DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Ufuk Batum
Ufuk Batum
Giriş Tarihi : 14-08-2022 01:35

Orwell Çağı mı?

Çok ilginç dönemlerden geçiyoruz… Öylesine ilginç ki hepimiz filozof olduk çıktık… Benim de son aforizmam geçenlerde sosyal medyada yerini aldı… Şu son cümlem ne kadar oksimoron bir söz oldu, değil mi? “Aforizma” kelimesiyle “sosyal medya” aynı cümlede geçince oksimorona çalmaz da ne olur?

Çok yıllar önce yazıda, çizide çok daha deneyimsiz biri olarak Babıali’de geziniyordum. Aslında ilk kitabım için yayınevi arıyordum. Öyle çok eski bir tarih de değil, bundan 20 yıl önce falan. Yani New York’ta bulunan İkiz Kuleler (WTC) terör saldırısıyla vuruldu vurulacak. Tam tarihi hatırlamıyorum ama yine İstanbul’un güzel sonbahar günleri. Tabii öyle randevu almak falan yok; adeta çat kapı gidiyorum yayıncılara. Sağ olsun hepsi güzel karşılıyor, önce çay kahve, sonra derin bir sohbet. Ama hiçbiri “tamam biz basarız” demiyor. Tabii o kitap işi orada kaldı.

Büyük bir teknoloji şirketinin genel müdürüyüm ama nedense yazı beni daha çok çekiyor. Akşamları, hafta sonları, fırsat bulduğum hemen her an kapanıp yazıyorum. Ama en çok da Babıali’nde avare avare gezinmek ve dost edinmek geliyor içimden. Öğlen çoğu zaman iş yemekleri oluyor; algoritmalar, ekipler, yeni ürünler, teklifler uçuşuyor masada ama iş çıkışı kitapçılarda, yayınevlerinde İstanbul’un simidiyle o acı çayın buluştuğu ortak tadı adeta perçinliyorum zihnimde.

Şanslı bir insan olduğumu itiraf etmeliyim. Hele hele Hindistan gezimden sonra “iyiyi bulmayı, çekmeyi” öğrendiğim söylenebilir. Unutmazsam bir gün Hindistan anılarımdan da bahsetmeliyim. Yaşama olumlu baktıkça olumlu işlerin, iyi insanların, hoş durumların gelip o kalabalık, o yığın içerisinde arayıp sizi bulması sihirli bir güzelliğe sahiptir. Benim de genelde öyle olmuştur; hem işten hem Babıali’den hem de başka çevrelerden çok dost edinmişliğim, bir arkadaşımın ifadesiyle “çok insan toplamışlığım” vardır. Güzel şeyler biriktirmek hoş da keşke para biriktirmek zorunda kalmasa insanoğlu. Az veya çok hepimiz şu gözü çıkası, boynu devrilesi kapitalist düzenin içinde kendimize bir yol bulmaya çalışmıyor muyuz?

Sanıyorum öğleden sonra saat 3’te bir toplantı için sözleşmiştik benim odamda. Sizin anlayacağınız, problemli bir konuyu ele alacağımız sıkıcı bir toplantıdan başka bir şey değildi. Usuldendir ya şirket ağalarının odalarında televizyon olur, arada göz ucuyla haberler, piyasalar takip edilir. Bizdeki düzen de öyleydi. Ancak az sonra “breaking news” başlığıya CNN International’da şaşırtıcı şeyler izlemeye başladık. İnanılacak gibi değildi, habere göre bir uçak “yanlışlıkla” -zamanında defalarca toplantıya gittiğim- İkiz Kuleler’den birisine çarpmıştı. Sıkıcı toplantımız bir anda gündemden düştü. Elimizdeki sıcak kahveyle televizyonu pür dikkat izlemeye geçmiştik hepimiz. Sonrasını biliyoruz zaten. ABD kendi topraklarında ilk kez böylesine büyük bir terör saldırısına maruz kalmıştı.

Günler günleri kovaladı, hasar tespiti yapıldı, olay uzunca bir süre yorumcular tarafından tartışıldı. Üç bine yakın masum insanın öldüğü haberi küçük puntolarla, oğul Bush’un seslendirdiği “Axis of Evil” ve Haçlı Seferi sloganları ise çok daha büyük puntolarla yer buldu. Tabii çoğu insan o zamanlar Huntington’ın tezlerini de doğrusu pek bilmiyordu. Ama sonradan herkes uzman kesildi tabii başımıza.

Yazıda savruldum sanmayın… Bakın yine bir sonbahara yaklaşıyoruz… İstanbul yine tatlı bir esintiye sahip… Birkaç gün sonra yine 11 Eylül’ü tekrar tekrar konuşacağız, çıkan belgeselleri izleyeceğiz… Ve bundan birkaç gün önce, tam 20 yıl boyunca işgal ettiği ve o koca ülkeyi yok edip, perişan bir halde kendisine tanınan sürede zorlu bir tahliye yapan ABD’yi konuşmadık mı? Son 20 yılda açtığı bütün cephelerde toplam 8 trilyon $ harcayan, israf eden, açtığı savaşları kaybeden ABD! Şimdi ne olacak Afganistan’ın hali? Zararın, yok oluşun bedelini kim ödeyecek?

Babıali hasbihalinden kalma bir dostum geçenlerde, yeni kurduğu dijital bir edebiyat dergisinde yazı yazmamı isteyince nedense şu son 20 yıl gözümün önünden bir film şeridi gibi gelip geçti. Tabii yazı isteğim de depreşti. Yazar bir dostum her ne kadar “en iyi yazı kendin için yazdığın yazıdır” dediyse de ben yine de kendimi okuyucuya karşı sorumlu hissederim. Öyleyse yazının girişinde bahsettiğim aforizmamı paylaşmadan bitirmeyeyim.

“Özgürlük ve bolluk çağı bitti. ORWELL çağı başladı. Baskı, kontrol, kaos, ve darlık çağı.” Yine de siz siz olun umudunuzu hep koruyun…

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA