DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Ufuk Batum
Ufuk Batum
Giriş Tarihi : 14-12-2023 19:12

Filistin ve #TEKNOFEST

Dünya çok karanlık bir dönemden geçiyor. Bu işin lamı cimi yok! Mesele sadece savaşarak öldürmekte ve yok etmekte değil; çoluk çocuğu, hamile kadını, yaşlıyı, engelliyi, zorda ve darda olanı ayırt etmeden hunharca katletmenin dünyanın neredeyse yarısı tarafından destekleniyor olmasında, bunun normal bulunmasında. 2,4 milyon insanın 17 yıldır adeta açık hava cezaevi yaşantısı yokmuş, böyle bir garabet yaşanmıyormuş gibi, tek çıkış yolu Refah sınır kapısıyken bunun da Mısır tarafından kapatılması yeterince büyük bir sorun değilmiş gibi, sanki 1967 yılında Birleşmiş Milletler’in aldığı kararlar yok sayılmıyormuş gibi; şimdi de kör atışla yapılan vahşet ve kıyım ne yazık ki on binlerce insanı hayatıyla, milyonlarca insanı da geleceğiyle tehdit ediyor.

Ukrayna da, dertli bu aralar! Neden mi? Çünkü başta ABD olmak üzere Batı dünyasının parası ve silahıyla semirme döneminin sona yaklaşıldığı anlaşılıyor. Yav kardeşim, başkasının vaadine, sözüne, ittirmesine, teşvik etmesine güvenilir mi! Kuru kuruya cesaretlendirmesiyle savaşa girilir mi! İşte sonunda olacağı bu! Uluslararası ilişkilerde işbirlikleri, ve paktlar yapabilir, anlaşmalar imzalayabilirsin ama jeopolitiği, teopolitiği, tarihsel süreçleri ve geleceğin yeni senaryolarını dikkate almazsan işin zor. Zelensky ve onun atadığı yönetim kadrosu kadar sığ bir yönetim anlayışıyla kolları sıvarsan, başkasının davulunu çalmaya başlarsan, bir gün bakarsın ki, bir anda bataklığa saplanıp kalmışsın! Çünkü tarlanı başkaları sürmüştür, senin haberin bile olmamıştır.

Tarlana sahip çık!

Bütün iş burada kilitleniyor. Türkiye’de de zaman zaman FETÖ gibi parazitler tarlamızı işgal etmeye, başkası için sürmeye gayret ettiyse de, Türk devlet geleneği bin yıldır bu coğrafyada, daha uzun bir süredir de Orta Asya’da birçok devlet kurmuş olmanın birikimiyle 15 Temmuz’da cevabını verdi. Bu sadece devlet aklı ile sınırlı da değildi aslında. Bence daha önemlisi, 1960-1997 arası birçok darbeye direnemeyen bir toplumun ilk kez kültüründen, mirasından, yeni yeni oluşmaya başlayan özgüveninden güç alarak kendisinden çalınan tank, tüfek, uçak ile karşısına dikilen “darbeci güruhuna, başkalarının çocuklarına” öz güvenle tokat atabilmesiydi. Artık “Bizim çocuklar başardı!” sözü Washington koridorlarında kolay kolay söylenemeyecekti.

Toplumlar öz varlığına sahip çıkabilmeli, ona dayanarak karar alabilmeli. Kurumlarına, değerlerine, şirketlerine, markalarına, kahramanlarına, öykülerine, şehitlerine, her karış toprağına, bayrağına, geleneğine sahip çıkmak çok kıymetlidir. Bunlar bozulmaya görsün; bir kez dengeler alt üst olunca, toparlamak çok zor oluyor. Evet bugün her şeyimiz arzu ettiğimiz seviyede değil belki ama, yine de belli alanlarda toparlandığımızı, iyileşmeye çalıştığımızı ifade etmek de mümkün.

Spordan sanayiye, girişimcilikten turizme, yazılımdan e-devlete kadar iddialı olduğumuz alanlar ve uygulamalar söz konusu. Aslında bugün Türkiye düne göre daha özgüvenliyse, örneğin dış ilişkilerinde daha bağımsız bir politika uygulayabiliyorsa, terörü kendi topraklarında değil de Suriye ve Irak’ın içinde göğüsleyebiliyorsa, Libya ve Karabağ’da önemli kazanımlar elde edebiliyorsa, millilik ve yerlilik uyanışı sayesindedir.

Bir noktayı daha ifade etmeden geçmeyelim. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin caydırıcı gücü savunma sanayimizin ilerlemesinden beslendiği kadar, ordumuzun şanı da sadece gerektiği zaman yaptığı askeri operasyonlarda gösterdiği cerrah titizliğinden gelmektedir. Bugün ister Rusya-Ukrayna Savaşı, ister İsrail-Filistin çatışmaları ya da dünyanın diğer savaşları ve gerilimleri göz önüne alındığında Türk ordusu gibi vicdan ve merhamet barındıran bir başka gücün varlığı söz konusu değildir. Peygamber Ocağı’na sahip olmak kolay kolay her topluma nasip olmaz.

#TEKNOFEST

TEKNOFEST’i değerlendirecek çok doğru bir konumdayım bugün. Çünkü yıllarca bu ülkede gençleri cesaretlendirecek işler, projeler, yarışmalar yapılmasına önayak olmuş, olanak yaratmış biriyim.

Türkiye’nin iyi üniversitelerinde özellikle mühendislik ve diğer teknik kökenli öğrencilere inovasyon ve tekno girişimcilik dersleri kurguladım, bu dersleri çeşitli kampüslerde verdim, halen de vermeye devam ediyorum. Eğitimcinin eğitimi yöntemiyle yeni eğitmenlerin gelişmesini sağladım. Bir çok ilde, hatta yurtdışında ekiplerimle beraber teknoparklar kurduk, yönettik. Ekosistemin birçok aktörü ve kurumuyla işbirlikleri yapmaya çalıştık. Ekosistemin gelişmesi için bakanlıklar, Tübitak, Kosgeb, kalkınma ajansları, ihracatçı birlikleri, ticaret ve sanayi odaları, üniversiteler ile çok yoğun çalıştık, çeşitli programlar geliştirdik, uyguladık. Paydaşlarla bir araya gelip istişarelerde bulunduk, kamu politikalarının oluşumuna görüş ve katkı sağladık. Binlerce startup’a sunduğum ve bugün 20 bin saati aşan mentorluk katkısı da emeklerimi taçlandıran bir çaba benim için.

Bu çalışmalar vesilesiyle yaklaşık son 20 yılda on binlerce yenilikçi ve üretken bireye dokunabildiğimi, katkı verdiğimi söylemek mümkün. Ancak zaman zaman da eksiklerimizi gördük, düzeltmeye çalıştık. Ekosistemimiz doğal olarak öğrenme bedelleri de ödedi. Bütün bu süreç heyecanlı, tutkulu ve sonuç odaklı bir çaba gerektiriyordu. Zaman zaman da umutsuzluğa kapılmadık değil. Göle maya çalmanın bir şey getirmeyeceği karamsarlığına düşer gibi olduk. Ama işte yaşadığımız bütün o iniş çıkışların üzerine TEKNOFEST geldi ve gerçekten olan oldu.

Şenlik diyenler!

İdealimizi, yapmak istediklerimizi, tabana yayma düşüncemizi, erişmek istediğimiz kızılelmayı Türkiye Teknoloji Takımı (T3) Vakfı’nın TEKNOFEST’i, DENEYAP atölyeleri, TAKEOFF’u misliyle gerçekleştirdi. O kadar güçlü, milyonlara ulaşırcasına, kapsayıcı ve istekli olan her paydaşı dahil eden bir katılımcılıkla yaptı ki bunu; içimizde oluşabilecek makul ve insani bir haset yerine sevinç, gurur, memnuniyet, coşku ve umut yeşerdi. Şöyle bir bakıyorum çevreme, ekosistemin aktörlerini gözden geçiriyorum, özellikle gençlerle yaptığım sohbetlerden aklımda kalanları ele alıyorum ve diyorum ki, TEKNOFEST’in bugünkü etki alanı 85 milyon nüfusa sahip.

Türkiye’de siz deyin 10 milyon, ben diyeyim 25-30 milyon. Gerçek anlamda bir devrim, bir dönüşüm, bir kalkınma yaşattı Türkiye’ye, yıllar içinde büyüyerek yaşatmaya da devam ediyor.

İnanması zor ama bazen televizyonlarda ya da sosyal medyada karşımıza çıkan gariplikler var. Küçümsemek, küçültmek, hatta yok etmek için TEKNOFEST’e “şenlik, bahar festivali, fuar” gibi yakıştırmalarda bulunuyorlar. Bunlara hakikaten gülüp geçmek lazım. Zaten artık toplum herkesin, her kanaat önderinin ve etki ajanının ipliğini pazara çıkarıyor. Aylarca, hatta yıllarca TOGG’un İtalya’da üretildiğini söyleyenler, toplumu zehirlemek isteyenler olduğu gibi; TEKNOFEST’in içi boş bir şenlik, saman alevi olduğunu söylemek isteyenleri okuyucuların vicdanına bırakmakta yarar var.

TEKNOFEST, DENEYAP, TAKEOFF üçlemesinin sadece Türkiye’de değil, bu alanda dünyada yapılan en büyük ve en kapsamlı dönüşüm hareketi olduğunu bilmeyenlere ne kadar anlatsak yeridir. Kadim ve köklü bir toplumun kendisini ve daha önemlisi gençliğini hapsettiği “Öğrenilmiş Çaresizlik” paradoksundan alıp çıkaran ve bu gençliği ayakları yere basan, sürdürülebilir, milli, yerli ve gerçekçi bir “Özgüvene” taşıyan ve dönüştüren yolculuğun adıdır.

TEKNOFEST bugüne kadar çıkarttığımız en önemli markalardan da biridir ve bugün sadece Azerbaycan, Pakistan, Ukrayna, Malezya gibi ülkelerde değil, Türkiye’yi model olarak almak isteyecek en azından 30-40 ülkede karşılık bulacak çok önemli bir network imkanıdır da.

Pozitif Psikoloji

Biz doğu toplumları genellikle negatif psikolojiye hakim olmakla veya bunu iş yapma modellerimizde öne çıkartmakla eleştiriliriz. Evet kısmen de doğrudur bu eğilim. Örneğin ABD’de iyi yapılan işler alkışlanır, ödüllendirilirken genelde bizde “tabii yapacaksın, bu senin işin, ödevin” vurgusu öne çıkar. Yani ister kamu veya akademi olsun, ister özel sektör nedense bizde kahramanları, gayret gösterenleri, kazananları öne çıkartmak pek tercih edilmez. Vardır belki bunda da bir hikmet! Ama ben yine de alkışlamayı doğru bulanlardanım.

Kaldı ki Türkiye bugün Ukrayna değilse, Filistin gibi çaresizliğe ve imkansızlığa düşmediyse, Mısır gibi darbe ortamında debelenmiyorsa bilin ki toplumun hemen her katmanınında bulunan kahramanları sayesindedir. Öyleyse yazımızın başlığına aldığımız TEKNOFEST’ten hareketle gelin Özdemirlere, Selçuklara, Haluklara, Elvanlara, Orhanlara, Alilere, İremlere, Ayşelere, Fatihlere, Zehralara, Samilere, Ömerlere, Banulara, Mehmetlere, Sedalara, Feyzalara, Yusuflara ve diğer bütün kahramanlara bir teşekkür edelim…

Kimsenin bu varlığa “dokunmasına” izin vermeyelim… İzlemeye, alkışlamaya, destek sunmaya devam edelim… #TEKNOFEST etiketini unutmayalım… Çocuklarımızı eğitmeye, onlara umut aşılamaya, girişimcilerimize mentör olmaya, yön göstermeye devam edelim… Çünkü TEKNOFEST, DENEYAP, TAKEOFF ve bağlantılı diğer bütün alt programlar, sahip olduğumuz en güçlü umudumuzdur… Türkiye’nin hem sert gücünü hem de yumuşak gücünü tahkim eden çok önemli bir platform, araç ve felsefedir…

NELER SÖYLENDİ?
@
Yusuf Sarıkaya (Emekli İl Müftüsü) 4 ay önce
Tebrik ederim. Muhteşem bir yazı. Tebrik ederim. Evet genç kuşaktan yeteneklileri bulup onlara ışık olmak çok değerli. Ayrıca savaşsız bir dünya hayal edip gençlerimizi Batı Değerleri (!) Arkasında koşturup sonra sükut u hayale uğratmamak gerekir. Ama savaşın da ahlakının olduğunu bilerek hazırlıklı olmak icap eder. Batı Bosna-Hersek'te ,Kosova'da, daha önce Afrika'da ve Amerika yerlilerine vb. Kendi uydurduğu putlarını yedi. Şimdi de Filstin'de yiyor. Gençlerimizi şuurlu yetiştirmekzorundayız
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA