DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Esedullah Oğuz
Esedullah Oğuz
Giriş Tarihi : 05-10-2022 03:19

Afgan Göçü: Türkiye'ye Neden Aileler Değil de Sadece Erkekler Geliyor?

Taliban’ın geçtiğimiz Pazar günü Kabil’e girmesi ve Afgan cumhurbaşkanı Gani’nin ülkesinden kaçmasıyla Afganistan Türkiye’nin gündemine oturdu. Türkiye’yi en çok ilgildendiren konulardan biri, Afgan göçü. Ve Afgan göçü denince de büyük gruplar halinde gelen genç erkekler akla geliyor ve dikkat çekiyor. Ve burada hemen komplo teorileri devreye giriyor: Acaba, Amerika göç yoluyla Türkiye’nin demografisini değiştirmeyi veya istila etmeyi mi planlıyor? Neden sadece erkekler geliyor? İnsanların hayatları tehlikedeyse, neden kadınlar, çocuklar ve yaşlılar gelmiyor?

Bazen, bazı soruların çok basit yanıtı olur ama komploya meraklı insanlar nedense bu yanıtları bir türlü kabul etmek istemezler, aksine kafalarında şekillendirdikleri senaryolara inanırlar. 

Yukarıdaki soruların son derece basit yanıtlarına gelince; öncelikle şunu bilmek gerek ki, Afgan göçü uzun yıllardan beri sürüyor ama Taliban saldırılarıyla bu, son günlerde daha da arttı ve hızlandı. 

2014 sonunda 150 bin Nato ve Amerikan askerinden 140 bini çekilince bunun iki somut sonucu oldu: güvenlik ve işsizlik. 140 bin yabancı askerin gitmesiyle onların bıraktığı boşluğu Taliban doldurdu ve birkaç yıl içerisinde kırsal bölgelerin tamamına yakınını ele geçirdi. Köylerde yaşayan genç erkekler iki taraf arasında kaldılar: bir yanda onları cihada katılmaya zorlayan Taliban; diğer yanda orduya katılıp devleti savunmasını isteyen hükümet. Üçüncü bir baskı da ailelerden geldi: aileler, genç erkeklerden aş, ekmek ve aile bütçesine katkı bekliyordu. Erkekler Taliban’a katılmazsa büyük ihtimalle öldürecek, hükümete katılmazsa da hapis, tutuklanma gibi çeşitli sıkıntılara maruz kalacaktı. 

Öte yandan 150 bin yabancı asker  400 bin Afgan’a direkt, 2 milyon Afgan’a da dolaylı istihdam sağlıyordu. Nato’dan ihale alan ve yüz binlerce Afgan’ı istihdam eden 3 bin civarındaki yerli ve yabancı şirket kapanınca, genç erkekler işsiz kaldı. 
İşsiz kalan genç erkekler köylerine dönemezdi: zira köyler Taliban’ın denetimindeydi. Dönerlerse Taliban’a katılmaları gerekecekti. İşsiz oldukları için kentlerde de kalamazlardı. En iyi seçenek, her türlü tehlikeyi göze alıp yurt dışına çıkmaktı. Böylece hem kendileri güvende olabilecekler, hem de yurt dışında çalışarak ailelerine para gönderebileceklerdi. Bu yüzdendir ki, Afgan erkekleri akınlar halinde yurt dışına çıkmaya başladı.

Kadınlar, çocuklar ve yaşlılara gelince; bu insanların 2500-3000 km’lik yolun çoğunu yürüyerek, dağları ve bayırları yaya olarak aşmaları mümkün değildi. Ayrıca, hiçbir tarafa katılmadıkları için ailelerin hayatları tehlikede de değildi. 

Elbette, son dönemde gelen genç erkeklerin arasında ordudan kaçan askerler veya sabıkalılar da olabilir ama gelenlerin çoğu, savaştan kaçan sıradan insanlar ve tek dertleri, yurt dışında çalışarak geride kalan ailelerine para göndermek. Bu yüzdendir ki, bugün Türkiye’de birçok Afgan kağıt toplayarak ve diğer ağır işlerde asgari ücretin altında bir ücretle çalışarak geçimlerini sağlamaya çalışıyor. Günde 12 saat çalıştıkları halde hiçbiri durumlarından şikayetçi değil, aksine tüfek sesinden ve bomba patlamalarından uzak, huzurlu bir şekilde yaşayabildikeri için hallerine şükrediyorlar. 

Ama bu manzarayı bozan bir durum var: namuslu ve temiz kalpli göçmenler arasına karışan bazı sabıkalı tipler gasp, cinayet ve taciz gibi olaylara bulaşarak, tüm göçmenlerin gözden ve itibardan düşmesine neden oluyor. 

Demografi ile ülkenin yapısını değiştirmek gibi teorilere gelince; ben buna pek ihtimal vermiyorum. Aksine, demografisi değişen, yapısı bozulan, Batı’ nın kendisi. 80 milyon nüfuslu Almanya’da 20 milyon yabancı kökenli yaşıyor,  hayatın her alanında görev yapan, değişik renk, ırk ve dinden insana rastlanıyor bu ülkede. Aynı şekilde Avrupa’nın birçok kentinde belediye başkanları, polis şefleri yabanc kökenli. Beklemediğiniz bir Alman kasabasında Türk asıllı bir belediye başkanına rastlamak işten bile değil. 

Hatırlayın; Batı medeniyetinin başkenti Londra’yı esmer tenli bir Pakistanlı yönetiyor. Peki ya siz, sarışın bir Alman’ın, bir Rum’un veya bir Ermeni’nin Istanbul’u yönettiğini hayal edebilir misiniz? Londra’ya bir Pakistanlı’yı belediye başkanı seçen, İngiliz çoğunluk. Ama aynı şekilde kentin nüfusunun üçte birinden fazlasını (bir tahmine göre yarısını) Pakistanlı ve Hintli ve Bangladeşli eski göçmenler oluşuyor. İlginçtir, Londra nüfusunun yaklaşık yarısı esmer tenli insanlardan oluşurken ve kenti de onlardan biri yönetirken, asırlarca dünyayı yönetmiş safkan beyaz İngilizler bundan pek şikayetçi gibi görünmüyor. 

Yani, demografisi değişen biz değil, Batı. O yüzden, korkacak bir şey yok. En azından şimdilik !!

(14 Ağustos 2021 tarihli yazı) 

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA