ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 27-04-2024 00:03   Güncelleme : 27-04-2024 13:38

Tualdeki Kız Ne Oldu? / Mine Borazan

Yazan: Mine Borazan -TUALDEKİ KIZ NE OLDU?

Tualdeki Kız Ne Oldu? / Mine Borazan

TUALDEKİ KIZ NE OLDU?

Gün bitmek üzereydi. Akşamın turuncu rengi yerini kızıllığa bırakmak üzereydi. Batan güneşin aksi suya vuruyordu.

Suda beliren yakamozlar turuncu bir renk mozaiğiydi.

Yazdan kalma bir akşam serinliği vurmuştu. Hafif bir rüzgardan ağaçların yaprakları savruluyordu. Rüzgarın uğultusu, yaprakların hışırtısı ne güzel raks ediyordu.

Haziran'ın sonları Temmuz'u karşılar gibiydi. Yine bir akşam vakti cırcır böceklerinin sesleri sessizliği bölüyordu. Suda vıraklayan kurbağalar. Doğa tüm ihtişamıyla düğüne hazırlanan bir gelin gibiydi.

Gün batımını seyreden, dalgın dalgın suya bakan genç bir kız elindeki gül yapraklarını bırakıverdi suya.
Sudaki nilüferlerle gül yapraklarının uyumu muhteşemdi.

Elindeki bir çubukla suya şekiller çiziyor, bazen de hınçlaşıp hırsını sudan çıkarırcasına vuruyodu.

Hava kararmak üzereydi. Turuncu kızıllığın yerini grimsi bir siyah almıştı.

Genç kız sanki karşısında biri varmış gibi sohbet ediyordu kayalarla...

Bir şeyler anlatıyordu suya. Derken akşamın sessizliğini bir müzik sesi bozdu; hisli bir şarkı söylüyordu genç kız.

Ağaçlar, kayalar ve dere tamamen sukunete geçmişti.

Offf! ne yaşamıştıda bu kadar içten ve derinden söylüyordu.

Söylerken de, dalında kalan son yaprak gibi tirtir titriyordu.

Upuzun permalı saçlarını omzunda toplamıştı. Ayaklarını buz gibi suyun içine daldırdı. Elbisesinin etekleri ıslanmıştı. Vücudu artık hissetmiyordu suyun soğukluğunu.

Dalgın dalgın suya bakıyordu. Bir ara şarkıyı söylerken sesi titredi.

Ne yaşamış olabilirdi acaba bu küçücük yaşında?
Susuyordu. Bazen de homurtulu, homurtulu bir şeyler mırıldanıyordu.

Nasıl da içine atmıştı daha bu yaşta onca derdi tasayı. Yürek heybesini tıka basa doldurmuştu.
Artık hava iyice kararmıştı. Şarkı da bitmişti.

“Ben yarın yine gelirim aynı saatte” dedi.

“Sizden başka kime anlatayım derdimi?”

“Zaten annem hep derdi; ‘gördüğün kötü rüyaları anlatma kimseye, suya anlat.’ Ben de size anlatıyorum.”

Ağır ağır adımlarla oturduğu yerden kalkıp ayakkabılarını giydi. Elindeki fenerle etrafını aydınlatıyordu. Biraz yürüdükten sonra arabasının yanına geldi. Bir müddet arabanın arka koltuğunda sıcacık battaniyenin altında uyuyan iki üç yaşlarındaki kız çocuğuna baktı.Melekler gibi uyuyordu.

“Hadi gidelim annecim daha gidecek çok yolumuz var.”

Uyandırın hastayı çok zor bir ameliyattı. Rüya yavaş yavaş gözlerini açmıştı. Karaciğer nakli olmuştu. Narkozun etkisizdeydi hala.

“Tualdeki kız ne oldu? En son dere kenarındaydı.”

“Rüya’cım rüya görmüşşün kızım, geçti.”

“Ne gördün annecim???”

“Anlatmam, çeşmeye anlatacam...”

“Bitti mi ameliyat yaşayacak mıyım?”

“Evet annecim, daha upuzun yıllar.
Belki tualdekinin devamını da görürüm rüyamda...
Kim bilir”

Editör: Dilek Tuna Memişoğlu 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi