Nasıl geliyor kulağınıza? Sokakta yaşamak, evsiz sahipsiz olmak, kendini hayvansever sananların atacakları bir lokma artığa muhtaç olmak, soğukta titremek, bulabildiğin zaman su içmek, başın okşanmadan sevgisiz bir ömür geçirmek?..
Sokak köşelerine birkaç lokma yemek artığı, bir kap su ya da daha fanatikler için söyleyeyim, parayla aldığı mamaları atıp kendini hayvansever sanarak içini ferahlatanlar hiç mi düşünmez bu işin bu kadarla bitmeyeceğini.
Sokakları hayvanlarla paylaşmalıyız diye bağıranlar kış geldiğinde bu hayvancağızların donduğunu hiç mi düşünmez? Onların ihtiyacını sadece mama ve suya indirgeyen sözde hayvanseverler ilaç, bakım, veteriner, barınma ve sevgi ihtiyacını nasıl görmezden gelirler? Sokaklar köpeklerin yeri değildir. Madem ki onları vahşi doğalarından koparıp evcil yaptık o zaman onların yerinin sokak değil ev olduğunu kabul etmeliyiz. Nasıl ki ineği çiftlikte, atı harada besliyorsak köpekleri de evimizde, bahçemizde beslemeliyiz.
Geçen gün sokak hayvanları ile ilgilenen bir Sivil Toplum Kuruluşunun ( STK)sosyal medyasında gördüm; derisi kemiğine yapışmış, cins olmayan bir köpeciğin resmi paylaşılmış.
-Sahibi sokağa attı, şu anda barınakta... Kim sahiplenmek ister? diye sorulmuş paylaşımda. Alttaki yüzlerce yorumu okudum; köpeği sokağa atan sahibine beddualar, bela okumalar, küfürler havada uçuşuyor. Sonunda dayanamayıp yoruma yazdım:
- Küfür ve beddualarınız bittiyse, içinizi döküp rahatladıysanız çözüme geçebilir miyiz? Bu canı sahiplenecek olan var mı?
Tabii ki sonunu düşünmeden hayvan sahiplenip sonra da onları sokağa atan, başıboş sokak hayvanı sorununun en birincil sorumlusu olan böyle insanlara küfür de beddua da müstehaktır, eyvallah! Ama esas meseleyi kaçırmıyor muyuz?
Sosyal medyada hepimiz okuyoruz; hayvanseverler ile sokaktaki hayvanların köpekler özelinde toplatılmasını isteyenler arasındaki kavga sürüyor. Bir tarafta insanların korkularıyla dalga geçen, köpeklerle yaşadığı bir travma sonucu fobi yaşayan, kendi ya da çocukları köpek saldırısına uğramış insanları anlayamayan empati yoksunu sözde hayvanseverler diğer tarafta korumasına verilmiş bir canı kürekle öldüren, sokaklara zehir saçıp katliam yapan, kedi köpekleri ağaçlara asan caniler... Ve işte her zamanki gibi aynı sorun! Hep uçlarda,hep ayrı kutuplarda olmak. Hayvanların yeri sokak değildir diyenleri canilerle bir tutan, hayvan sevmediklerini sanan kalın kafalılarla onların da bir can olduğunu unutup sadece kendi menfaatine odaklanan sorumsuzların savaşı...
Bak arkadaş! Sokakta köpek olmasın diyene hayvan düşmanı diyemezsin. İki kap mama koyup vicdan arınması yaşayana da hayvansever diyemezsin. İki tarafın da sorununu anlamak; hem korkan, çekinen, güvenliği için endişe duyan insanları hem de sokaklarda yarı aç yarı susuz, sevgisiz dolaşan köpekleri mutlu edecek bir yol bulmak görevimiz, en önemlisi de mecburiyetimizdir. Çünkü biz insanız ya hani! Yarattığımız sorunun çözümünü de bulmak bize düşer.
E peki nasıl olacak bu iş? Kendimce gördüğüm, duyduğum, araştırdığım çözüm önerilerine geçmeden evvel bir anekdot aktarmak isterim. Norveç'te yaşayan bir arkadaşla sohbet ediyorduk. Yaşadığı şehirde sokak hayvanlarını koruma derneğine üye olduğunu ve derneğin on binlerce euro bütçesi olduğunu (Aslında o Norveç Kronu cinsinden söylemişti ama biz her Türk evladının yapacağı gibi hemen TL-dolar-euro karşılığını hesapladık) ve bu bütçenin gönüllü üyelerin aidatları ile oluştuğunu anlattı. Hemen sorduk tabii:
-Ne yapıyorsunuz bu parayla?
-Aslında pek bir şey yapmıyoruz, birikmeye devam ediyor.
-Niye?
-Çünkü şehrimizde hiç sokak hayvanı yok!
Düşünün, hiç sokak hayvanı olmayan bir şehirde kurulmuş bir STK ve oraya aidat ödemeye gönüllü devam eden üyeler... Sanırım çözüm derken neden bahsettiğimi anlamaya başladınız. Cebimdeki parayla mama alıp hayvanlar için sokağa saçıyorum diye övünen arkadaş o parayı bir STK'ya, barınağa bağışlasa daha hayırlı olur ama nerdee!!!
Sokakları kirletmişim, doğanın organik atık dengesini bozmuş, haşare ve kemirgen artışına, zoonoz hastalıklara sebep olmuşum, köpeklerin o bölgelerde çeteleşmesine sebebiyet vermişim diye düşünen mi var? Geçelim!
Efendim gelelim biraz da çözümler üzerine konuşmaya. Hiçbir gelişmiş ülkede hatta boş verin gelişmişliği; uygar, aklı başında, anlayışlı, saygılı, vicdanlı insanların yaşadığı hiç bir toplumda sokak hayvanı diye bir kavram olmaz, olamaz. Sokakta yaşayan insan olsun hayvan olsun yazıktır, günahtır ve ayrıca sorundur. Sokak bu yahu!
Sokak hayvanlarını kısırlaştırmak ileriye dönük çok önemli sonuçları olan elzem bir uygulamadır. Sayılarının daha çok artmaması ve onlara hak ettikleri gibi bakabilmemiz için olmazsa olmaz bir adımdır. Evcil ve sokak hayvanlarının çiplenmesi de kaybolmaları durumunda bulunmalarını sağlamak dışında sorumsuz sahipleri tarafından sokağa atılan hayvanların sahiplerine ulaşmak ve caydırıcı cezalar kesmek için son derece önemli bir yoldur ( ama şöyle kallavi, sıkıysa bir daha bırak dedirtecek cinsten cezalar!).
Evet gelelim mevcutta olan, etrafta çete halinde dolaşan köpeklerin sorununa. Toplatılıp itlaf edilmelerine kesinlikle karşıyım, her ne kadar bazı gelişmiş sandığımız ülkelerde bile belli bir süre sahiplenilmeyen köpeklerin uyutulması söz konusu olsa da karşıyım. Onun yerine ülkeye cins köpek getirilmesini, petshoplarda satılmalarını sınırlandırmak, sahipsiz hayvanların sahiplenilmesini sağlamak için bu konuda teşvik edici reklam ve tanıtım filmleri çekmek gerekli bence. En önemlisi ise var olan barınakların koşullarının ve kapasitelerinin artırılmasını sağlamak ve yeni barınaklar açılmasına önayak olmak. Kim yapacak bunu, sadece devlet mi, belediyeler mi? Hayır, bizler yapacağız. STKlara üye olacak, sokağa atılan mamaların parasını aidat olarak ödeyecek, bu paraların iç edilmesini önlemek için indiragandicilere karşı STK kurullarında aktif görev alacak, kontrol edecek ve paralarımızın doğru amaca hizmet ettiğinden emin olacağız.
Nerede paralar, ne yapıldı diye kalem kalem hesabını soracağız. Eğer gerçek hayvan severlersek, gerçekten vicdanlıysak bunu yapacak ve gocunmayacağız. Güzel barınakların sayısını arttırıp sokaktaki hayvanların uygun şartlarda veteriner ve köpek eğitmeni gibi eğitimli kişilerin, sorumlu bakıcıların gözetiminde olmasını sağlayacağız. Hatta bir başka öneri getirecek olursak; faturalarımızda ödediğimiz temizlik, aydınlatma gibi kalemlere ek olarak sokak hayvanı ıslahatı diye bir kalem getirilip faturalar yoruluyla her vatandaştan 20-30 TL aylık ödeme alınması bile düşünülebilir. Kendini hayvansever ilan edenler şovlarına devam etmek için, gerçek hayvanseverler hayvancağızların iyiliği için, sokakların emniyeti konusunda endişe duyanlar güvenlikleri için, caniler ise sadece onlardan kurtulmak için böyle bir ödemeye karşı çıkmazlar diye düşünüyorum.
Yok öyle bir kap su koydum, oh benden iyisi yok! Köpeğini kedini ille cins olsun diye petshoplardan değil, önce can olsun diye barınaktan sahipleneceksin ve asla bırakmayacaksın. Bırakırsan var ya, öyle bir ceza yiyeceksin ki!!!
Sahiplendiğin köpeği sokakta başıboş bırakmayacak, kayışını çözüp salmayacak, elinde poşet taşıyıp pislediği yerden pisliğini alacaksın. Gerçek bir hayvansever öyle yapar. Korkan insanlara saygı duyacak, "Ay korkma hiçbir şey yapmaz?" diye bilmiş bilmiş konuşmayacak, köpeğin onları rahatsız etmesine izin vermeyeceksin. Korkuyor yahu, korkuyor! Nesini anlamıyorsun?
Gittikçe manifestolaşmaya başlayan satırlarıma son vermeden önce size bir de selam iletmek isterim; Sarı'nın hepinize selamı var. Barınaktan sahiplendiğim Labrador kırması iri tüylü aile ferdimiz kendisi... Adını o zamanlar 5 yaşında olan oğlum koymuştu.
Sapsarı güzel tüylerini görünce 5 yaşındaki bir çocuğun saflığıyla dümdüz "Sarı olsun!" demişti. Şimdilerde keşke başka bir ad koysaydım dese de çok geç! O Sarı ve Sarı kalacak.