Allah'a Sevimsiz Gelen Helal

Yusuf Sarıkaya

13-07-2023 16:26

Advert

“Allah’a en sevimsiz gelen helal boşanmadır.”  “Üç şey var ki, ciddisi de ciddi, şakası da ciddidir: Nikâh, talak ve bir talaktan sonra yeniden eşine dönerek evliliği diğer bağlarla devam ettirmek yani Ricat veya rac’at” . Bu ve buna benzer hadisler hadis kaynaklarımızda çoktur.

Kur’an’da evlilik çok kolaylaştırılırken ve teşvik edilirken talak iki aşamada gerçekleşebiliyor . İki talaktan sonra bile evliliği devam ettirmek caiz görülmüştür. Ayrıca sünnete uygun olmayan boşanmayı geçerli görmeyen ilim adamlarının sayısı da az değildir.

Bilindiği gibi bir defa da üç veya daha fazla talak verenin talakı, Hz. Ömer yönetimini yarı dönemine kadar tek talak sayılırdı. Kısacası talak olabildiğince zorlaştırılırken nikâhın kolaylaştırıldığına şahit oluyoruz.

Günümüzde tam tersine evlilikler zorlaştırılırken hep gösterişli törenlere boğulurken olmadık zorluklar çıkarılırken ev kuracakların evleri adeta tarumar edilirken; boşanmalar iki kelime ile kolayca olabiliyor. Kısacası evlenmeyi zorlaştırdık, boşanmayı kolaylaştırdık. Bu toplumsal bir çürümeye doğru gidişimizin önemli bir işaretidir.

Bu yazıyı hazırlamamın nedeni, gezdiğim yerlerde eş dostun çocuklarından çok sayıda boşanan kız ve erkekler gördüm. Özellikle çocuklu boşanmalar benim çok dikkatimi çekti. Çocuksuz ayrılanların yanında, nişanlı iken, düğün arifesinde ayrılmalara da şahit oldum. Hatta bu tür boşanmaların eğitimliler arasında yaygınlığını üzülerek ifade edeyim çok gördüm.

Evlilik paylaşmayı bilmektir. Evlilik iki iradeyi birleştirebilmektir. Eşler arasında sevgi ve saygıyı gerçekleştirebilmektir. İki yarım elmanın bir araya gelebilmesidir. Birbirine tahammül edebilmektir. Sana yapılmasını istemediğini karşı tarafa yapmamaktır. Sen neden hoşlanıyorsan eşine hoşlandığı şeyi yapmandır. Eşlerden birisinin isyan bayrağını kaldırdığında ötekinin ya sabır deyip isyan bayrağını indirmesidir. Çocuk olmuşsa o masumları düşünmektir. Onların gül hatırları için bazı olumsuzluklara katlanmaktır. Kısacası paylaşmayı bilmektir. Hayatın acımasız çarkının dişlileri arasında ezilmeyip ayakta durabilmeyi başarmaktır. Çocukların gül hatırı için olumsuzluklara kafa tutabilmektir.

Bardağın dolu tarafını görebilmektir. Aile bağını koparmamaya çalışıp, kopma aşamasına getirmemektir. İnsanların  “Şu kara kuru kadına mı Vuruldun? Hiçte âşık olunacak birisi değilmiş” sözlerine  “Siz Mecnun değilsiniz ki bunu anlayasınız. Bir de Leyla’yı benim gözümle görebilseniz o zaman kanaatiniz değişirdi.” diyen Mecnun misali herkes eşine âşık olabilmelidir.

Dünyevi güzellikler yerine etik güzelliklerin peşinde olabilmektir asıl olan.
Evlilikten önce tanışma ve karar döneminde gençlerin adam akıllı düşünmeleri gerekir. Bu alan duygusallığı kaldırmayan bir alandır. Özellikle ayaküstü bir iki tanışmadan sonra hemen alelacele evliliğe kara vermek sonuçta böyle tatsızlıklara neden olabilir. Eğer aileler bu işte başrol oynayacaklarsa ailelerin öncelikle tanışması, biri birine referans vermeleri gerekir.

Kısacası görücü usul ile evlenmelerde bu çok önemli bir noktadır. Doğrusu ailelerin evlilik aşamasından sonra genç evlilerin işlerine karışması çok yanlıştır. Bırakın kendi hayatlarını kendileri kazansınlar. Birlikte ayakta durmayı öğrensinler.

Anne-babalar yuva bozan duruma düşmekten şiddetle kaçınsınlar. 

İslam her ne kadar boşama yetkisini erkeğe vermişse de, kadının elinden bütün hakları alınmamıştır. Nikâh sırasında veya daha sonraki yıllarda kadın da boşanma hakkını beyinden talep edebilir. Veya mahkemeye başvurur ayrılığı isteyebilir. Ancak asıl olan evliliği devam ettirebilmektir. Eğitim, bizde aile yuvasını daha ciddi ve bilinçli yapması gerekirken, kırılmalara, bölünme ve parçalanmalara neden oldu. Ekonomik bağımsızlığını elde eden kadın ve erkeklerimiz biri birilerine rest çekmeyi marifet sanarak kutsal aile yuvasını bozmaya koştular. 

Boşanmaların çoğunu iyice araştırdığınızda gülünç şeylerle karşılaşırsınız. Ciddi sorun diyebileceğiniz şeyler çok azdır. 
Basit bir tartışma:
“Falanların mobilyaları çok bizim az. Komşular her ay lokantaya gider, bol-bol yerler içerler, ayakkabılarını, elbiselerini sık değiştirirler bizde bunların biri yok…” vb. hususlar maalesef yuva yıkma nedeni olabiliyor.  Çok ciddi olanlar yok mu elbette var. Böyle durumlarda belki ayrılık en iyi bir yoldur. Buna sözümüz yok. Artık her gün kavga-gürültü, tatsızlık, sürdürülmesi zor olan bir vaziyet almışsa buna diyecek yok. Ama yukarıda söylediğimiz şeyler cidden yuva yıkmayı gerektiren şeyler midir?

Daha önceki kuşaklarda boşanma sayısı çok düşüktü. Bunların bir kısmı belki erkek hâkimiyetinin fazlalığındandı denebilir. Doğru da kabul edilebilir. Ama büyük çoğunluğu bundandı diyemeyiz. Boşanmanın yaralayıcı sonucu ve Allah’ın boşanmayı hoş görmeyeceği, Peygamberimizin, boşanmayı zorlaştıran hükümler koyduğu bilinci vardı. Bu gün bu konuda hocalara soru sorulmadığı gibi, Ahiret sorumluluğu da düşünülmemektedir.

Erkek ve kadının kaprisleri yüzünden, ana-baba varken yetim gibi yaşamak neden kaderi olsun yavruların. Neden mutsuz bir çocukluk dönemi yaşasınlar? Neden çocuklar ya anneyi ya da babayı tercih etmek zorunda kalsınlar? Anne ve baba bir arada mutlu bir yuvada yaşamak o çocukların hakkı değil mi? Babası ve annesi ölen yetimlerin durumunu kader diye yorumlarız. Ya basit şeylerden ayrılanları ne diye tanımlayacağız ?! Analı babalı yetimler mi diyelim?

Boşanma her öfkede başvurulacak bir kapı değil, gerektiğinde ve başka çareler kalmadığında başvurulacak bir çözüm şeklidir. Özellikle çocuklu anne ve babalar, aileyi devam ettirilebilecek tek bir ışık kapısı görseler bu yuvayı devam ettirmelidirler. Çünkü annesiz ve babasız büyüyen çocukların ruh halleri düzgün olamaz. Hayatın olumlu yönlerini göremezler.

Hayata olumlu pencereden bakamazlar. Belki kendileri de düzgün bir yuva kuramazlar. Çocuklar anne ve babalarını çoğu zaman taklit ederler. Onlar da tahammülsüz yetişebilirler. Böyle psikoloji ile yetişen, büyüyen, bu ruh hali ile hayata atılan çocukların çoğaldığı toplumların geleceği karanlıktır. Bu çocukları topluma kazandırabilmeniz büyük emek ve finans ister. Hatta bunda başarılı olabileceğimiz bile kuşkuludur.

Televizyonlardaki parçalanmış aileleri bir araya getirmeyi amaçlayan programlara bakınız tamamına yakını bahsini ettiğimiz konunun ürünleridir.

Sokak çocukları denilen ama benim sokağa itilmiş çocuklar olarak tanımladığım bu yavruların çoğu dağılmış ailelerin çocuklarıdır. Ben, "sokağa itilmiş çocuklar" diyorum çünkü bu çocuklar sokakta olmayı kendileri istemedi. Bunlar sokağa itildi.

Acımasız sokaklar, insafsız sapıklar, gözü doymak bilmeyen hırs ve para düşkünü, sapık ilişki psikopatları bu yavruları her gün mahvediyor. Bu gün dünyanın en büyük sıkıntısı, kimseleri olduğu halde bu kimsesiz çocuklardır. Özellikle büyük şehirler gün gün bu bataklığa doğru yol almakta. Bunların çoğunun altında yatan en önemli etken dağılmış aileler gerçeğidir. Sanırım bu sorun hepimizin üzerinde kafa yorulması gereken bir sorundur.

Allah’ın ve Resul’ünün sevmediği bu helal zor durumlarda başvurulacak bir alternatif çözüm şeklidir. Yoksa ufak tefek şeylerde hemen başvurulacak, öfke ile alelacele sarılacak bir çözüm, varılacak bir kapı değildir. Gelecekte insanlığın başını ağrıtan en önemli sorun bu sorun olacak sanırım. Bunu körükleyen etkenleri hepimizin yok etmesi gerekir. Özellikle devletimizin de bu konuya hem eğitici yönden hem de yaptırımlar yönünden çareler düşünmesi gerekir.

Örneğin paparazzi programlarında, gazetelerde bu konuları özendirici haberlere sınırlama getirilmelidir. Basın ve yayın organlarının da toplumu ifsat eden, reyting uğruna her şeyi mubah kılan yayınlarına son vermesi gerekir.

Özgürlük adı altında topluma kötü örnek olacak olayları tasvir ve teşvik edici yayınlara şekil vermek zorundayız. Tarlasında, fabrikasında, işyerinde çalışan dar gelirli aile mensuplarının, sorumsuz ve doyumsuz paparazzili, eğlenceli insana iç çektiren programlara kısıtlama getirilmelidir. Bilmem kaçıncı eşinden ayrılanların, bir tane örnek olabilecek çocuk yetiştiremeyen, düzgün aile, örnek aile kuramayanların toplumun önüne çıkmaları, kabul görmeleri aslında doğru davranış biçimi değildir. Tabi toptancılık ta doğru bir tavır değildir. Benim dikkat çektiğim bu konulara hassasiyet gösteren kimseler değildir. Hakikaten topluma iyi örnek olan sanatçılarımız da az değildir. Hatta sanat ve ilim adamlarımızın, din görevlilerimizin, bürokratlarımızın temiz ve sade hayat yaşamaları, örnek olacak aile olmaları, topluma olumlu yönde etki edecektir.

Son olarak tekrar diyorum ki evliliği kolaylaştıralım, boşanma zorlaşsın. Evliliğin devamında olabilecek sıkıntılar, boşanmadan sonra görülmesi muhtemel rahatlıktan iyidir. Hele eşler biri birilerini biraz anlayıp dinleseler, biraz şeytanı ve şeytansıları yanlarından uzaklaştırabilseler her şey hallolacaktır vesselam.

Haydin çocuklarımızın iyiliği için, Allah ve Resulü’nün ‘sevimsiz’ diye nitelendirdiği boşanmadan uzak durmak için daha fazla fedakarlığa, daha fazla sabra …

Ailesiz toplum saçmalıklarına, cinsiyetsiz toplum hayallerine, cinsel sapkınlıklara, daha çok kadını mağdur eden erkek arkadaş, sevgili, dost vb. adı altında birlikte yaşamalara, nikâhsız birlikteliklere karşı toplumu ayakta tutan kutsal aile yuvasını koruma konusunda duyarlı olmaya hepimiz mecburuz.

Selam ve dua ile…

DİĞER YAZILARI Güç Zehirlenmesi ve Siyonizm 01-01-1970 03:00 Afrika Menekşesi 01-01-1970 03:00 Din ve Dil Konusu 01-01-1970 03:00 Bayramların Hayatımızdaki Yeri 01-01-1970 03:00 Kadir Gecesi / Kader Gecesi 01-01-1970 03:00 Len Nerka: Asla Diz Çökmeyeceğiz 01-01-1970 03:00 Gazze: İnsanlığın İmtihanı 01-01-1970 03:00 Ramazan'ı Anlama ve Anlamlı Kılma 01-01-1970 03:00 Bursa Hanlar Bölgesi 01-01-1970 03:00 Filistin'de Soykırım ve Batı'nın Değerleri! 01-01-1970 03:00 İffetli Olmak ve İftiraya Uğramak 01-01-1970 03:00 Sivri Tepe ve Pamuk 01-01-1970 03:00 Miraç Mucizesinin Hediyesi Namaza Dair Hikmetler 01-01-1970 03:00 Bursa'da Zaman 01-01-1970 03:00 Bursa'da Küçük Bir Gezinti 01-01-1970 03:00 Mahmut Kanık ve Yaşar Kaplan 01-01-1970 03:00 Hayra Alamet Değil /2 01-01-1970 03:00 Hayra Alamet Değil /1 01-01-1970 03:00 İsrail Mitler ve Terör 01-01-1970 03:00 Gazze Direnişi 01-01-1970 03:00 Yüzümüz mü Var?! 01-01-1970 03:00 Seyahat Ya Resulallah! 01-01-1970 03:00 ABD ve Dünya Jandarmalığı veya Katil Devlet 01-01-1970 03:00 Sezai Karakoç ve Çağdaş Sufi 01-01-1970 03:00 Yahudilerin Kahrolası Azgınlıkları 01-01-1970 03:00 Gazzeli Annenin Feryadı 01-01-1970 03:00 Siyonist Hahamlardan Fetva Alma Hırsızlığı 01-01-1970 03:00 Demir Kubben Başına Çöksün Siyonist İsrail 01-01-1970 03:00 Kalbi Mühürlü Olanlar 01-01-1970 03:00 Niçin İsrail Devleti de Yahudi Devleti Değil? 01-01-1970 03:00 Çocuk ve Ölüm 01-01-1970 03:00 Gözyaşı 01-01-1970 03:00 Aşkla Yapılacak Görevler 01-01-1970 03:00 A.Ş.K Vakfı 01-01-1970 03:00 Bursa'da Çocuk Olmak 01-01-1970 03:00 Ey Resul! 01-01-1970 03:00 Bu Çağın Adı Ne Olsun? 01-01-1970 03:00 Güzel Ahlak ve Nefs Atışması 01-01-1970 03:00 1988 Yılı Nobel Edebiyat Ödülü 01-01-1970 03:00 İnsanın Dört Mevsimi 01-01-1970 03:00 Gençlik ve Bazı Sorunları 01-01-1970 03:00 Muallim Naci 01-01-1970 03:00 Nefs ve Akıl Atışması 01-01-1970 03:00 Merhamet Elçisine Arzımdır  01-01-1970 03:00 Ali Ulvi Kurucu 01-01-1970 03:00 Emin Acar İle Kısa Bir Görüşme 01-01-1970 03:00 Nefs ve Vicdan Atışması 01-01-1970 03:00 Hayat ve Memat 01-01-1970 03:00 Anadolu'da Geleneksel Düğünlerimiz 01-01-1970 03:00 Hicret Bir Dirilişin Adıdır 01-01-1970 03:00 İradeyi İpoteğe Vermek 01-01-1970 03:00 Şehzade Ahmet Efendi İle Kısa Bir Görüşme 01-01-1970 03:00 Çocuklarımızın İyiliği İçin Onlarla Kötü Olmayalım 01-01-1970 03:00 Kurban Olsun Diye... 01-01-1970 03:00 Eğitim Hayatımdan İbretlik Bir Anı 01-01-1970 03:00 Dilin Gücü ve Afetleri 01-01-1970 03:00 Terk Edilmişliğin Acı Sonu 01-01-1970 03:00 Helena'nın Havva Oluşu 01-01-1970 03:00 Dostlarım Olan Kitaplarımla Hikâyelerim /3 01-01-1970 03:00 Dostlarım Olan Kitaplarımla Hikâyelerim /2 01-01-1970 03:00 Tedbirden Sonra Tevekkül 01-01-1970 03:00 Bilinmeyen Üniversite - Salih Dane Hoca Efendi ve İstinye/ Mahmutçavuş Camii 01-01-1970 03:00 Dostlarım Olan Kitaplarımla Hikâyelerim /1 01-01-1970 03:00 Dilber Ana ve Elmas Kadın 01-01-1970 03:00 Özdeyişler 01-01-1970 03:00 Yazmak Sorumluluk İster 01-01-1970 03:00