DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Ufuk Batum
Ufuk Batum
Giriş Tarihi : 14-08-2022 02:05

Güneş Çin’den mi Doğuyor?

Çin olgusu bugün bütün dünyanın gündeminde. Ancak itiraf etmeliyim ki, bu konu birçok kişiye kıyasla benim gündemime daha yoğun ve daha erken girmişti. Çünkü 1990’larda yurtdışında yaşayıp çalışıyor ve yeni bölgelere, pazarlara çok fazla seyahat ediyordum.

Unutmayalım ki; Batı toplumları o yıllarda hem daha çok üniversite, think-tank ve politika geliştirme enstitüsüne sahipti, hem de istihbarat için daha fazla bütçe harcayabiliyordu. Özellikle ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkelerde yerleşik olan büyük şirketler, çapları itibariyle gelecekteki fırsatları ve tehditleri anlamaya daha fazla kaynak ve emek ayırabiliyordu.

Arjantin’den sonra Hindistan Raporu özellikle bana motivasyon kaynağı olmuştu. Bu kez rotayı Çin’e çevirmek bana yeni bir fayda, önemli bir katkı gibi görünüyordu. İşten güçten zaman ayırmak, blok olarak 10-15 gün Çin’e gitmek, incelemelerde ve temaslarda bulunmak, dönüşte de bunu raporlayarak kamuoyu ile paylaşmak pek kolay gözükmese de bir kez kafaya koymuştum! Bunu yapacaktım, yapmalıydım!

Yaptım da! O ne ilginç bir seyahatti öyle! Ne olaylar, ne detaylar… Belki bir gün anılarımı kaleme alma heyecanı duyar, zaman bulabilirsem detaylarını orada yazmak, sizlerle paylaşmak isterim… (Biyografiler ve otobiyografiler öyle kıymetlidir ki aslında!) Ama şu an okuduğunuz kısa bir makale, sadece bir köşe yazısı… Kusuruma bakmayın…

“Yükselen Güç: Çin” başlığıyla kaleme aldığım rapor; Çin’in her yıl çekmeyi başardığı 30-50 milyar dolar doğrudan yabancı yatırımdan, Merkez Bankası’nda birikmeye başlayan bol sıfırlı dolar rezervinden, kırsaldan büyük merkezlere olan akıl almaz göçten (Çin için bu olgu bizdekinin tam tersidir, batıdan doğuyadır), dev sanayi bölgelerinde ölçek ekonomisiyle modellenen üretimden, büyük altyapı yatırımlarından, belki de en önemlisi planlı ve merkezi devlet kapitalizminin tıkır tıkır işleyişinden bahsediyordu. Rapor, Türkiye’nin telaşla gittiği 2002 seçimlerine yaklaştığı bir konjonktüre denk geldi. Bir kazaya uğradı ve arzu ettiği katkıları pek de veremedi aslında.

Çok uzun yıllar boyunca örneğin demir çelik, çimento, diğer metaller ve önemli hammaddelerin dünya fiyatını Çin’in konut ve altyapı projelerindeki büyüme oranı belirledi. Nasıl mı? Çünkü şaşırtıcı bir şekilde bu malzemelerin % 20-40’ını tek başına Çin pazarı satın alıyor ve yeniden yapılanma için harcıyordu. Çin’de talep yükselirse dünya çapındaki fiyatlar yükseliyor, talep biraz kısılırsa fiyatlar gevşiyordu. O zamanlar 1,2 milyar nüfuslu bu ülke bugünkü rakiplerinin (ve en başta ABD’nin) gözü önünde, bütün dünyadan inanılmaz düzeyde yatırım çekti, yeni merkezler ve kentler kurdu, altyapısını geliştirdi, önce kalitesiz ürünlerle, sonra da orta kalite ürünlerle dünya ticaretinde öne çıkmaya başladı. Bugün ise tam bir süper güç!

Trump’ın “Büyük Amerika” rüyası (veya hüsranı) için Çin’e açtığı ticaret savaşlarıyla aynı dünyada, aynı düzlemde, aynı zaman diliminde yaşadık hepimiz… (Biden da az şaşkın çıkmadı hani!) Çin’den çıkan pandeminin ne olduğunu Google’dan sorguladık, dünyaya nasıl yayıldığını YouTube’dan izledik, işlerimizi ve toplantılarımızı Zoom’dan yürüttük… Zoom’un çok hızlı bir şekilde yüzlerce milyon kullanıcı bulması sonrasında şirket değeri 120 milyar doları aştı… Şüphesiz ki bilmeden buna hepimiz katkı verdik… Bu arada, Türkiye’nin en büyük 10 şirketinin piyasa değeri toplamı ne yazık ki şimdilik bu tutara yaklaşamıyor bile!

Ofislerimize, okullarımıza belki gidemedik ama kahvaltıdan kalkıp masanın diğer tarafında hemen çevrimiçi olarak şortlarımızla, belki de pijamalarımızla daha uzun saatler çalışabildik. Kapitalist çarklar için belki de daha üretken olduğumuz garip bir deneyin içindeyiz. Evet, birileri bunun “deney” olabileceğini söylüyor. İnsanoğlu, pandemiye kuvvetli bir “dijitalleşme” ile cevap verdiğini düşünüyor.

Truva Yayınları’ndan çıkan “Yol Kuşak Girişimi Bağlamında ÇİN’i ANLAMAK” isimli kitabı öneririm. Ama bu yeterli değil; Hindistan’ı, bütün bir Afrika’yı, Latin Amerika’yı, Asya Pasifik’i çok daha iyi anlamamız, kavramamız gerekiyor. Farklı bölgeleri, kültürleri, dilleri, pazarları ve geleceğin eğilimlerini izlemek ve bu yolculuğa daha donanımlı çıkabilmek için şüphesiz ki toplum olarak, şirketler ve markalar olarak, kurum ve kuruluşlar olarak daha fazla çalışmalı ve her alanda özgün içerik üretmeliyiz. Daha spesifik alanlarda ve konularda birçok uzman ve meraklı beyinler yetiştirecek üsler kurmalıyız.

Yazmak… Çizmek… Okumak… Tartışmak… Ve sentez yapmak en önemli işlerimiz arasında olmalı… Değil mi?

​​​

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA