostumla görüşmüştüm. Kadın ve inanç, dedim, en önemli iki konu. Kendim için cevaplarımı bulmalıyım. Kendime rağmen, gerektiğince, dayanabildiğimce tüm dünyayı karşıma alarak. Mutlu mesut yaşamanın hayalleriyle, hepimiz için, hep birlikte düşünmenin, formüller geliştirmenin ağırlığı veya iç huzuruyla. Öğrenme yolculuğum, düşünce dünyamda gelgitlere neden olsa da. Bu uğurda dostlarımla kavga etsem, düşmanlarımla(!) kucaklaşsam da... Tüm duygularımı doyuruncaya kadar irdelemeye devam.
Sokağa alışıyorum yavaş yavaş. Bazı yüzleri tanıyorum. Hedeflerimiz veya hedefsizliklerimiz, hoyratlığımız… Dünyaya açılan penceremizden bakıyoruz sürekli ama yanıbaşımızdakilerden habersiz.
Sağımda bir grup, solumda başka biri. İnsanları değerlerine çağırıyorlar. Metodları farklı. Öğrenmem gereken çok şey var demek ki. İhtiyaç hissetmek, farklılıkları yaşamak ile mümkün. Sağımdaki grup sakin. Bir kaç afiş ile davet ediyorlar standlarına. Kitap hediye ediyorlar. Tanışmak istedim onlarla. Masamı, tahtamı toplayıp evime dönerken çikolata ikram ettim. Umarım sonraki günlerimde uzun bir sohbet nasip olur.
Solumdaki grup ise… İsim takmak istemiyorum. Her şeye rağmen saygı. Veya doğrularımıza odaklanmak çok daha faydalı. Arapça, Türkçe, Almanca… Hep aynı nakarat. Hedef kitleleri diğerleri. Kanırta kanırta ama. En doğru onlar hatta tek doğru. İnsanlığımızda yeri yok bunun. Ben bile biliyorum. Yoksa sadece ben mi biliyorum? Yanılıyor muyum?
Bir bayan geldi. Anlatıyor da anlatıyor. 16 yaşlarındayken aydınlanma yaşamış. Hamile imiş ve ölümle yüzleşmiş. Mânâ âlemine bir yolculuk yapmış. Bir tünel, tünelin sonunda onu bekleyen bir elçi, ateş, ışık… Sonra geri dönmüş, döndürülmüş, gönderilmiş. İnanmalı mıyım? Ret edebilir miyim? İnandığımda neyi farklı yapmalıyım ki…
İki genç geldi standıma. İslamiyet’te terör yokmuş. Kim var dedi ki? Kimedir söylemleri? Ben demedim. Hatta savaşların gerçek nedenlerinin inanca dayanmadığını düşünürüm, söylerim. Velev ki dedim, hediye ettikleri bir kitapla ispat edebilirler mi tezlerini?
Bazıları inanç temelli konuşmak istediğimi sanarak standımı es geçiyorlar. Bazıları ise, insanlığımızı referans aldığımı söylediğim için düşüncelerini paylaşmayı ret ediyorlar. İnanç sistemimiz, söylemde çok önem verdiğimiz bir kriter. Ama söylemde. Böyle olmasa sokakta insan sayısı kadar farklılık olmazdı. Ancak bunu bilmek de söylemde önem vermenin farklı bir versiyonu. Diğerlerine saygı şart, öğrenmemiz, öğrendiğimizi gerçeklemeye çalışmamız esas…
Aklıma gelenler ürküttü. Kendimden korktum. Şeytanı utandıracak çözümlerimden. Ama haksız mıyım ey dostlar? Hayatın anlamını soruyorum, bilmeyen çok. Tılsım arayanlar, sen söyle diyenler o kadar fazla ki düşünmeden edemiyorum. Sakal mı bıraksam acaba? Elime bir baston, başıma bir takke, sırtıma bir cübbe…
Yazdıklarımı dostlarımla irdelerim. Onların katkıları ile düşünce dünyamı zenginleştiririm. Bu sefer anlatılan bir yaşanmışlık yüreğimi yaraladı. Hâlâ nefes alabildiğime şaşkınım. Neye lanet okuyacağımı bilemiyorum. İslami(!) düşüncelere sahip birisinin ağzından dökülen kelimelere mi yoksa kabullenmişliğe mi? Çünkü yeni evli bir bayana, “Bir süre sonra evdeki çamaşır makinesinden farkın olmadığını anlarsın.“ deniliyor. Ve kadınların iltifat beklentileri… Niyet tabii ki önemli. Ancak sormadan edemiyorum. Bu kadar açık seçik bir itiraf varken “Çiçeğim!“ söylemlerini iltifat olarak algılamalı mıyız? Masumane söylenen böyle bir sevgi ifadesine yol veriyorken diğerlerine neden şaşırıyoruz, tepki veriyoruz? Arabasına, gözlüğüne, bilgisayarına güneşten, aydan, dünyadan daha fazla değer veren yok mudur, dersiniz? Her ne olursa olsun, ilişkinin içeriği itibariyle hiç bir nesne sevgi gösterisi olamaz, sevgimizi temsil edemez.
Bile isteye kötülük yapmıyoruz. Veya şeytan ayrıntıda gizlidir. Mutlu mesut bir dünya için düşünce saflığı şart. Gerektiğince kendimize rağmen…
Bazı şeyleri doğru yapıyorum gibi. Farklı düşüncelere, inançlara sahip insanlarla bir araya gelebilmek bana huzur veriyor ama aynı zamanda ürkütüyor, tökezletiyor. “Ben” olabilmek için çırpınırken kendimi unutmaya başlıyorum sanki. İnsanlık tarihinin tekerrür eden seyrinde açmazlarımızı görüyorum. Faydasız olduğunu bildiğim halde duramayıp araya giriyorum. Anladıklarını hissedemediğim halde defalarca yapıyorum bunu. Çünkü, evet, diyorlar, haklısın. En azından bazen. Ve kendi söylemlerini yineliyorlar. Veya aynı şeyden şikayetçi olsak bile desteklemek yerine köşede oturup seyretmeyi tercih ediyorlar.
Susmak… Kesinlikle gerekli. Ama ne zaman, nereye kadar, kimin için? Öğrenmem gereken şey bu mudur yoksa? Çünkü, doğrularım diğerlerinin tahammülüne emanet.
***
TRUVA YAYIN GRUBU YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN...
Logoya tıklayıp Youtube kanalımızı ziyaret edebilir, abone olabilirsiniz
Yusuf Sarıkaya
Bizim Kuşak /4
Mine Çağlıyan
Özgürlük
Sedat İlhan
Sami Çelik Bey’e
Ümmügülsüm Hasyıldırım
Bir Mum Işığına Tutsak
Suna Türkmen Güngör
Ruhun Terazisi
Ümit Polat
Hakan Bahçeci’nin Öykü Yoculuğu
Dilek Tuna Memişoğlu
Sudan Ağlıyor
Ebru Bozcuk
Yaşam Gustoluğu
Musa Aşkın
Sudan’ın Sessiz Çığlığı
Gevher Aktaş Demirkaya
Sakarya Savaşındaki Gazi Kovan'ın Hikâyesi
Mehmet Şahan
Hasene ve Hasenat
Serhan Poyraz
Goriot Baba / Honore de Balzac
Ayşe Parlar Gürkan
Duyguların Matematiği
Hilmi Yavuz
Okuma Takıntısı
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
Sevgi Yönetimi
Haluk Özdil
Nazilerin Gizli Silahı Lili Marleen
Ahmet Furkan Demir
Çağımızın Hastalığı: Gösteriş
Hüseyin Uyar
İstanbul Senfonisi
Nevin Bahtişen
Hayata Dair
Ayfer Güney
Dur
Deniz İmre
Anlam Arayışının Sessiz Çığlığı
Hamiyet Su Kopartan
Meşguliyet
Sami Çelik
Ey Zımni
Turan Demirci
Yapılmayacaklar Listesi
Muhammet Çavdar
Bir Uyku Bin Ölüm
Reyhan Mete
Ey Ruh! Geldiysen Üç Kez Tıkla
Esedullah Oğuz
İçimiz Dışımız Suriye
Hakan Cucunel
Türk Edebiyatı ve Türkçe Edebiyat
Cengiz Hortoğlu
Mutlu Olmak mı Nasıl Yani?
Ufuk Batum
Yediği Ayazı Unutmamak
Şükrü Doruk
Alma Ağacı
Uzman Klinik Psikolog, Dr. Ezgi Yaz
Hayat Gökyüzüdür, Bakış Açımız da Teleskop
Demet Mannaş Kervan
Sözde Hayvanseverin Eseri: Sokak Köpeği
Tamer Şahin
Dünyalı Barış Manço
Kadir Çelik
Affet Bizi Güzelhisar