ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 26-04-2024 20:36

Bir Sevgili Elinde Bir Gelin Arabasında Mutluluğu Yaşamak / Hamdi Tabanlı

Yazan: Hamdi Tabanlı -BİR SEVGİLİ ELİNDE BİR GELİN ARABASINDA MUTLULUĞU YAŞAMAK

Bir Sevgili Elinde Bir Gelin Arabasında Mutluluğu Yaşamak / Hamdi Tabanlı

BİR SEVGİLİ ELİNDE BİR GELİN ARABASINDA MUTLULUĞU YAŞAMAK

İlkbaharın son ayıydı. Her taraf yeşile bürünmüştü. Onların arasında, kimi tek tek, kimileri de küme küme, her renkten çiçekler açmış; çiçeklerle beraber kendi has renkleriyle ve çiçekleriyle, yaban otları ve dikenleri de boy göstermişti. Her yer, bir renk cümbüşüne dönüşmüştü.

Karşılıklı yol boylarında sıraya geçen çiçekler, araçların verebilecekleri zararlardan emin bir şekilde her biri kendi yön ve ağırlıklarına göre şekil almıştı. Dinen güney rüzgarlarının şiddetinden, birkaç hafta önce kurtulmuşlardı. Geceleri ay ışığında, yıldızların parıltısıyla nadiren kapanıp uyuyanları olduğu gibi; gün ve gece  içerisinde hiç uyumadan her dâim etrafa neşe saçan, bakıp da görenlere tebessümler atanlar çoğunluktaydı.

Toprağa sıkıca tutunan, derin kökleriyle birlikte, parmak kalınlığında gövdesi, dalların üzerinde güçlüydü. Kendilerinden emin bir şekilde göğe bakanların yanında, çıt kırıldım misâli sanki dokunanın elinde kalacaktı. Oldukça nârinleride azımsanmayacak kadar çoktu. Sarmaşık türleri hâriç hiçbirinin bir diğerine, ne müdâhalesi ne de kıskançlığı vardı.

Binbir türlü böceklerin aralarında gezdiği, dallarında bir aşağı bir yukarı sirk cambazlarını çok geride bırakan, o mini minnacık yaratıklar koşuşturuyorlardı. Birbirleriyle karşılaştıklarında, bir manevrayla yön değiştirdikleri, her bir çiçeğin tadına bakarak mest oldukları bir ortamda, o çicekten o çiçeğe konup kalkan kelebeklerin, arıların; bir ahenk içinde yaşamın sevincini, baharın tadını çıkardıkları görülüyordu.

Hemen yanıbaşlarından, bazen de arkadaşlarının üzerinden geçen yolcuların, neşeyle doğaya gülümsemeleri, çiftçilerin umurunda bile olmuyordu. Geçenlerin her biri kendi derdiyle ve işiyle meşguldü. Büyük gürültülerle, devasa yapıdaki traktörlerin arkasına takılmış tarım âletleriyle, yerleri titreterek yanlarından geçmesi, onları korkutup endişeye sevk etsede ayak altında olmamaları hayatlarını kurtarıyordu. Tek ve en büyük korkuları ise yakınlarındaki tarlalarda kullanılabilecek tarım ilaçlarının kendilerini zehirleme ihtimâliydi.

İşte böyle bir zamanda her ne pahasına olursa olsun, kendilerine bakıp konuşacak, neşelerini ve tebessümlerini görecek, okşayacak birilerininde gelmesini beklemiyor değillerdi. O kişi ya da kişiler gelsin ki, her biri adeta kafalarını çıkartarak; “Ben de buradayım, beni de gör, beni de okşa, ellerinin arasını sevgiyle tut. Ya bir sevgiliye sun ya da bir gelin buketine koyarak arabanın üzerinde beni görmeyi heyecanla bekleyen çifte, kısa da olsa yol arkadaşı ev arkadaşı yap" diye ümitle bekleşirlerken, bir genç adamla birlikte bir çocuk yanlarına yaklaşıverdi.

Her biri birbirinden nazlı o güzeller, neşeyle rengarenk küçük yapraklarını onlara çevirerek; "Bana gel, beni de tut, beni de al" diye yarışa girerek bekleyişe geçtiler. Onlara sevgiyle yaklaşan, aşkla dolu o gözler, en alımlılarına ellerini uzatarak, okşayarak bir bir kolları arasına alıyorlardı onları.

Bir müddet sonra o iki insan, göğüsleriyle kolları arasına doldurdukları birer kucak çicekle köye düğün evine dönmüşler, her birini itinayla vantuzlu, sulu süngerli bukete yerleştirerek gelin arabasının ön kaportasına yerleştirmişlerdi.

Etrafını saran insanlar, şaşkınlıkla onlara bakıp fotoğraflarını çekerken, onlar hayatları pahasına olsa da, karton kağıtlar üzerinde diğer arkadaşlarından yıllarca daha fazla yaşamanın, sevilmenin tadını çıkaracaklardı. O ana kadar her gün yanlarından geçen köylülerinde ilk defa kendilerinin ve arkadaşlarının varlıklarını göreceklerdi. Bundan böyle, onlara değer verecekleri umudunu da yeşertmiş olacaklardı. Belki o çiftin yatak odalarının bir köşesinde, duvarda, her sabah uyandıklarında, onların aşklarını da pekiştirmiş olacaklardı.

Editör: Ümmügülsüm Hasyıldırım 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi