Geçmişe özlem burnumda tüter,
Dostun gönlünde güllerim solmuş,
Viran bağımda baykuşlar öter,
Vefa firarda, vicdansa ölmüş.
Gönül hasada uğramış, tuzla buz olmuş. Menfaat çukuru dipsiz bir kuyu. Asrın hastalığı olmuş çıkar ilişkisi. Yürek yangınında vefa kül olmuş.
Nereden türemişse ya da ne maksatla söylenmişse; "Köprüden geçene kadar ayıya dayı diyeceksin" (sözde) atasözüyle zehirlenmiş bir toplumun vebası vefasızlık.
Bazen yüreğime yılan çöreklenmiş gibi hissediyorum. Canım yanıyor. Nefesim dudaklarımın arasında esir kalıyor. Göğsüme saplanan sancılar, menfaat uğruna güya gülümsemeye çalışmanın eseri.
Hz. Âişe Radiyallahu anhüma'dan rivayetle;
“Cebrâil bana, komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.” (Buhârî, Edeb 28; Müslim, Birr 140-141) hadisi şerif aklıma geldikçe, gırtlağıma bir yumru çörekleniyor. Birliğin, beraberliğin, hoşgörünün, anlayışın, imece usulü yardımlaşmanın emrolunduğu bir dine sahip olmak ama tam da zıddıyla yaşamak. Akıl tutulması belki de.
Tahammülsüz bir toplumun, anlayışsız bireyleri olmak. Evde komşusuna, sokakta yürüyene, trafikte başka sürücüye katlanamamak. “Ben” duygusunun esaretinde gözlerin perdelenmesi ne acı. Empati duygusunun ölümü, bencilliğin doğumu; toplumun yıkımına start vermek gibi. Hiçbir şeyden mutlu olmayan, tatmin duygusundan yoksun bireyler olmanın acı sonu; cinayetler, açlık ve sefalet yazık ki.
Gün geceye teslim olurken, varlığın gölgesinde dinlenmek varken, ağırlığı altında ezilen bir yokluk girdabı hasıl bu aralar. Açlığın mideye zincir vurduğu, gözlerin umudu yitirdiği, acıma duygusunun ölümü, bencilliğin kişinin üzerine yapıştığı günlerin kırbacıyla kırbaçlanmak; gururu kıran en ağır hakaret belki de.
Kapı arası muhabbetler öksüz. Günlerce birbirini görmeyen kapı komşuları yetim. Kendi dünyasında birbirinden habersiz bireyler grubu hasıl. Toplum bilincinden uzaklaşmış, yalnızlığa gömülmüş, hırsın ve kıskançlığın hakim olduğu, hoşgörüden uzak bir dünya düzenine yelken açmış olmak ne büyük bir yıkım.
Sevgi, çıkar ilişkisinde boğulmuş. Saygı firarda. Ben duygusunda kaynayan gururlar kabarmış, sönesi değil. Ömür sermayesi bitti bitecek. Kabir meskeni döşenmiş. Nefis girdabına tutulan yaşamlar fırtınalı. Huzur ve mutluluk kayıp, arayanı yok.
Hüzün, baş rol oyuncusu. Haset yönetmen, özlem figüran. Beyaz perdede dönüp duruyor bencillik. Finalde kan, irin ve ölüm kokusu.
Yer demir, gök bakır. Arasında pestil olmuş hayatlar. Hayat denizinde sığ değil sahiller. Adımını atan, girdapta yok olmaya mahkum.
Tam da bu yüzden güvenli bir liman gerek. Özüne dönmek, yaradılış gayene sığınmak gerek. Varlığını borçlu olduğun Hakk'a dayanmak gerek. Hasılı son nefeste iman gerek vesselam.