DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Hilmi Yavuz
Hilmi Yavuz
Giriş Tarihi : 27-06-2023 19:23

1950 Kuşağı Üzerine Notlar

1950 kuşağı, aşağı yukarı aynı yaşlarda olan 1934,’35, ‘36 ve en geç ’37 doğumlu olanların biraradalığıdır. Bizleri bir araya getiren okuldan [liseden] veya fakülteden edebiyat ilgisinin arkadaşlığı oldu. Örneğin Demir Özlü’yle ben, liseden arkadaştık. Adnan [Özyalçıner], Kemal [Özer], Konur [Ertop] da öyle! Erdal’la [Öz] Onat’ı [Kutlar], Fakülte’de tanıdık. Yıl 1955. 

Bizim kuşak , kendi içinde  türdeşliği olmayan bir kuşaktır.Örneğin Ankara’daki arkadaşlarımızı [‘Mavi’ciler] bir araya getirmede en belirgin olanla, İstanbul grupu’nun [‘a’cılar] bir aradalık gerekçeleri arasında ciddi farklar olduğunu düşünüyorum. Dahası,İstanbul’daki 1950 kuşağı’nın da yine kendi aralarında belirli uzaklıklar olduğudur .Örneğin a’cılar İstanbul’un Sur İçi kesiminde oturuyorlardı. Pera’da oturanlarsa, bizimle [dolayısıyla, biz de onlarla] hiç ilişki kurmamışızdır. 

Şunu söylemeliyim: Genç edebiyatçılar, iki ayrı coğrafya öbeğindeydiler;- nasılsa son derece kendiliğinden bir öbeklenme! Ferit Edgü, Demirtaş Ceyhun, Fikret Hakan, Asaf  Çiyiltepe, Oğuz Haluk [‘Hayalet Oğuz’] şehrin Pera bölgesindendiler; -Erdal, Kemal Özer,  Adnan Özyalçıner,Onat Kutlar, Konur Ertop, Doğan Hızlan, ben eski, Sur İçi  İstanbul’dan! 

Bu öbeklenme üzerinde hiç durulmamıştır. Sur İçi çocukları, bizler, Peradakileri daha snob, daha özentili, hattâ biraz ‘şımarık’ mı buluyorduk? Belki de! Onların da Sur İçi çocuklarını ‘taşralı’ buldukları muhakkaktı!

Erdal Öz’ün 16 Eylül 1956 tarihli günlüğü ,iki grup arasındaki ilişkiyi göstermek adına son derece anlamlıdır: O gün,Erdal’la Baylan Pastanesi’ne gitmişiz. Erdal, ‘Bugün Hilmi Yavuz’la Baylan’a gittik. Ben gitmek istemedim, o istedi’ diyor. 

O gün, anlaşılan, Peralılar oradaymış. Erdal hiç ısınamamış onlara:, -devam ediyor:  ‘Bütün işleri birbirlerini işletmekti. En küçük bir sözü bile kaçırmıyorlardı, hemen işletmeye, alaya başlıyorlardı. Çok çirkin buldum bu davranışlarını, ürperdim, sustum’. Erdal anlatmayı sürdürüyor: ‘Sonra Hilmi, Demir [Özlü], ben çıktık. Demir aslında onların iyi çocuklar olduklarını söyledi. […] Oysa Hilmi Yavuz, Kemal Özer, Adnan Özyalçıner, Konur Ertop onlar gibi değiller. Benim dostlarım bunlar. Onlarla mutluyum.’

Burada, çok önemli bulduğum bir tespitimi dilegetirmek istiyorum: Gerçi ben de Demir Özlü de, Sur İçi bölgesinde, Fatih’te oturuyor idiysek de, kendimizi tam anlamıyla oralı saydığımız da söylenemezdi. İkimiz, Demir’le ben, Sur İçi’li arkadaşlarımızdan çok daha sık Baylan’a ve elbette isteyerek gidiyor; Ferit’le olsun, Demirtaş’la olsun, Asaf’la olsun yakın arkadaşlıklar kurmuş oluyorduk.  

Çok önemli: Dikkat edilirse, ‘a Dergisi’nde Peralılardan hiçbirinin yazısı, öyküsü, şiiri yoktur! Buna karşılık, Adnan’ın, Kemal’in, Erdal’ın ,Onat’ın da mesela ‘Mavi’ dergisinde göründükleri olmamıştır. Oysa Demir’le ben,  hem a’da hem de Mavi’de yazıyorduk. Demir değil, ama ben, daima olduğu gibi, orada da, ‘ara konum’daydım: Erdal Öz de can dostumda benim, Asaf Çiğiltepe da!

‘Mavi’cilerle bizim aramızda, sanırım şöyle bir yaklaşım farkından da söz edilebilir: Bizim için  şiirde ‘2 Yeni’ büyük bir devrim’di ve biz bizden önceki ve o yıllarda edebiyatın, deyiş yerindeyse, ‘müesses nizam’ını [literary ertablishment] oluşturan yazarlara karşı bir ‘putları devirme’ tavrı içindeydik. Tahsin Yücel’in 1956’da Sait Faik Armağanı’nı kazanmış olmasına karşı ‘a dergisi’nin büyük tepkisi [-ki nu tepki Tahsin’e yönelikti!], dolaylı olarak bu tavra ilişkindir: ‘Bizim kuşak’tan birinin [‘Tahsin’in], ‘müesses nizam’ın adamı gibi görünmesine karşı bir tepki!..‘

Mavi’, bir süre sonra Attila İlhan’ın nüfuz alanına girdi. Attila İlhan’a itirazımız yoktu, ama ‘a dergisi’nin  herhangi birinin nüfuz alanına girmesini onaylamamız sözkonusu değildi; hattâ, bırakın bizim kuşaktan olmayan birinin, kendi aramızdan birinin bile bu konumu edinmesine izin veremezdik.

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA