DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Ufuk Batum
Ufuk Batum
Giriş Tarihi : 14-08-2022 01:59

Arjantin, Hindistan ve Türkiye Üzerine Düşünceler

1990’ların sonuydu… 1998’de Doğu Asya krizi ile ekonomik anlamda dünyayı etkileyen sarmal yavaş yavaş Latin Amerika’da bulunan ekonomileri de sıkıştırmaya başlamıştı…

Nitekim 2001 yılında özellikle Arjantin diğer ülkelerden daha derin ve bir hayli de kalıcı bir krizin içine düşmüştü… Arjantin, bu bunalımı öylesine sarsıcı yaşadı ki; haberlerde verilen görüntüler hiç de iç açıcı değildi… Gasp, talan, hırsızlık ve suç almış başını gitmişti… Görüntüler ürkütücü ve ürperticiydi…

Bundan kısa bir süre sonra da Türkiye kendi krizi ile tanıştı! Zaten 1999 depreminde kötü bir sınav veren ağır bir devlet yapılanması söz konusuydu. Ne teknolojik altyapı ne de iletişim hızı bugünkü gibiydi. Kaybın ve zararın büyüklüğünü kavraması bile birkaç gün süren devlet, fazla bir ilke ve prensibe dayanmayan bir koalisyon hükümeti tarafından yönetiliyordu. Asya krizinin etkileri, terör ve faali meçhul dosyalarının getirdiği siyasi çalkantılar, 28 Şubat post-modern darbe sürecinin yansımaları ve uyum içinde olmayan bir iktidar aygıtı ülkeyi duvara toslamaktan alıkoyamayacaktı!

İşte tam da böyle bir konjonktürde Türkiye’ye yeni dönmüş, özel sektörde görev yapan üst düzey bir yöneticiydim. Yoğun bir iş hayatının yanında sivil topluma, akademiye ve toplumsal gelişmelere karşı özel bir ilgim de vardı.

Hemen küçük bir çalışma grubu marifetiyle “Türkiye, Arjantin Olur Mu?” başlıklı bir raporun oluşumuna katkı verdik. Türkiye’deki kriz de en az Arjantin kadar derindi, hatta cumhuriyet tarihinin kesinlikle en sarsıcı ekonomik, sosyal ve siyasal kriziydi. Ama incelemeler ve temaslar sonunda ortaya çıkan düşüncelerimiz, gözlemlerimiz, okumalarımız, içgüdülerimiz bize “Türkiye, Arjantin Olmaz!” diyordu. Çünkü Türkiye farklı bir kültür, inanç ve sosyal kodlar havuzundan besleniyordu. Türkiye’nin geçmişi, merkez-çevre sosyolojisi, dayanışma kalıpları ve belki de en önemlisi aile yapısı Arjantin’den ve doğal olarak bütün bir Latin Amerika dünyasından belirgin bir şekilde farklıydı.

2001 krizinde belki çoğumuzun iflahı kesildi, fakirleşme anlamında dibi gördük, şirketler battı, insanlar işsiz kaldı ama gerçekten de bir Arjantin olmadık! Fakat belki de ilk defa toplumun hemen her kesimi şartların dayatmasıyla kendi dünyasında, kendi sektöründe yeniden yapılanma sürecine girdi: Bankalar, özel sektörün büyük oyuncuları, siyaset kurumu, bürokrasi, KOBİ’ler, üniversiteler ve diğer kesimler. “Her şerde bir hayır vardır!” sözü belki de ilk kez kendisini bu çapta hissettiriyordu.

Arjantin Raporu ile başlayan süreci takiben, topluma katkı sunabileceğimi düşünerek hemen Hindistan’a gittim. Yaklaşık iki hafta boyunca ker kesimden üst düzey karar vericiler ve kanaat önderleriyle görüşerek Hindistan’ın yazılım dünyasında 15-20 yılda sağladığı ilerlemeyi “Hindistan Bilgi Teknolojileri ve Türkiye Modeli” başlıklı raporda kaleme aldım. Beklemediğim kadar da kamuoyunda ve medyada yer bulan bu raporun Türkiye’nin teknoparklar kurma hususundaki kamu politikalarına katkı ve hız verdiğini de ayrıca memnuniyetle ifade etmeliyim.

Hindistan’da gördüğüm “zengin fakir, gelişmiş gelişmemiş, şanslı şanssız, evli evsiz” ayrımının keskinliği ve vahşiliği beni kişisel düzeyde adeta çarptı! Fazlaca şok etti! Ve benim için o seyahatten sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı artık kesindi! Bu konuyu ayrı bir yazıda ele alacağım, kim bilir belki önümüzdeki birkaç hafta içinde… Nedense okuyuculardan bu konuyu kaleme almam hususunda kuvvetli bir teşvik var… Belli ki merak ediliyor…

Türkiye en derin krizini yaşadığı 2001 yılına kıyasla bugün şüphesiz ki çok daha farklı bir yerde. Son 20 yılda çektiği 200 milyar doları aşan doğrudan yabancı yatırım (FDI) ve diğer imkanlarıyla birçok alana odaklandı, altyapılar kurdu, batı ile mesafeyi kapatmaya çalıştı. Kayda değer ve büyümeye yüz tutmuş bir girişimcilik ve inovasyon ekosistemi kurulma yolunda. Bu ekosistem, Peak Games gibi 1,8 milyar dolara satılan oyun şirketleri çıkarttı. Savunma sanayinde çok somut ve olumlu gelişmeler yaşandı. Yeni ve geniş kapasiteli hastane yatırımları pandemi döneminde Türkiye’ye göreceli bir avantaj sundu.

Uygulanan bazı olumlu politikalar, çevik bir özel sektör ve toplumun her daim iştahlı, istekli yapısı bence Türkiye’nin gerçek gücünü oluşturuyor. Tabii eksiklikler de yok değil. Liyakat en önemli konulardan biri. Özgürlükleri genişletmek de. Çözüm bekleyen birçok husus var şüphesiz ki. Bunları biz kendimiz çözeceğiz; işbirliğine ve diyaloğa açık olarak ve dünyanın içinde olduğu değişimden korkmak yerine daha yenilikçi, esnek ve üretken davranarak. Umutlu olmaktan, doğruyu savunmaktan, yapıcı eleştiri getirmekten başka bir yaklaşım da bize yakışmıyor.

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA