DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Sedat İlhan
Sedat İlhan
Giriş Tarihi : 04-05-2024 16:39

Sokrates /1

Hakkında bir sunum yapacağım. Sürem var. Ama konu çok geniş. Özellikle de diğerleri ile karşılaştırma veya farklılıkları ortaya koymak gerektiğinde. Bu nedenle felsefe akımlarını kuş bakışı görmek istiyorum. Sanki büyük bir bölümü cevapsız sorularla uğraşmış gibi bir önyargım var. Gerçekten felsefenin temel amacı yaratılış bilmecemize bir çözüm bulmak mıdır yoksa tuvaldeki fırça izleri aslında bizim arayışlarımız mıdır? Veya bilgeliği, bilinmezleri konuşmak, tılsımlı sözler sarfetmek olarak mı tanımlıyoruz?

Geçenlerde sosyal medyada bir paylaşım dikkatimi çekti. “Büyük patlamadan önce ne vardı?” diye sorulmakta. Bunu ben neden düşünemedim desem, kendime anlam yüklemiş olurum. Koca koca bilim adamları, araştırmacılar, uzmanlar… Kainatın, hayatın öncesi hakkında tezler sunanlar. Düşüncelerini ispatlamak üzere deneyler yapanlar. Ondört milyar yılı açıklamaya çalışırken sadece bir saniye daha öncesini neden merak etmezler ki?

Bu tür çalışmalara karşı değilim. Ama en bilinmez sorumuzun, aşılmaz engelimizin bu olduğu anlayışını ret ediyorum. Bir yaratıcının varlığı konusu da aynı bence. Varlığını veya yokluğunu ispatlamamız mümkün olmadığı halde tartışıp duruyoruz. Bütün insanlar; “İnandım“ demiş olsa dünya daha mı yaşanır olacak? Veya aksi. Sanki bunu iddia ediyoruz, her halimizle kendimizi yalanlarken. Çünkü insanlığımızı atlıyoruz.

Sokrates… Yetmiş yaşında zehir içirilerek hayatına son verilmiş. Yeterli araştırma yapamamış olabilirim. Veya fikirleri ön plana çıktığı için bazı kriterler değersizleşmiş. Babasının heykeltraş, annesinin ebe olduğu söylendiği halde kendi mesleği hakkında kesin bilgi yok, mesela. Düşünce adamı olarak geçimini sağladığına dair işaretler de bulunmuyor. Çünkü öğretmen değil, okul kurmamış, kitap yazmamış. Belki heykeltraşlık yapıyordu, baba mesleği. El işciliği belki de, ağaçtan kaşık oymak gibi. Herhalukarda hayatın içinde olduğunu düşündürdü bana.

Bu olmalı. Roller değişince düşüncelerimiz, tavırlarımız da değişiveriyor çünkü. Problemlerimiz, sorularımız, cevaplarımız, çözümlerimiz…

Yaşamadığımızı bilmemiz mümkün olmuyor genelde, yaşadığımızca hissedebiliyoruz diğerlerini. Bir işverenin, yöneticinin veya iş koçunun zamanının bir bölümünü farklı bir işyerinde çalışarak geçirmesi kararlarının daha etkin olmasını sağlayabilir.

Senelerce alın teri ile övünmüş işcinin bir fırsatını bulup işveren olmasıyla daha fazla faşistçe kararlar alması, görülmemiş değil.

Sorgulamak… İlkelerimizi bulabilmek ve sahip çıkabilmek için önemli. Olursa ne olur, olmazsa nedir kaybımız? Aksi halde, fikirlerimizi üç kuruşluk menfaate satarken bulabiliriz kendimizi. Sokrates hayatına rağmen vazgeçmedi söylemlerinden.
​Sokratik yöntem… İroni, kaos, kafa karıştırmak ile anlatılmakta. Bu ifadeleri kabul edemiyorum. Niyet, tavır önemli. Kaldı ki, birisi ile herhangi bir konu üzerinde konuşurken doğruların ortaya çıkması adına bilen olmaya bile gerek olmayabilir. Anlamak üzere yeterince soru sorabilirsek biz öğrenirken muhatabımız da açmazları ile yüzleşebilir.

​Bilgelik şart. Sakin kalabilmek için, sorular sorabilmek. Geçenlerde bir arkadaş çileden çıkardı beni. Belki ilk kez birşeyler konuşmak istedim onunla. Konudan konuya atladı, amaçsız. Kaybeden ben oldum. Düştüğüm dipsiz kuyudan diğerlerine saydırmanın hiçbir faydası yok. Tırnaklarımla, kan revan tırmanmak tek yol, yapayalnız… Bilmek yetmiyor işte. Bilmediğini bilmek de yetmeyecek gibi. Sadece bilmemek bilgelik belki...

Kitap yazmamış olmasını da yadırgamıyorum. İnsan bildiğini yazar. Oysa yaşadıklarımızın büyük bir bölümü bilmediğimizden değil.

​Batı felsefesinin babası olarak kabul edilmekte. Söylemlerinden çok derin tecrübeleri, duyguları, yaşanmışlıkları olduğu açıkça belli olmakta. Ancak en belirgin öğretisi sorgulama. Bireye bakan yönü ile kendisi olma, topluma bakan yönü ile ise birlikte yaşama. Sorgulayabildiğimizce isteklerimizin, sorumluluklarımızın farkına varabiliriz. Sorgulayan toplumun düşünce yapısı gerçeğe daha yakın olabilir. Her ne şekilde tarif edilirse edilsin, birlikte yaşamamıza engel olan şey gerçek olamaz.

Söylemesi kolay olsa da, insanı bilen, saygının tek çözüm olduğunu iliklerine kadar hissebilen birisinin gerçekleyebileceği bir şey.

Öğrenmek üzere kaynakları irdeliyorum. Anlatıyorlar da anlatıyorlar. Sokrates’i, çözümlerimizden birisi olarak görüp anlatırken Sokrates demek ne kadar trajikomik oysa. “Sen kimsin“ diye sormak varken sadece…

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA