DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Hilmi Yavuz
Hilmi Yavuz
Giriş Tarihi : 05-05-2024 17:49

Elbiselikler

1940’lı yıllardır. Orhangazi’deyiz, annem küçük dayımla, İstanbul’a ‘elbiselik almaya’ giderdi. ‘Kabul günleri' vardır; taşrada kabul günleri, kadınların kendilerini büyülü kılma günleridir, misafir salonundadırlar, kumaş adları söylenirdi: Jorjet, emprime, pazen, sadakor, markizet, divitin… Bunları anımsıyorum şimdi...

Akümülatörlü radyo da misafir salonundadır. Bir tür törenselliği var radyo dinlemenin. Sanki o, Philips radyo ev sahibi, biz o evin konukları gibiyizdir, babamın icad ettiği o törensellikte! Ekranda Lahti, Hilversum, Bucuresti, Ploesti, Orodea Mare. Büyük Atlas’ın çılgın adlar kalabalığının arasında, bir yerlerde, onları ararken jorjet’ler, emprimeler, sadakorlar, ipekliler, divitinler, mavi boyalı denizleri örter, denizler ipeksi dalgalarıyla sarıya, yeşile, beyaza dönüşür, çiçeklenir, arasıra, bir emprime örtüyle mavi kalırdı…

Büyülü adlardılar, nasıl da yakışırdı ince, uzun boyuyla anneme. Küçük dayım, ‘Abla, sadakor sana yakışıyor!’ derdi. İstanbul’a inilir, Sultanhamamı’ndaki toptancılardan, dayım müşterileriydi onların, indirimli alınır, annem Orhangazi’de bir terzi kadına diktirirdi.

Provalar olurdu, misafir salonunda olurdu, annemi seyrederdim.

İlkokuldaydım, sonradan anlayacaktım. O ‘elbiselikler’, adlarının anlamını, annemin ince bir yaz sabahı esintisini andıran bedeninden alıyorlardı...

Annemdi o kumaşları kuşatarak  büyülü kılan; sadakor etekleri uçuran da o yaz sabahı esintisi  değil miydi? Öyle anımsıyorum şimdi...

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA