DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Mehmet Şahan
Mehmet Şahan
Giriş Tarihi : 05-12-2023 20:50

İçimdeki Ben 'Her Söze Mühür Olmak İster'

Şimdi bu başlığı görenler; “Biz, seni tanımıyor muyuz?” diyeceklerdir. Elbette tanıyor olabilirsiniz. Benim kim olduğumdan değil, içimdeki “ben”den bahsetmek istiyorum.

Bir önceki yazımda; “İçimdeki Şeytan” olarak bizi kendisine köle etmeye çalışan “nefsten” söz etmiştim. Nefsine teslim olan insanın, aynı zamanda şeytanın da kölesi olacağını vurgulamıştım.

“Ben” ile nefs arsında nasıl bir bağ var? Şöyle izah etmeye çalışalım.

Nefs, büyük bir arzu ile istemek demektir. Ancak bu normal bir istek değil.

İhtiyacınız olan herhangi bir eşyayı almak istersiniz. Aldığınızda da, yenisine ihtiyacınız oluncaya kadar, o istek biter. Fakat nefs, ihtiyacınız olsun olmasın hiç bitmeden sahip olmaya çalışmak arzusudur. Nefsin isteklerinde sınır yoktur. Çünkü nefs, doyumsuzdur. Sahip oldukça yenisini ve daha fazlasını istemeye devam eder. “Peki, çok daha fazlasına sahip olmak isteğinin neresi kötü, bunun neresi yanlış?“ diyebilirsiniz.

İnsan, istemeden hiçbir şeyin sahibi olamaz. Sahip olmak için istemek, gayet doğal bir durum. Burada doğal olmayan tek şey var, o da; “nefsin doyumsuzluğu”dur.

Nefs, bir yandan isteklerini sıralamaya devam ederken, diğer yandan da içinizde tamamen kendisine bağlı yepyeni bir kişilik yaratır. Bu yeni kişilik, her anlamda nefsin kölesi ve tutsağıdır. İşte bu yeni kişiliğin adı, içimizde oluşan “BEN”dir.

“BEN” öyle bir şey ki:
İçinde yaşadığı ortamda, layık olsun olmasın hep önde olmak ister.
Çevresindeki insanlar ekmek bulamazken, kendisi baklava börek ister.
Bankada, postahanede, ödeme merkezlerinde, bilet gişelerinde, hatta hatta hastanelerde bir tanıdık bulup öne geçmek ister.
Her girdiği sınavda, göz yumsalar kopya çekmek ister,
İlkokul diploması ile memur olmak ister.
Odacı olarak girdiği yerde, dört başı mamur müdür olmak ister.
Kendi işi ile yetinmez, her yere yeter olmak ister.
Hiç kimseye acımaz, hep başa konmak ister.
Uzun sözün kısası; “her söze mühür olmak ister.”

Buraya kadar “ben”i tanıtmaya çalıştım.

“Ben” her şeyi ister de, aslında kendisinin de bir köle olduğunu, geç fark eder. İçimizdeki şeytanın, “nefsin” kölesi olduğunu!

Biz, insan olarak sosyal yaşamın birer parçasıyız. Bu yaşamın belli kuralları ve sorumlulukları vardır. Bunları bilmek ve yaşantımıza uygulamak zorundayız. Toplumda sosyal denge de ancak bu şekilde kurulabilir. Aksi takdirde, sosyal dengeden söz etmek imkânsız olur.

Toplumun sağlıklı, mutlu, huzurlu ve müreffeh bir hayat yaşayıp yaşamaması içimizdeki “ben”e bağlıdır. O “ben”i, nefsin kölesi olmaktan kurtarıp aklın ve mantığın iradesine teslim ettiğimiz zaman bütün sorunu çözmüş oluruz. İşte o zaman ben değil, “BEN, SEN, O” yani “BİZ” deriz.

Ne zaman her işimizde “BİZ” demeyi ilke olarak görür, taviz vermeden uygularsak, işte o zaman birlik ruhunu yakalamış oluruz. Birlik ruhu beraberinde “milli ruhu” da geliştirir ve pekiştirir. Bu şekilde de, toplumdaki sosyal denge kurulmuş, sosyal adalet kendiliğinden sağlanmış olur. Milli kimliğimiz de, gerçek anlamda ifadesini bulur.

Her söze; “mühür olmak isteyenlerin” değil, herkesin “BİZ” diyebildiği günleri görebilmek dileklerimle…

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA