DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Hilmi Yavuz
Hilmi Yavuz
Giriş Tarihi : 01-12-2022 22:19

‘Vicdan, Mülkün Temelidir’

Vicdan’ın, bugün Türk insanının başvurması gereken tek referans olduğunu düşünüyorum. 

‘Vicdan sahibi’ olmak ve elbette âdil bir karar vermeden önce, ‘elimizi vicdanımızın üzerine koymak’! Kararlarımızı ‘vicdanımız sızlamadan’ vermek! Kısaca, vicdansız olmamak! Belki bunlara, yeni bir deyimi eklemek de gerekiyor: 

‘Vicdanlarımız ile cüzdanlarımız arasında sıkışıp kalmamak’! Ve elbette ‘vicdanın sesini dinlemek’!

Gerçekten de XX.Yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri olan Charles Taylor, Türkçeye ‘Modern Toplumsal Tahayyüller’ (Metis Yayınları,2005) adıyla  çevrilen, kitabında, 

Jean-Jacques Rousseau’dan yola çıkarak ‘erdem mücadelesi, içimizin derinliklerine gömülmüş ve neredeyse susmuş bir sesi yeniden yakalama çabasıdır,’ der. Bu ‘ses, hiç şüphe yok,  ‘vicdanın sesi’nden başka bir şey değildir.

Taylor şöyle sürdürür sözlerini: ‘Dünyanın gürültüsü patırdısı yüzünden işitilmez hale gelmiş, içimizdeki en mahrem ve elzem şeyle, Rousseau’nun, geleneksel tabirle ‘vicdan’ dediği şeyle, yeniden bağ kurmaya ihtiyacımız vardır.’

 Rousseau ise, Taylor’un deyişiyle ‘içimizdeki en mahrem ve elzem olan şey’i, vicdan’ı, Emile’de şöyle dile getirir: Vicdan! Vicdan! İlahî içgüdü, Cennetten gelen ölümsüz ses; aslen cahil ve sınırlı ama yine de zeki ve özgür olan bir yaratığın (Rousseau, burada elbette ‘insan’ı kastediyor!) ; iyi ve kötünün şaşmaz yargıcı, insanı Tanrı’ya benzeten! İnsan doğasının faziletleri ve eylemlerinin ahlakı sende toplanmıştır, kendimde senden gayrı, beni hayvanlardan üstün kılan bir şey bulamıyorum- gem vurulmamış bir anlayış ve hiçbir ilke tanımayan aklın yardımıyla, bir hatadan ötekine koşmanın hazin ayrıcalığından başka…’

Bana sorarsanız, ben  ‘Yasa’ kavramını ‘kamu vicdanının müeyyidelere bağlanması’; ‘Yargı’ kavramını ise, ‘müeyyidelere bağlanmış kamu vicdanının hayata geçirilmesi’ şeklinde tarif ederdim. ‘Hukuk’  da,  ilk Roma Hukukçularının dilegetirdiği gibi, ‘iyi ve âdil olma sanatı’ysa eğer [‘Ars boni et asqui’], ‘iyi ve âdil olmak’, kamu vicdanının ta kendisidir. Hukuk, bana göre elbet, kamusal vicdandan başka bir şey değildir…‘Hukuk’, ‘Yasa’ ve ‘Yargı’ arasındaki ilişkilerinin, doğrudan doğruya ‘Vicdan’ kavramının birer türevi olarak temellendirilebildiğini görüyor olmak gerekir.

Bilineni tekrarlayayım: Vicdan, tek taraflı işlemez. O nedenle de, düşünceleri, 
son kertede dünya görüşleri ve bağlı oldukları ilkelerle  mutabık olsam da, olmasam da hiç farketmez, yargı süreçlerinin tutukluluk durumuyla uzatılmasının, ‘kamu vicdanının hayata geçirilmesi’ ile bağdaşmadığını söylemem gerekiyor. Hukukun üstünlüğünden söz edebilmek, ancak her bireyin, kamu vicdanının bir temsilcisi olmasıyla mümkündür.

Belki şu da söylenmelidir: İdeolojilerin, deyiş yerindeyse,
kapsama alanına girmeyen yegâne insanlık durumu, Vicdan’dır. Vicdan’ın ideolojisi olmadığı gibi, ideolojilerin de vicdanı yoktur…

Son söz: Vicdan’dır mülkün temeli…Ve ‘içimizin derinliklerine gömülmüş ve susmuş olan o ses’i duyma  ve ‘onunla yeniden bağ kurma’ zamanıdır…

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA