DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Sedat İlhan
Sedat İlhan
Giriş Tarihi : 10-04-2024 11:27

Geçmişle Yüzleşmek /2  

Kuş uçmaz, kervan geçmez yollardayım sanki. Karlı dağlar geçit verirse varırım menzilime, kendime, dostlarıma…

İnsanlığın en büyük açmazı rekabettir. Büyük olmak ister. Masumane bir refleks bu. Tüm insanları teker teker karşıma alsam ve onlara, dünyanın en değerli varlıkları olduklarını hissettirsem… Yalan olur mu? Veya neden yapamıyorum ki?..

Ne yazık ki kabul etmek istemediğimizde herhangi bir neden bulmak konusunda hiç mi hiç zorlanmıyoruz. Mesela, bilgi ise kutsadığımız, herşeyi bilen bir insana da söyleyecek sözümüz var. Yardım yapacağız ama paramız olunca. Vaktimiz olsa dinleyeceğiz eşimizi, çocuklarımızı, dostlarımızı… Sevgi? Layık birisini bulabilsek. Arıyoruz sürekli, nafile. İstisnalar kaideyi bozmaz. Sözcükler sahibini anlatır öncelikle.

Sosyal medyada paylaşımlar görürüm. Kelimeler öyle süslenmiş ki, takdir(!) etmemek mümkün değil. İtiraz gelebilir. Ancak sosyal medya, gerçek hayat kadar gerçektir, çoğu var, azı yok. Bu benim düşüncem, bazı psikologlar da söylemiş olabilir aynısını, ayrısını. Peki, dost meclislerinde de durum farklı değil. Buna ne diyelim.

Sorularım var. Dünyada sevilecek insan yok diyenlerin beni sevmek için ne aradıklarını merak ediyorum. Kendileri, sevilmeyi hak ettiren hangi özelliklere sahip, öğrenmek istiyorum. Belki sevgi nedir, konuşmalı öncelikle. Bize gösterilen saygıya karşılık oluşan hissiyatımız olmamalı, kesinlikle.
On üç yaşlarımda iken; “Sevilmediğim yerde bulunmak istemem.“ demiştim. Hayatım boyunca hiç kavga etmedim, diyebilirim. İlk yumruğu attığım oldu, belki bir kez. Sonrası, arkadaşın ve çevredekilerin insafına kalmıştı. Çamurda yuvarlanmak istemişimdir zaman zaman. Temizlik hastası değilim. Aksine, bazı şeyleri temiz kabul ediyorum ve çevremin tozlu, dağınık olmasından rahatsız olmuyorum. Ama hassasiyetlerimin beni frenlediğini, yönlendirdiğini düşünüyorum, insanlarla, dostlarla arama mesafeler koymakta, aşılmaz… Yine on üç yaşlarımda iken bir lokantanın açılışında verilen bedava yemekten alışımı hatırlıyorum. Sıraya girdim, itiş kakış. Ben yapmıyorum, ortam bu. Bir şekilde tezgahın önüne kadar gelebildim. Bir türlü tepsiyi alıp oradan ayrılamadım. Lokantacı anladı, müsaade istedi, sıradakiler biraz sakinleşti. Ve ben yemeğimi yiyebildim. Benzer durumu kırk yaşlarımda iken de yaşamıştım. Bir fabrikanın açılışı vardı. Ortadoğu’nun, balkanların en büyük tekstil üretimi. Cumhurbaşkanı orada. Büyük izdiham var. Güvenlik kapıyı kapamaya çalışıyor, insanlar içeri girmeye. Arkadaşım elimden tuttu ve içeriye çekti beni, bir çocuk gibi.

İnsanlardan şikayet ederdim. Herhangi bir şey söylediğimde bir süre sonra aleyhime kullandıklarını görüyordum. Yirmili yaşlarımda susmak ile ilgili bir dörtlük yazdığımı hatırlıyorum. Susmak zehir içmeye benzer… Hala yaşadığıma göre?

Yine yirmili yaşlarımda bazen düşünür ve; “Şu anda dünyanın farklı yerlerinde milyonlarca insan acı çekiyor.“ derdim. Ancak gördüğüm bu problemin veya gerçeğin çözümüne, değerlendirilmesine dair bir tezim yoktu. Aslında hala arıyorum.

Zaman zaman kararlar alırdım. Her gördüğüm dilenciye bir TL vermek, mesela. Uygulayamadım. Vermek bana çok zor geliyor. Ancak cimri de değilim. Belki ağalık yapamıyorum.

Söylemese idim, dediğim çok sözüm var. Tez canlılık, bildiğini sanma, sabır edememe… Tamamladım, dediğim bir işim olmadı diyebilirim. Büyük bir heyecanla başladığım ve yarım kalan bir sürü projelerim, hayatım.

Bir dostum, cümlelerimden sadece birisini duyduğunda aşağılık kompleksine sahip olduğumu söyledi. Hayrolsun.

Muhataplarımıza hissettirdiğimizin önemli olduğunu düşünürüm. Ancak hissettiklerimiz bize de bakar, derim. Kalpleri ise kimse bilemez, bilmemeli…
Belki de ben sadece Türkiye’yim, Anadolu… Bir yanımda firavunların izi var, bir yanımda Yunus‘ların.

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA