DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Mehmet Şahan
Mehmet Şahan
Giriş Tarihi : 08-03-2024 20:25

Anmak mı Kutlamak mı?

“Tüm dünyada kadınların emeğinin hakkını almak adına; eşitlik, kalkınma, daha huzurlu yaşam özlemlerini ve isteklerini dile getirdikleri, birlik ve beraberlik günü olarak kutlanan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun.”

Bu paragraf, sosyal medya paylaşımından alınmıştır.

Bu gün sekiz mart!
İnsanlık tarihinin kara günü, vahşet günü!
Bu tarihi günü bilmeyen hemen hemen yok gibidir.
Hele hele kendini medeni, çağdaş, uygar gibi sıfatlarla toplumun bir adım önünde olduğunu ispatlamaya çalışanlara sorsanız bu kara ve vahşet gününü kesinlikle bilmeyen olmaz.

“8 mart denilince ne anlıyorsunuz?” diye sorduğunuzda size verecekleri cevap: “Dünya Kadınlar Günü”dür.

Tarih deseniz ezbere bilirler: “8 Mart 1857”
“Bu tarih neden kadınlar günü?” deseniz: 
“40.000 kadın emekçinin sosyal haklarının iyileştirilmesi için yaptıkları toplu grev.
Greve katılanların grev yaptıkları yere kapatılmaları ve akabinde çıkan bir yangın!”

Yani tarihi kara günün başlangıcı. 
Sonunun “vahşet” olarak noktalanışı!
Çünkü “masum hak talebinin” yine masum 129 kadının, canın yanarak kül olması.
İnsanlığın yanması; medeniyetin, çağdaşlığın, uygarlığın kül olması!
……..!

Şimdi sormak istiyorum:
8 Mart 1857 kara gün müdür, değil midir?
129 canın yanarak kül olması vahşet midir, değil midir?
Cevaplarınızı duyar gibi oluyorum:
“Evet, kara gündür.”
“Evet, vahşet günüdür.”

Şimdi tekrar sormak istiyorum:
İnsanlık tarihine vahşet olarak kaydedilen bu kapkara günü “anmak mı?” lazım, yoksa (şu anda yapıldığı gibi) “kutlamak mı” lazım?

Bu sorulara da ben cevap vereyim:
Amaç o kara günü, o vahşeti telin etmekse amacına ve ruhuna uygun "anmak" lazım.

Yok, amaç kadına değer vermek, kadına saygınlık kazandırmak, kadını yüceltmek ise kadını o vahşet günü ile eşleştirerek değil, onları “ana” oldukları için, “eş” oldukları için, “evlat” oldukları için, “bacı” oldukları için olmaları gereken mertebede görmemiz, görebilmemiz yeterli olacaktır.

Aslında yaratılış felsefesini gerçek anlamda kavrayabilsek, kadının insanlık için ne anlama geldiğini ve kadına nasıl bir değer yüklendiğini net olarak görürüz.

Öyle bir gün deli divane olmakla, birkaç parça hediye almakla onlara herhangi bir değer katmış olamazsınız. Tam tersine kadının değerini “o bir güne veya birkaç parça hediyeye” indirgemiş olursunuz.
Halbuki, Allah’u Teâla kadına “ana” olma vasfını yüklemiş. Bu vasıf yaratılmışların en değerlisi olan insana verilmiş ve verilebilecek en yüce değerdir.

Peygamber (s.a.v) Efendimiz; “Cennet, anaların ayaklarının altındadır” diyerek hiçbir yoruma yer vermeyecek şekilde kadının değerini gözler önüne sermiştir. Yaratılmış hiçbir güç, kadına bundan daha üstün bir değer katamaz.

İşte, yaratılış felsefesinde kadın “ana”, kadın “cennet”tir.

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA