Felsefeye ilişkin söylem rejiminin Batı’da da, özellikle 20.yüzyılda, radikal dönüşümlere tanıklık ettiğini biliyoruz. Richard Rorty, ‘Essays on Heidegger and Others’da ,’Felsefe nasıl bir etkinlik olarak kavranmalı?’ sorusuna, 20.yüzyılda üç ayrı cevap verildiğini belirtiyor: Felsefenin, Husserl’in ‘Bilimsel’, Heidegger’in ‘Şiirsel’ ve Dewey’in ‘Siyasal’ bir etkinlik olarak kavranması gerektiği konusundaki cevapları... Husserl, Felsefenin Bilim’i model alarak inşa edilmesini; Heidegger ‘Şiir’in model alınarak inşa edilmesini önermişlerdir. Ama Felsefenin, Dewey’in önerdiği gibi ‘Siyasal’ bir model üzerine inşa edilmesinden neyin kastedildiği o kadar açık değildir ve Felsefenin ‘siyasal’ bir etkinlik olarak kurulmasından söz edildiğinde akla, kaçınılmaz olarak, şu soru geliyor: Niçin, örneğin Marx değil de Dewey, ya da Marksizm değil de Pragmatizm? Öyle ya, Felsefenin ‘Dünya’yı yorumlama’ya değil de, ‘Dünya’yı değiştirme’ye yönelik bir praksis olarak tanımlandığı metinler, Marx’ın metinleridir;- Dewey’in değil!.. ‘Feuerbach Üzerine Tezler’ XI. de Marx şöyle der: ‘Filosoflar sadece Dünya’yı değişik biçimlerde yorumladılar; önemli olan onu (yorumlamak değil), değiştirmektir.’ Felsefe, ister Husserl’in yolundan giderek ‘Bilim’i model alsın, ister Heidegger’in yolunu izleyerek ‘Şiir’i, her iki yol da, Dünya’yı ‘değişik biçimlerde’ yorumlama’ya götürür. Dünya’yı değiştirmekse, Marx’a göre elbet, Felsefenin siyasal bir etkinlik olarak kavranması anlamına gelir...
Bütün bunları niçin söylüyorum? Şundan: Yıllar önce, Türkiye’de bir Felsefe geleneğinin olmayışını, Felsefenin ‘Bilim’ modeli üzerine inşa edilebilmesinin mümkün olmayışıyla temellendirmeye kalkışanlara verdiğim cevapta, Felsefe ile genel anlamda düşünce Geleneği arasındaki ilişkiyi gözardı etmemeleri gerektiğini hatırlatmıştım. İslam’ın teorik bir bilim geleneğinden yoksun oluşunun Bilimsel düşünceye eklemlenme imkânını ortadan kaldırdığı için Felsefeyi mümkün kılmadığı görüşü, Oryantalizmin temel argümanlarından biridir. Felsefeyi Bilgi Kuramı’na (Epistemoloji) irca eden bir anlayış! Gustave von E. Grunebaum’un, İslamda Felsefenin olmayışını, Bilimsel (Teorik) düşüncenin [‘Erkentniskritik’]yokluğuna bağladığını unutmamak gerek....
Oysa İslam entelektüel geleneğinde siyasetin ve siyasal pratik düşüncesinin ağırlıklı bir yer tuttuğunu biliyoruz. Elbette, şiir’in ve şiirsel düşüncenin de! Rorty’nin belirttiği gibi, Felsefe’nin ‘Siyaset’i (Dewey) ya da Şiir’i (Heidegger) model alarak inşa etmenin mümkün oluşu, bize, Felsefeyi, hangi geleneksel yollardan geçerek kurabileceğimiz konusunda kılavuzluk etmelidir
İslam geleneğinde Siyaset vardır, siyaset kuramı ( Farabi ve El Maverdi’ninkiler dışında) yoktur; Şiir vardır, şiir kuramı (İbn Arabî dışında) yoktur! İslam siyasette Doğruluk’nun tanımını, pratikle temellendirmekte ne kertede Pragmatik ise; şiirde Doğruluk’un kriterini, metaforlar’da temellendirmekte de, o kertede Pragmatiktir. Hükümet nasıl bir siyasal araçsa, metafor da işte tastamam öyle bir dilsel araçtır İslam geleneğine göre...
Metafor, nasıl bir Doğruluk kriteri olabilir? Rorty’nin verdiği örnek, bu meseleyi açıyor: “Örneğin, İsa’dan sonra 1000 yılında birisi çıkıp da, ‘Dünya Güneşin çevresinde dönüyor’ deseydi, dinleyenler büyük bir ihtimalle, onun ‘metaforik’ konuştuğunu düşüneceklerdi”, diyor Rorty, ‘ama, bugün hiç kimse bunu bir metaforik cümle saymıyor!’ Bu cümlenin bugün Doğru kabul edilmesi, geçen bin yıllık süreç içinde, inançlarımızın bu Doğru’ya yer verecek biçimde örüntülenmiş olmasındandır. Ve Rorty’nin de belirttiği gibi, bu süreç, ‘Dünya Güneş’in çevresinde dönüyor’ cümlesindeki kelimelerin anlamlarının, bu cümleyi Doğru bir cümle kılacak biçimde değişmiş olmaları sürecinden ayrılamaz...
Heidegger’in, Rorty’nin deyişi ile, Felsefe geleneği karşısındaki ‘şiirsel cevab’ı, metaforun bir Doğruluk kriteri olmasından dolayıdır. Heidegger’e göre, felsefi düşüncenin amacı, kullandığımız verili dil’i, onun ‘insan aklının dili’ olmadığını, ama tarihsel geçmişimizin yaratısı olduğunu hatırlatarak özgürleştirmektir. Bunu yapanlarsa, Dasein’in (Varlık’ın) şairleridir. Bu şair-düşünürleri hatırlatmak ve onların metaforlarının birer Doğruluk’a dönüşmeden önceki ( yani, kelimelerin bildik anlamlarını edinmeden önceki) güçlerini hissettirmek, çağımızda
felsefenin tek amacı olmalıdır. Dahası, kültürü, eskimiş sözdağarına, toplumun inanç ve arzu örüntülerinin içine metaforlar sokmak yoluyla kurtarmak!
Metaforlar, empirik olarak eksik verilmiş gibi görünen Dünya’yı tamamlarlar:’ Eksik-verilmiş-görünen’ den şunu kastediyorum: Dünya’daki verili objelerin tümünün beş duyumuzun beşiyle algılanması sözkonusu değildir: Örneğin, elmayı, tadıyla (tad alma duyumuzla), kokusuyla (koku alma duyumuzla), dokunma duyumuzla ve renkleriyle (görme duyumuzla) algılarız. Ama elmanın sesi yoktur;-dolayısıyla işitme duyumuzla algılamamız olanaklı değildir. Ya da, ayışığını nasıl algıladığımıza bakalım: Ay ışığı, bize salt görme duyumuzla verilmiştir; sesi, kokusu, tadı yoktur; dokunamayız da!
İşte metafor, tastamam burada dolaşıma girer. Şiirde, elmanın sesinden söz edilebilir; ya da ay ışığına dokunabilirsiniz. Dolayısıyla, metaforlar, empirik olarak bir eksik-oluş olarak verilmiş Dünya’yı,şiir dolayımında tamamlar ve Doluluk’a vardırırlar.
Galiba, hayatımızı değiştirmek için kitaplara değil, metaforlara ihtiyacımız var. Metaforların, Doğruluk’un kriteri olabildikleri kabul ediliyorsa eğer, Şiir ile Felsefe’nin Platon’la birlikte ayrılan yolları tekrar birleşip, o büyük düşünce yolu’nda (Heidegger’in ‘Denkweg’i) birlikte yürümeleri imkanı doğmuş olacaktır. Felsefe söyleminin şiirsel söz üzerine inşa edilebiliyor olmasının da, sanıyorum, anlamı budur...
Musa Aşkın
Gerçek Derinlik İçimizde
Gevher Aktaş Demirkaya
Ben Yemen Türküsü’nü Söylerken Ata Ağlardı
Yusuf Sarıkaya
Bizim Kuşak /4
Mine Çağlıyan
Özgürlük
Sedat İlhan
Sami Çelik Bey’e
Ümmügülsüm Hasyıldırım
Bir Mum Işığına Tutsak
Suna Türkmen Güngör
Ruhun Terazisi
Ümit Polat
Hakan Bahçeci’nin Öykü Yoculuğu
Dilek Tuna Memişoğlu
Sudan Ağlıyor
Ebru Bozcuk
Yaşam Gustoluğu
Mehmet Şahan
Hasene ve Hasenat
Serhan Poyraz
Goriot Baba / Honore de Balzac
Ayşe Parlar Gürkan
Duyguların Matematiği
Hilmi Yavuz
Okuma Takıntısı
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
Sevgi Yönetimi
Haluk Özdil
Nazilerin Gizli Silahı Lili Marleen
Ahmet Furkan Demir
Çağımızın Hastalığı: Gösteriş
Hüseyin Uyar
İstanbul Senfonisi
Nevin Bahtişen
Hayata Dair
Ayfer Güney
Dur
Deniz İmre
Anlam Arayışının Sessiz Çığlığı
Hamiyet Su Kopartan
Meşguliyet
Sami Çelik
Ey Zımni
Turan Demirci
Yapılmayacaklar Listesi
Muhammet Çavdar
Bir Uyku Bin Ölüm
Reyhan Mete
Ey Ruh! Geldiysen Üç Kez Tıkla
Esedullah Oğuz
İçimiz Dışımız Suriye
Hakan Cucunel
Türk Edebiyatı ve Türkçe Edebiyat
Cengiz Hortoğlu
Mutlu Olmak mı Nasıl Yani?
Ufuk Batum
Yediği Ayazı Unutmamak
Şükrü Doruk
Alma Ağacı
Uzman Klinik Psikolog, Dr. Ezgi Yaz
Hayat Gökyüzüdür, Bakış Açımız da Teleskop
Demet Mannaş Kervan
Sözde Hayvanseverin Eseri: Sokak Köpeği
Tamer Şahin
Dünyalı Barış Manço
Kadir Çelik
Affet Bizi Güzelhisar