DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Hilmi Yavuz
Hilmi Yavuz
Giriş Tarihi : 17-03-2024 16:19

Safa Önal: Hatıra, Şairdir!

‘Ne kadar gamlı bu akşam vakti’! Ahmet Haşim’in dizesi, Safa Önal’la yapılan ‘nehir söyleşi’nin adı. Bana sorarsanız, kitaba, bu müstesna şiirin (şiirin adı ‘Bahçe’dir), son iki dizesi, ad olarak çok daha yakışırdı; ‘Bize bir zevk-i tahattur kaldı/ Bu sönen, gölgelenen dünyada!’

‘Zevk-i tahattur’, evet, Safa Önal,  bize, sadece hatırlamanın hazzından başka bir şeyin kalmadığı bir dünyayı anlatıyor;-her ne kadar,‘nehir söyleşi’yi yapan Yasemin Arpa’ya, ‘hayal etmek çok daha kolay, çok daha keyifli. Hatırlamak çok yorucu…’ dese de!  Doğrudur: Hatırlamak yorucudur, ama haz verici bir yorgunluktur hatırlamak!..

Çok anlamlı bir tevarüd! Bir süre önce Dr. Muhtar Tevfikoğlu’nun Rıfkı Melûl Meriç üzerine yazdığı o kısa, ama çok değerli monografiyi incelerken, onun bir Fransız şairinden alıntıladığı şu sözleri okumuştum: ‘Hatıra şairdir, onu tarihçi yapma!

Dr. Tevfikoğlu, bu sözün sahibi olan Fransız şairinin kim olduğunu söylemiyor. Ama olsun, kim söylemişse söylesin, ‘hatıra, şairdir!’  Her şey bellekte kaldığı kadarıyla gerçek, bellekte kaldığı biçimiyle güzeldir. Yaşananlar çirkin olsa da bellek güzelleştirir onu; gerçek olmasa da, gerçek kılar… Hatıralarını bir şaire dönüştürme ustası Safa Önal’ın anlattıklarını okurken, Baudelaire’nin,  ‘Je sais l’art d’évoquer les minutes heureuses’  (‘Ustasıyım o mutlu zamanları yâdetme sanatının’) dizesini düşündüm. Bu dizenin, Haşim’in ‘Bize bir zevk-i tahattur kaldı’ dizesini ne kadar andırdığını ve elbette, Safa’nın çocukluk ve ilkgençliğinin benimki ile ne kadar örtüştüğünü de!

Safa, bir kaymakamın oğlu;- ben de! Bir kaymakam oğlu olarak onun yaşantısında Avanos’un, Gercüş’ün, Akseki’nin, İznik’in yeri neyse, Biga’nın, Orhangazi’nin, Terme’nin, Şebinkarahisar’ın yeri o bende. Onun çocukluğu, İkinci Dünya Savaşı’nın büyük mahrumiyetlerle yaşanan Anadolu taşrası yıllarıdır;-benimki de! Onun da bir Bursa’sı var, benim de!

Nasıl da benzer hayatlar yaşamışız Safa’yla?

Sadece çocukluk mu, değil elbette. İlk okuduklarımız: ben de Reşat Enis’i ve Hüseyin Rahmi’yi keşfediyorum;- ne tuhaf, Safa da! 1950’li yıllarda Bâbıâli, oradayız ikimiz de! O, Peyami Safa’nın ‘Türk Düşüncesi’nde, ‘Yelpaze’de; ben, ‘Vatan’ gazetesinde çalışıyoruz! İlk gençlik yıllarının o ‘hatırası kalbe ışıklarla dökülen’ serazad ve bohem yılları! Onun da hayatında hikâye, roman elbette ve öncelikle şiir var;- benim de!  Ahmet Haşim, Sait Faik, Özdemir Asaf, Edip Cansever, Tanpınar! Safa, ilk (ve tek) hikâye kitabını yayınlıyor: ‘Dünyanın En Güzel Gemisi’. Önsözünü Peyami Safa yazıyor bu kitabın...

Peki ya sinemalar? O câanım Şehzadebaşı sinemaları!- Millî Sineması, Turan Sineması, Ferah Sineması, Hilal Sineması. İlk gördüğümüz filmler, aynı olmasa bile sinemalarımız aynı Safa Önal’la. Bunlar, çocukluğumuzun sinemaları;  Beyoğlu sinemaları da, yaklaşık aynı tarihlerde girecekler hayatımıza.?

Nasıl da benzer hayatlar yaşamışız Safa’yla?

Ya evlilikler? Aşklarla başlanmış, ama sürdürülememiş evlilikler?

İlk gençlik yıllarımda ben de bir sinema delisiydim (ya da, sevgili Tarık Dursun’un deyişiyle, ‘sinema kuşu’!). Ama Safa benden daha deli çıkmıştır. Yasemin Arpa’nın ‘Safa Önal Kitabı’ na yazdığı giriş yazısında belirttiği gibi ‘dünyada en çok senaryosu filme çekilen senarist olarak Guinness Rekorlar Kitabı’ na girecekti[r]’ İkincilik ise, herhalde, sevgili ve rahmetli Bülent (Oran) Ağbi’yde olmalıdır. Safa, aynı zamanda yönetmendir de; ama yönettiği filmlerin sayısı, senaryoları kadar değildir elbet!

Son söz. Tekrarlayayım: Kitabın adı, ‘bize bir zevk-i tahattur kaldı’ olmalıydı. Doğrudur, akşamlarımız gamlıdır artık, evet ama bizim nesle, Safa’nın nesline, bu dize daha çok yakışır…

NELER SÖYLENDİ?
@
Suna Güngör 1 ay önce
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA