DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Esedullah Oğuz
Esedullah Oğuz
Giriş Tarihi : 05-10-2022 23:07

Zamanın Gerisinde Kalanlar

Takvimler, 2022’i gösteriyor olabilir ama bugün yeryüzünde beş yüz hatta bin yıl önceki gibi hayat süren yüz milyonlarca insan var.  Bin veya beş yüz yıl önce hayatın nasıl olduğunu anımsatmak gerekirse; saraylarda yaşayan sultanlar, vezirler, paşalar ve yerel beyleri saymazsak, insanların çoğu balçıktan yapılmış evlerde yaşıyordu, yollar ve sokaklar kış aylarında çamur deryasına dönüyor, tarlalar öküzlerle sürülüyor, at ve eşeklerle seyahat ediliyor, 9-10 yaşlarındaki çocuklar da mahallede ve komşular arasında -bugünkü cep telefonları yerine- haberleşme aracı olarak kullanılıyordu. Uzak diyarlar arasındaki haberleşmeler de atlı ve eşekli ulaklar sayesinde gerçekleştiriliyordu. 

Günümüzde birçok İslam ülkesinin kırsal bölgelerinde, Pakistan ve Bangladeş’in ücra köylerinde, Fas ve Cezayir’in çöllerinde, Irak ve Yemen’in çorak ovalarında insanlar aynı hayat tarzını, diğer bir deyişle Ortaçağdan kalma bir hayat tarzını sürdürüyor. Bu bölgelerin hiçbirinde ne doğru düzgün asfaltlanmış bir yol, ne elektrik ve su şebekesi, ne de kanalizasyon var. 

Buralarda yaşayan insanları günümüze bağlayan tek şey, ellerindeki cep telefonlarıyla başka bir gezegenden gelmiş gibi duran, üretildikleri ülkelerde artık hurdaya çıkarılan Japon ve Alman eskisi otomobiller ile ortalığı gürültüye boğan motosikletler. Milyonlarca müslüman, Batı’nın bu eski püskü teknolojisi sayesinde bir nebze olsun rahat bir hayat yaşıyor. Somut bir örnek vermem gerekirse, benim doğup büyüdüğüm Kuzey Afganistan’daki Aktepe kasabasında 40 yıl önce olduğu gibi bugün de (eletrik ve su şebekesi, kanalizasyon ve asfaltlanmış yol gibi) altyapı adına bir şey yok. 

Buralarda asırlar öncesi ile günümüz arasındaki tek fark, artık insanlar eşek veya at yerine motosikletlerle seyahat ediyor, cep telefonlarındaki internet bağlantısı sayesinde Skype’tan dünyanın dört bir köşesindeki akrabalarıyla görüntülü olarak konuşuyor. Yani onları günümüze bağlayan tek şey, Batı teknolojisi. 

Akdepe, Şordepe, Kelder, Hamiyab ve Garkın gibi Türkmen dostların çok iyi bildiği Amuderya kıyısındaki Türkmen kasabalarında cep telefonu, motosiklet, araba gibi modern dünyaya ait birkaç aygıtı ortadan kaldırırsanız, buralarda rahatlıkla konusu 12. yüzyılda geçen bir film çekebilirsiniz. Zira buralardaki insanlar ve onların yaşadığı mahalleler ve evler, böyle bir film için çok uygun bir dekor oluşturuyor. Ben tanıdığım, bildiğim yerlerden örnek verdim ama bu, tahmin edeceğiniz gibi,  İslam dünyasındaki kırsal bölgelerin tamamı için geçerli bir durum. 

Günümüzde yüz milyonlarca müslüman - tıpkı bir uyuşturucu müptelası gibi- cep telefonu, internet, facebook, whatsapp, instagram gibi Batı ürünlerinin bağımlısı olmuş durumda. Diğer dinlere ve milletlere mensup insanlar da öyle diyebilirsiniz. Doğru, ama onlar bu ürünlerin geliştirilmesine ciddi katkılarda bulunurken, İslam dünyasından böyle bir katkı da yok. 

Batı teknolojisine katkıda bulunan tek tük Müslüman bireyler de, Batı’da yetişmiş ve o sistemlerin ürünü olan şahıslar. Tıpkı Almanya’da Covid-19 aşısını geliştiren iki bilim insanı Türk çift gibi. 

Müslümanlar Batı teknolojisi sayesinde bir nebze rahat yaşasa da Fas’tan Malezya’ya kadar uçsuz bucaksız İslam coğrafyasının kırsal bölgelerinde zaman adeta bir depremde duran duvar saati gibi donup kalmış durumda. Çağlar değişse de balçıktan evler, öküzle saban, su değirmeni gibi yüzyıllar öncesinin nesneleri gündelik hayattaki yerini korumayı sürdürüyor. Nitekim bugün bile Kâbil’in eski geleneksel pazarlarında Yunan ilacı (Deva-i Yunani) satan işporta tezgahlarına rastlayabilirsiniz. O ilaçlar ki, milattan önceki Yunan hekimlerinin reçeteleri esas alınarak, 11. yüzyılda İbni Sina gibi alimler tarafından hazırlanmıştı. 
İlginçtir, milyonlarca insan samanla balçıktan oluşan evlerini kendi elleriyle inşa ediyor, tarlalarını öküzlerle sürüyor, evlerinin bir köşesine kazdıkları çukuru tuvalet olarak kullanıyor. Buna karşın hiçbiri, dünya bu kadar geliştiği ve hayat bu kadar kolaylaştığı halde neden yüzyıllar öncesindeki şartlarda yaşıyoruz, diye sormuyor. Bunun bir nedeni, bu şartlarda yaşayan insanların büyük bir kısmının okur-yazar olmaması ve bundan başka bir hayat tarzını bilmemesi. Televizyonda gördükleri hayatlar ise, kendi bakış açılarına göre, onlara zaten uymayan, bambaşka dünyaya ait şeyler. Biraz okuma yazma bilen ve azıcık da olsa dış dünyadan haberi olanların ise cevabı hazır: Batı, bizi sömürgeleştirdiği için bu haldeyiz. Yoksa….

Bu kısır döngü sürüp giderken, İslam dünyasında bilime, rasyonalizm ve akılcılığa yönelik hiçbir bir hareket görünmüyor.

 

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA