DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Turan Demirci
Turan Demirci
Giriş Tarihi : 24-04-2022 19:25

Ne Yazmalı?

Yıllardır yazmak üzerine konuştuğum insanlarda gözlediğim temel konulardan birisi “Ne yazmalı?” takıntısıdır. Bu sıkıntıyı yaşayan insanlara da hep şunu sorarım;

-Dünyanın her yerinde öfke var mı?
-Var.
-Aşk var mı?
-Var.
-Nefret, kin, haset, çekememezlik, entrika, oyun kurma, kurulmuş oyunları bozma, savaş, kavga, hilekarlık ve illa da olmazsa olmazlarımızdan sevgi ve yine olmazlarımızdan hasret var mı?
-Var.
-Dünyanın her yerinde hikayelerin ana temaları bunlar ise ve bu duygular bizde de varsa, niye başka ülkelerin yazarları bunları işliyor da sen işleyemiyorsun?

Hemen her sayfa sayısındaki kitabı okuduğunuzda yazarın bütün ebedi betimlemelerine, olay örgüsüne, karakter çözümlemelerine rağmen beş dakika içinde anlatabileceğiniz bir hikayeye ulaşırsınız. Ulaşırsınız da asıl sorun o hikayeyi kitabın içine yayacak zamanı, sabrı ve isteği bir araya getirmek ve o konuya yoğunlaşmak, o mesaiyi harcamakta yatar.

Şu örneği bu tür sohbetleri yaptığım insanlara anlatıyorum. Ünlü yazar Paulo Coelho'nun Simyacı isimli kitabını bilirsiniz. Kitaba konu olan hikaye ise şöyledir. Bir çoban ülkesinden kalkar ve Mısır piramitlerine doğru bir yolculuğa çıkar. Piramitlere vardığında yeri kazmaya başlar. Derken haydutlar kendini yakalar ve buraya niye geldiğini sorar ve dövmeye başlarlar. Çoban öleceğini anlayınca sırrını söyler. Bir rüya görmüştür ve rüyasında kendine piramidin dibini kazması ve orada hazine olduğu söylenmiştir. Bunu duyan haydutların şefi güler ve; “Ben de sürekli bir rüya görüyorum filanca ülkede bir çiftlik ve çiftliğin içinde de bir ağaç var ve onun altında da hazine var git onu çıkar diyorlar ama ben senin kadar aptal değilim o yüzden oraya gitmedim” der. Bahsettiği yer çobanın ülkesindeki evidir…

Hikaye aslında bu kadardır ama Coelho kitabın içinde bir sürü spritüel ve felsefik konulara edebi betimlemelere  girerek hikayeyi süsler.

Bu hikayenin bizde de bir versiyonu vardır. Sunay Akın bir kitabında bundan bahseder, hikaye şöyledir;

 Bir berber boş zamanlarında nerede bir cami inşaatı varsa gider harç karar, taş taşır ve yardım eder. Sonra bir rüya görür “Kabeye git” gider de. Orada bir rüya görür;“evinin bahçesindeki kuyuda hazine var”. Geri gelir, hazineyi çıkarır ve onunla da İstanbul'da bir cami yaptırır ve caminin kitabesine de bu olay yazılır.

İki hikaye arasında bir farklılık var mı? Yok, ama neticede bir fark var. Coelho'nun yazdığı Simyacı kitabı dünyada en çok satan kitaplardan birisi oldu ve hem yayınevine hem yazarına servet kazandırdı. Diğer hikaye kitabede duruyor.

Dünyanın her yerinde insanlar ortak duyguları yaşar, asgari müşterek ortak tepkiler verirler. Fakat kimi yerlerdeki insanlar bu tepkileri birde kayıt altına alırlar. İşte siz o güzel hikayelere o azimli insanlar sayesinde ulaşırsınız.

Ne yazmalı?

Her şeyi yazabilirsiniz, bunu illa da dünya ölçeğinde bir metin olsun diye yazmak zorunda değilsiniz. Kaldı ki buna karar verecek olan da siz değilsiniz. Siz sadece yazmayı göze alacak takdiri okuyucuya bırakacaksınız. Bunun da iki türlü yararını göreceksiniz. Birincisi kişisel, ikincisi ise toplumsal. Kişisel yararı şahsi gelişiminizin tamamlanması, becerilerinizin farkına varmanız içindir. Hele de edebi konulara yatkınlığınız var ise bu süreç içinde sizi daha da geliştirecektir. Toplumsal yararı ise yazmanın bir kültüre dönüşmesine verdiğiniz katkı olacaktır. Her insan içinde yaşadığı toplumu gözler, kendine bırakılmış kayıtları takip eder ve birikimini bir süre sonra üretime dönüştürür. Belki dünya ölçeğinde bir başarı sizde oluşmayabilir ama oluşacak başarıların yolunu açarsınız.

Şöyle bir örnek vardır, Rönesans da ünlü ressamlar önce yüzlerce ressamın çalıştığı atölyelerde çırak olarak ve ustalara boya karıştırarak işe başlarlar. Daha sonra tuvalin karşısına geçer ve kendi eserlerini üretirler. Dikkat ederseniz dünya edebiyatında da bizim edebiyatımızda da yazarların bir birleriyle bağlantıları tanışıklıkları olduğunu görürsünüz. Bu da sanatın o tatlı rekabet duygusunu tetikler. O tatlı rekabet belki yazma kararını aldıktan sonra sizi kimi ünlü karakterlerde olduğu gibi çıldırtıcı yaratma çabasına götürebilir ama bunu yazmadan bilemezsiniz.

Ne yazmalı?

Bence bu soruda takılmayın, sizi heyecanlandıran her hikaye yazmaya değerdir. Çünkü ne insanların anlatma merakı ne de diğer insanların dinleme merakı bitmeyeceğine göre hikayelere her zaman ihtiyacımız olacak. Yalnız “nasıl yazmalı” sorusunun cevabını ancak yazarak bulabilirsiniz. Çünkü her iş ustalaşıncaya kadar biraz zaman alır. Fakat bunu gözünüzde büyütmeyin, hepimiz bilgisiz, cahil ve çelimsiz birer çocuktuk, zaman ellerimizden tuttu ve bize yaşamda ustalaşmayı öğretti.

Yazmayı da öğretir, yeter ki hikayeyi bulun…

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA