DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Mehmet Şahan
Mehmet Şahan
Giriş Tarihi : 11-07-2023 19:14

Şu Üç Şey Her İki Dünyayı da Kazanmanın Anahtarları /2

A) Kendine ilke yapman gereken üç şey:

1.Saygı 2.Ciddiyet 3.Liyakat               

2- CİDDİYET                                                           a) Aşında Ciddiyet. b) İşinde ciddiyet. c) Eşinde ciddiyet.

Aşında (Ekmek Kapında) Ciddiyet:

Bu konuya yaşanmış iki örnek vererek başlamak istiyorum.

1. Örnek: Vasıf Usta (Vasıf Develi):

1970 yılında henüz on üç yaşındaydım. Ortaokul üçüncü sınıfa geçmiştim. Ancak, ailevi sebeplerle evden kaçıp İstanbul’a gelmiştim. İstanbul’a ilk gelişimdi. Bir ay kadar iki üç yerde çalıştıktan sonra Beyoğlu Küçükparmakkapı’da bir lokantada bulaşıkçı olarak işe başladım.

Lokanta sahibi Vasıf Usta, çok titiz ve işine çok önem veren birisiydi. Lokantasında aşçı çalıştırmıyor yemekleri bizzat kendisi yapıyordu. Bizler onun bu tutumunu aşçıya para vermemek için yaptığı cimrilik olarak düşünüyorduk. O yıllarda yaşımızın gereği onu anlayamamıştık.

Sabahları lokantayı Vasıf Usta açar, tüm işçiler ondan sonra gelirdi. Sabah saat 10’a kadar o günün tüm yemeklerini hazırlayıp tezgaha dizmiş olurdu. Zaten saat 10’dan önce müşteri gelmezdi. Öğlen yemek saati olunca lokanta tıklım tıklım olur iki üç defa dolar boşalırdı. İkindi olmadan bütün yemekler ve lokantadaki işimiz bitmiş olurdu.

Bir ay kadar çalıştıktan sonra yerime yeni bulaşıkçı bularak beni mutfakta yanına çırak olarak aldı. Küçük yaşta olmama rağmen mutfakta aşçılığın tüm ayrıntılarını bana öğreterek iyi bir aşçı olmamı sağladı.

Vasıf Usta’nın bir kızı ve iki oğlu vardı. Küçük oğlu ile kızı okuyor büyük oğlu da lokantada şef garson olarak çalışıyordu. Ancak, patronun oğlu olma hasebiyle işini pek ciddiye almıyordu. Kendisi şef olsa da servisleri siparişleri garsonlara hatta komilere yaptırmaya çalışıyordu.

Okulların açılmasına yakın bir gün Vasıf Usta beni yanına çağırarak: “Oğlum senin okuman lazım, seni götürüp okula yazdıracağım.” dedi. Araya Kurban Bayramı da girince beni de yanlarına alıp ailecek Kilis’e geldik. Hiç zaman kaybetmeden beni götürüp Kilis Ortaokulu’na yazdırdı. 1973-74 yılı ortaokul son sınıfa devam ettim. Aynı yıl “Devlet Parasız Yatılı Okul” sınavlarına girerek Tokat Öğretmen Okulu’nu kazandım. 1974-75 öğretim yılı öğretmen okuluna devam ettim.

Ben o tarihten sonra Vasıf Usta’yı bir daha göremedim. 2016 yılında büyük oğlu M. Ali’yi buldum. Vasıf Usta 1978 yılında vefat etmiş. Beyoğlu’nda ki o tıklım tıklım dolup taşan, müşterilerin ayakta sıra beklediği lokantayı oğlu M. Ali devam ettirmeye çalışsa da başarılı olamamış. İkitelli Sanayi Sitesinde küçük bir lokantaya taşınmak zorunda kalmış.

Başarısızlığının tek ve temel nedeni “aşına” yani ekmek kapısına ciddiyet göstermemesidir.

2. Örnek: Mehmet Usta (Mehmet Karataş):

İki yıl Tokat Öğretmen Okulu’nda okuduktan sonra tamamen parasal nedenlerle 3. sınıfa devam etmedim. Okula ara vererek 1976 yılında ikinci kez İstanbul’a geldim.

Bu sefer doğrudan uzaktan akrabam olan Mehmet Usta’nın yanına gittim. Beni görür görmez çok sevindi ve hemen işe başlamamı istedi. Çünkü ilk defa bir akrabası ile birlikte çalışacaktı. Benim çok iyi bir aşçı olduğumu da öğrenince daha da sevindi.

Lokantası Karagümrük’te Vefa Stadı’nın tam karşısında ana cadde üzerinde çok nezih bir “aile kebap salonu” idi. Çok iyi de müşterisi vardı. Sabahları tek çeşit çorba (Ezogelin) yapar, öğlen kebap çeşitleri ile devam ederdi. Sadece çorbayı içmek için gelenlerin sayısı bile çok fazlaydı.

Yaklaşık bir yıl çok düzenli bir şekilde çalışmaya devam ettik. Derken benimde akrabam olan kayınbiraderi ile kendi abisinin oğlu geldiler. Belki de benim çalışmama bakarak diğer akrabalarının da aynı olacağını düşünmüş olacak ki iş yerinin tüm sorumluluğunu yeğenine bırakarak lokantaya gelmemeye başladı. Derken lokantanın hesabını bile yeğeninin evine götürüp vermesini istedi. Artık Mehmet Usta’yı ne gece ne gündüz görmez olmuştuk.

Okulu bırakalı iki yıl dolmak üzereydi. Öğretmen okulu “Öğretmen Lisesi” olmuş bir yıl daha devam edersem lise mezunu olacaktım. Bu amaçla işi bıraktım ve tekrar Kilis’e dönerek “Kilis Öğretmen Lisesi’ne” nakil yaptırdım.

1978-79 öğretim yılı lise son sınıfa devam ettim. Üniversite sınavlarına girerek iki yıllık “Eğitim Enstitüsü Sınıf Öğretmenliği” bölümünü kazandım. Eğitim Enstitüsünü de bitirdikten sonra öğretmen olarak çalışıp emekli oldum.

Mehmet Usta (Mehmet Karataş) ben ayrıldıktan bir yıl sonra lokantayı kapatmak zorunda kalmış. O yıllarda Merter Keresteciler Sitesi inşaat halindeydi. İnşaat sitesinin yanında seyyar el arabası ile kebapçılık yapmaya başlamış.

Mehmet Usta’nın başarısızlığının sebebini de birinci örneğimizde olduğu gibi “aşını” (ekmek kapısını) ciddiye almaması olarak görmekteyiz.

Demek ki kişinin bir işte çok yetenekli ve çok mahir bir usta olması yetmiyormuş. Yaptığın iş her ne olursa olsun “aşını” (ekmek kapını) önemsediğin, ciddiye aldığın ölçüde başarılı oluyor ve verim alıyorsun.

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA