DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Turan Demirci
Turan Demirci
Giriş Tarihi : 19-04-2024 14:26

İyilik Kazansın

İlkokula başlattıkları çocukları çok zeki ama fiziki olarak zayıf. Her gün okuldan dayak yiyip gelince, bari diyorlar bunu bir karate kursuna götürelim. Götürüyorlar da. Çocuk bir süre çalışıyor.

“Sonra ne oldu?” diyorum.

“Bizim çocuk karate kursuna gitti ama bu sefer de okuldaki çocuklar ‘Acaba karate kursuna gitmiş bir çocuğu dövebilir miyiz?’ diye yine bizim çocuğu dövdüler.”

Şiddet üzerinden gelişen bu durum aslında insanlık tarihinin özeti gibidir. Hani bir söz vardır; “Hırsız, polisten hep bir adım önce gider” derler. Hırsız hep yakalanma ve ceza alma korkusu olduğu için yöntemlerini sürekli geliştirir, polis o yöntemi çözüp kendine ulaştığında da bu sefer hırsız veya hırsızlar daha karmaşık bir yöntem bulur veya bulurlar. Çünkü hırsız hep bir tehdit altındadır polis ise suç oluştuktan sonra harekete geçer.

Okuldaki çocuklar da dövebildikleri bir çocuğun karate eğitimi almasını kendilerine karşı bir tehdit olarak algılıyor ve bu sefer güçlerini yeniden deneme çabasına giriyor. Çünkü eğer çocuğun edindiği kabiliyet üzerinden nereye ulaştığını test edememiş olsalar bu sefer çocuğun varlığı onlar için bir tehdide dönüşecek.

İnsanlık aslında dünyayı ıslah ederken tam da bu yöntemi kullandı. Dere yatağının önüne ufak bir duvar oluşturup toplanan suyla tarlalarını bahçelerini sularken büyük nehirlerin önüne yaptığı yüksek duvarlarla barajlar kurup bu sefer elektrik üretti. Hükmettiği güç arttıkça artan güce karşı yine gücünü kullanarak önlemler aldı. Bunu yaparken de, organize hareket etmeyi ihmal etmedi.

Bu insanlığın iyi ve aydınlık yüzü ama bir de ittifakların karanlık emeller için kullanılan bir yüzü vardır. Kavgalar, çatışmalar, savaşlar, başka milletlerin iç işlerine müdahaleler için oluşturulan karanlık ittifaklar. Kim ne derse desin şahsım insanı bilinmez ve tehlikeli olarak görürüm. Normal zamanlarda gerek eğitimin gerekse kanunların ıslahının etkisiyle insanlar nizami bir hayat yaşarlar ama olağanüstü zamanlarda insan fıtratının hiçbir terbiyenin veya yasanın nüfus edemediği karanlık tarafı ortaya çıkar. Bunda genetik kodlarımızın da büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Bunun nedeni de bildiğimiz insanlık tarihinin ilkelden moderne doğru gitmesinden kaynaklanıyor.

Burada bir ayrım yapmam lazım, şöyle ki: Geçmişte insanlık bir biri için büyük bir tehditti ve her topluluk kale surlarının arkasında kendini savunmaya çalışırdı. Bu gün dünyada ülkeler kale duvarlarını kaldırıp sınırların arkasında kendini koruyor. Teknoloji gelişiyor, kültür gelişiyor ama buna rağmen son yüz yıldaki savaşlarda ölen insan sayısı geçmiş bütün yüzyıllara göre belki de en yüksek sayıya ulaştı. Buna sebep olan şey de yine tehdit algısı. Bu algı bir yandan insanı geliştirip dönüştürürken bir yandan da kendi felaketlerinin yolunu açıyor.

Bilirsiniz kısa aralıklarda haberlerde bir ülkenin gizli servis elemanlarının bir başka ülkede ele geçirildiğinden bahsedilir. Aslında bütün ülkeler imkanları ölçüsünde başka ülkelerde servis elemanları aracılığıyla bilgi toplar ve kendisine karşı bir tehdit olup olmadığını tespit etmeye çalışır. Zaten savaşlar da bu tür faaliyetler sonunda ortaya çıkar. Elemanlar ya karşı ülkede bir savaşın çıkmasının zeminini oluşturur ya da kendi ülkesine yönelik bir savaşın önlemlerini almaya çalışır. Yani sizin anlayacağınız sıcak savaşa geçilinceye kadar da insanlık bir biriyle gizli bir şekilde savaşır. Hele de bir ülke ekonomik olarak gelişiyor veya bulunduğu coğrafya açısından stratejik bir bölgede ise bu tehdit daha da artar.

Bu bize şunu gösteriyor. İnsanoğlu ister çocuk olsun, ister büyük, ister çelimsiz ve zayıf olsun ister güçlü kendini her zaman tehdit altında hisseder. Hem tabiata, hem insana ve hem de bilinmeyene karşı duyduğu korku onu böyle davranmaya iter. Bu da hepimizin sürekli önlemler almamızı sağlar. Eğitilen çocuklar aslında cehalete karşı bir önlemdir. Eğitilen askerler ve kolluk kuvvetleri, yetiştirilen meslek elamanları, sürekli işlenen madenler, işlenen topraklar, güçlü tutulmaya çalışılan ekonomiler hep insanın kendini güvende hissetme kaygısının sonucudur.

Kimi zaman bu kaygı veya hayat karşısında kendini deneme çabası birilerinin göz bebeğine dokunabilir mi? Dokunabilir...

Tabii ki bunu tespit etmem, tasvip ettiğim anlamına gelmez fakat zaman bize zeki, empati kurabilen, naif insanların hayatta daha çok ezildiğini göstermiştir. Çünkü bu insanlar, aslında çatışmaların, kavgaların, savaşların olmadığı bir dünyanın var olabileceğini insanlığın karanlık yüzüne haykıran insanlardır.

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA