DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Turan Demirci
Turan Demirci
Giriş Tarihi : 20-12-2022 20:35

İlk Emir

-İstanbul'a şirketin düzenlediği toplantı vardı onun için geldik, arkadaş hadi bu gece İstanbul alemine dalalım dedi ama ben sizi görmeyi istedim onun için sizi ziyarete geldim.

-Ama kafanda da bir tereddüt var… mı?

-Yani içimde bir ukde kalmadı değil aslında ama beni neyin engellediğini de tam anlayamadım

-Sadakat diyorum.

-Tamam, diyor. Aradığım kelime tam olarak buydu…

Yıllar önce İstanbul dışında ikamet eden bir vatandaşla sohbet ederken “Ne şanslısınız." demişti. 
"İstanbul'da yaşıyorsunuz her istediğinize hemen ulaşabilirsiniz." Kastettiği şey İstanbul'un manzarası değil alemi, "Sen yanlış anladın." dedim. "Ben İstanbul'da yaşıyorum, İstanbul'u yaşamıyorum”

Dini hassasiyetleri olan bir tanıdığımla sohbet ederken kendinin ve çevresinin muzdarip olduğu kimi meselelerden bahsettikten sonra “Ne yapmalı?" diye sormuştu:

-İlk emre uyacaksın

-Okuyayım mı?

-O peygamberimize gelen ilk emirdir, tabiî ki onun kişiliğinde insanlığı da ilgilendirir ama insanlığa gelen ilk emre uyacaksın

-Hangisi o?

-Yasak meyveye yaklaşma…

Sadakat denilince insanların aklına genelde bir cinsin bir cinse karşı duyduğu çekimi bir başkasına olan bağlılığından dolayı görmemezlikten veya hissetmemezlikten gelmesi diye, düşünülür. Fakat olay sadece bundan ibaret midir?

Yukarıda bahsettiğim arkadaşımız henüz yeni evli çocuğu var ve işinde de hızla ilerliyor. İş çevresinin kazanç ve yaşam anlayışı doğal olarak kışkırtıcı bu yüzden de iradesi ve dünya nimetleri arasında gidip geliyor. 

Sadakat diyorum bir insanın sadece bir insana karşı bağlılık göstermesi değildir. Zihnine aykırı bir düşüncenin girmesini de engellemektir. Çünkü hepimiz biliyoruz ki beynimizin sınırları yoktur. 

Düşüncelerimizin arasına duvar örmek mümkün değildir. Ayrıca düşünce bizim çok da kontrol edebildiğimiz, bizim kontrolümüzde olan bir şey de değildir. Zihnimiz bizi saniyeler içinde bir düşünceden tam tersi bir düşünceye atabilir. Vicdanımız kabul etse de etmese de aklımızın böyle bir yanı var.

Bir düşünceyi eyleme dökmek zihnimizin geçirgenliğini artırır. Duvarlar esnemeye engeller giderek daha hızlı kalkmaya başlar. 

Bir zamanlar kötülüğe karşı kurduğumuz engeller bu sefer iyiliğin ihtarlarına karşı kurulmaya başlar. Günah ve sevap giderek yer değiştirir. İşte sadakatin yıkılması o yasak meyvenin koparılması bir taraftaki duvarları yıkarken diğer tarafta duvarların örülmesini sağlar.

Çocuğunuzun gözlerine baktığınızda, eşinizin elini tuttuğunuzda, yan yana yürürken birlikte inşa ettiğiniz her şeye bir şeyin yavaş yavaş nüfuz etmeye başladığını, artık ortak dünyanızdaki hiçbir şeye gerçekte yoğunlaşamadığınızı, duygularınızın, düşüncelerinizin, sevinçlerinizin giderek ikiye bölündüğünü ve sadakat denilen masumiyete karşı aldatmak denilen sinsiliğin işinize, çevrenize, ailenize ve bu gizliliği bilmemesi gerektiğini düşündüğünüz herkese karşı sizi giderek bir yalnızlığa, gizliliğe ve istemeseniz de yalanlara çektiğini görürsünüz. Geri dönebilir misiniz? Dönemezsiniz, çünkü o yasak meyvenin tadını aldınız veyahutta dönersiniz ama içinizde hep yarım kalırsınız.

İnsan bedeni ve ruhunda makbul olanla olmayanlar arasında çok ince bir çizgi vardır. Bu sınır çizgisinin bekçisi de bizzat kendi vicdanlarımızdır. İlahi ışığın vicdanımızdaki yansıması bize duru bir zihin, gözlerimizi kaçırmadan ve sesimiz titremeden konuşabilmek ve bunun yarattığı cesareti getirir. Men edilmiş sınırları zorlamak yasak meyveye yaklaşmak ise yıkımları ve pişmanlıkları. Fakat Allah'ın bizzat men etmesine rağmen insanın cennetten kovulmasına neden olan o üsteleyici merak sizi de aynı hataya çeker mi? 

Bilemem. Yasağın her zaman bir çekiciliği vardır. Cennette Allah'ın bahçesine dalan çocuklar dünyada komşunun bahçesine dalıyorlar ise, bilemem…

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA