DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Esedullah Oğuz
Esedullah Oğuz
Giriş Tarihi : 23-09-2022 02:02

Türkmenlerin Sheakespeare'i Mahtumkulu Fıragi

30 yıllık yoğun ilişkilere, ortaklaşa kurulan yüzlerce dostluk derneğine ve ülkenin dört bir yanında düzenlenen konferanslara, seminerlere, TRT-AVAZ, Türk Konseyi gibi devlet eliyle kurulan irili ufaklı yüzlerce kurum ve kuruluşa rağmen, Anadolu insanı, Türklerin ata yurdu Türkistan’ı pek tanımaz, şairlerini, yazarlarını, ulusal kahramanlarını bilmez. Öyleyse, gelin bugün şiir ve edebiyat alanında Türkistan’ın Ali Şir-i Nevai’den sonraki ikinci büyük ismi, Türkmenlerin büyük şairi Mahtumkulu Fıragi’yi tanıyalım. 

Türkmen kültüründe şiir ve edebiyat deyince ilk akla gelen isim, 18. yüzyıl klasik Türkmen edebiyatının büyük ismi, Mahtumkulu Fıragi’dir. Türkmen edebi dilinin atası sayılan Mahtumkulu’nın şiir divanı, Türkmenler arasında Kur’an’dan sonra en çok okunan ve baş tacı edilen kitap desek, abartmış olmayız. Türkmen toplumunda okumuşundan cahiline, muhafazakârından modernine, yaşlısından gencine, diğer bir deyişle yediden yetmişe herkes Mahtumkulu’nun şiirlerinden birkaç dizeyi ezbere bilir.

Bunun nedeni, büyük şairin aşktan sosyal adaletsizliğe, iyilikten kıyametteki hesap gününe, büyük zaferlerden tarihi hezimetlere kadar her konuda bir şeyler yazmış olması. Bir başka ifadeyle büyük şair, şiirlerinde işlediği değişik konularla herkesin gönül teline bir şekilde dokunmuştur. Toplumun tüm kesimleri tarafından tutulmasının ve beğenilmesinin sebebi, budur. Öyle ki, Mahtumkulu’nun bazı dizeleri tekrarlana tekrarlana halk arasında atasözlerine ve deyimlere dönüşmüştür. 

1733 yılında bugünkü İran’ın Türkmensahra bölgesinde Etrek ile Gürgen nehirleri arasında kalan Hacı Govşan köyünde doğan Mahtumkulu, Göklen boyunun Gerkez aşiretinin Gıyşıklar kolundandır. Mahtumkulu çok sıkıntılı bir dönemde yaşamıştır; bir yanda Hive Hanlığı’nın baskıları, diğer yanda İran Şahı’nın Türkmenler üzerine düzenlediği seferler ve nihayet Türkmen boyları arasındaki çekişmeler ve iç kavgalar. 

Böyle sıkıntılı ve buhranlı bir dönemde Mahtumkulu’nun en önem verdiği konu, Türkmen birliği olmuştur. Çünkü Türkmen boyları arasında birlik sağlanabilirse hem Hive Hanlığı hem de İran Şahlığı ile baş edebileceklerdir. Büyük şair, birlik konusundaki arzusunu bugün her Türkmen’in diline pelesenk olmuş ünlü “Türkmening” adlı şiirinde şöyle dile getirir:

Gönüller, yürekler bir bolup başlar /
Tartsa yığın erêr, topraklar daşlar /
Bir soprada tayyar kılınsa aşlar / 
Göteriler ol ıkbalı Türkmening. 

Mahtumkulu’nun en büyük rüyası, Türkmenleri tek çatı altında toplamaktır, nitekim uzun zamandır gönlünde yatan bu arzusunu “Teke, Yomut, Yazır, Gökleng, Alili / Bir dövlete gulluk etsek bêşimiz” diyerek dile getirmiştir. Onun bu dileği, yüzyıllar sonra bugün bile her Türkmen’in en gizli arzusudur.

Mahtumkulu “haramhor mollalar” dediği yobaz din  ve “süythorlara” (tefecilere) karşı da mücadele etmiş, sıradan saf köylülerin haklarını savunmuş, zalim yöneticileri, dini kendi çıkarları için istismar eden yobaz din tüccarlarını kıyasıya eleştirmiştir. Buna karşın, gerçek İslam’ı savunmuş, insanlara sık sık kıyameti, hesap gününü hatırlatmış, adil, dürüst ve vicdanlı olmalarını öğütlemiştir. 

İlginçtir, Sovyet döneminde Türkmenistan’da komünist ideolojinin işine geldiği için Mahtumkulu’nun “haramhor mollaları” eleştiren şiirleri ön plana çıkarılırken saf İslam’dan, kıyamet gününden söz ettiği şiirleri hasır altı edilmiştir. 

Mahtumkulu çocukluğunda ilk eğitimini, usta bir şair olan babası Devletmamed Azadi’den almıştır. Orta öğrenimini Lebab’taki İdras Baba medresesinde, yüksek öğrenimini ise Buhara’daki Gögeldaş ve Hive’deki Şirgazi medreselerinde tamamlanayan Mahtumkulu Arapça, Farsça ve Çağatayca öğrenmiş, Nizami, Fuzuli, Harezmi, Farabi, El Biruni, İbni Sina, Ömer Hayyam, Mevlana ve Nevai gibi eski çağaların şairlerinin ve alimlerinin eserlerini derinlemesine inceleme fırsatı bulmuştur. 

Mahtumkulu genç bir medrese öğrencisiyken kendi köyünden Mengli adında bir kıza aşık olmuştur. O dönem, Mahtumkulu’nun daha yeni şiir yazmaya başladığı yıllardır. İnce uzun boylu beyaz tenli, çekik gözlü bir Türkmen güzeli olan Mengli bir ceylanı andıran zarafeti ve ürkek hareketleriyle genç Mahtumkulu’nun kalbini yakıp kül etmiştir. Zira Mengli’nin abileri, başlık parasını denkleştiremediği için Mengli’yi Mahtumkulu’ya vermezler. Genç şair, çeşme başında ve ırmak kenarında görüp gizlice bakıştığı Mengli’yi artık görmez olmuştur, bu yüzden sık sık rüyasında gördüğü Mengli’ye olan özlemini “ Gözüme Mengli Han görüner” başlıklı şiirinde dile getirir. 

Mahtumkulu, Mengli’ye kavuşamaz ama töre gereği vefat eden ağabeyinin eşiyle evlenmek zorunda kalır ve doğan iki çocuğu da bebek yaşta vefat eder. Bunun üzerine şair acısını “hayvanlar bile ölen yavrusunun acısına dayanamazken insanoğlu bu acıya nasıl dayansın” sözleriyle dile getirir. 

Mahtumkulu İran Şahlığı ile Hive Hanlığı’nın Türkmen yurduna akınlar düzenlediği, Türkmen aşiretleri arasında kanlı çarpışmaların yaşandığı, savaşta esir alınan binlerce Türkmen’in esir pazarlarında satıldığı, işkence gördüğü, Türkmen köylerinin yakılıp yıkıldığı çok sıkıntılı bir dönemde yaşamış, halkının yaşadığı acıları şiirlerinde muhteşem edebi ifadelerle dile getirmiştir. Tüm zorluklara rağmen her türlü haksızlığa kahramanca göğüs germiş, karşı çıkmış, ama hiçbir zaman o yağız Türkmen çehresindeki gurura halel getirmemiştir. Nitekim, “Mahtumkulu sözle ne ne bilening / Özünge kemlik bil aytman galanıng” diyerek bildiği her konuda görüş beyan etmiş, daima doğrudan ve hakikatlerden yana olmuştur. 

Kesin olmamakla birlikte Mahtumkulu’nun 1783 yılında vefat ettiği sanılmaktadır. Bir anıt mezara dönüştürülen son ikametgahı İran’ın Aktokay kentindedir ve her yıl ölüm yıldönümlerinde binlerce Türkmen tarafından ziyaret edilmektedir. 

Mahtumkulu bugün, Orta Asya, İran ve Afganistan’daki Türkmenleri birleştiren belki de en önemli ortak değerdir. Mahtumkulu’nun “dürdâne” sözleri, bugün her yaştan, her meslekten Türkmen’e yol göstermekte, derdine derman olmaktadır. Büyük şairin nasihatları ve öğütleri, yolunu şaşıran, sorunlarına çözüm arayan Türkmenlere her zaman tünelin sonundaki ışık misali yol göstermiştir.

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA