DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Sedat İlhan
Sedat İlhan
Giriş Tarihi : 30-04-2024 17:34

Geçmişle Yüzleşmek /7

Geçmişe dönüp yanlış yaptıklarımı düzeltme şansım olsa idi ve böylece daha güzel bir sonuca ulaşmak… Bunu isterdim, bedeli ne olursa olsun ödemek. Tabii ki, imkanlarım dahilinde. Ama bunun mümkün olduğunu düşünmüyorum.

Bu hissiyatımı ispat etmemin bir yolu yok. Bana bakan yönüyle mazeret kokuyor olsa da, ret edebilen etsin, hodri meydan. Veya gerçek şu ki, merhamete, affedilmeye ihtiyacımız var, ekmek gibi, su, hava…
Çünkü doğru veya yanlış nedir, bilinmekte, herkes tarafından, ak ile kara gibi, varlık ile yokluk, açlık ile tokluk… Ama mazeretlerimiz var. Zengin olursak yardım edebiliriz. Bizim sahiplendiğimiz bir kediden ne olacak ki, milyonlarcası sokakta ölüm kalım mücadelesi verirken. Herkes gemisini yüzdürürken ellerimiz neden armut toplasın? Hem sözümüzün dinlenebilmesi için biraz makam, mevki, güzel arabalar fena mı olur?

İletişim ile ilgileniyorum, anlayabilmek, anlaşabilmek olmadı yönetebilmek. Susmak… Olmuyor, henüz bunu gerçekleyemedim. Dostlar ile kıyasıya tartışmak isterdim. Öğrenmek için, nedenlerini, dayanaklarını, mazeretlerini. Konuşuyoruz, fırsat bulduğumca tüm insanları kapsama gayretimle diziyorum cümlelerimi. Duymuyorlar, duyar gibi yapıyorlar bazen. Üç-beş dakika içinde aynı kişiden birbirini ret eden, yok sayan öyle ifadeler işitiyor ki kulaklarım, inanamıyorum. Buna rağmen susmayı muhataplarıma saygısızlık biliyorum, konuşuyorum.
Hiçbir kimse benim gibi düşünmek zorunda değil. Beklentim bu olamaz. Ama etik olmak? Veya söylemlerimizin dostane yoldaşlığı aramalı değil miyiz? Bazen; “Sen kimsin, söyle bana, iç dünyamı ona göre açayım sana“ diye haykırasım geliyor. Alacağım cevaptan emin olabilsem, sanırım yapardım.

Felsefede nokta yoktur deniliyor mesela. Her türlü fikre açık olmaktır kast edilen. Harika bir şey bu, açık çek veriliyor dostlara. Saçmalama özgürlüğüne sahibiz onunla. Devam edebilirdim, arkadan çok fazla düşündüğüm söylenmese. Yine de devam ediyorum, benim açmazım bu işte…

Yıllarca devam eden dostluklarım oldu. Çok şey öğrendim onlardan. Ne kadar teşekkür etsem az. Minnettarım. Ancak onlara ne hissettirdiğimi asla bilemiyorum. Beni dinlerken ne düşündüler, anladılar, hayatlarına nasıl dokundum? Çünkü, elele çayırlarda koşmak istiyorum ben. Akan nehirdeki balıkları saymak. Gökyüzündeki yıldızları veya. Balonlar şişirmek ta ki, patlayana kadar. Şişirirken şımarıkça, ürkekçe, korkakça “Pat!“ sesini beklemek. Uçurtmalar uçurmak, bulutlarla yarışırcasına… Anlaşabildiğim dostlarımla. Bulabilirsem, bulabildiğimde…

Geylani Hz; “Öğrenmek esastır” der. Belirli bir seviye öğrenene kadar öğretmeye çalışmamalı. Bunu biliyorum. Biraz kurnazlık bile ettim. Beraber öğrenebiliriz, dedim. Psikolojide bunun karşılığı da var. Açık iletişim. Birbirimize neler hissettirdiğimizi samimane söylemek. Tarafların bu konuda anlaşmış olması, sanırım ön şart. Ama olmadı. Belki, beraber öğrenebileceğimizi öğretmek için dahi belirli bir seviye öğrenmem gerekiyor.

Evet, geçmişimle yüzleştim. Söyleyebileceğim tek şey, birey olmanın önemi, kendimiz için öğrenmek, öğrettiğimizi sanarken bile.

Yaptığım tüm yanlışlarımın sorumluluğunu üzerime alıyorum. Hatta, kendi ellerimizle hep birlikte oyduğumuz toplum denilen o heykele zaman zaman isyan etmeme rağmen, kültürümüzün açmazlarındaki hissemi de kabul ediyorum. Ancak benim böyle bir hissiyatım ne geçmişi değiştirebilir ne de geleceği şekillendirebilir.

Şu anda şikayet ettiğimiz her ne var ise, kendimize; “Ben ne yapabilirim?“ sormadığımız, söylediklerimizin, yapmaya gayret ettiklerimizin muhataplarımızdaki karşılığını gözlemediğimiz, neden kabul görmez diye sorgulamadığımız sürece bu devran aynen devam edecek. Acı ama…

 

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA