ŞAHİT TUTTUM SENİ EY SÖĞÜT
Dudağımda dinmeyen ağıtın izleri, her biri darbem gövdene
Ey söğüt, koynunda sabahın rüzgarı, senden affımı dileyemedim
Artık amberler tütecek kan revan olmuş gölgenin düştüğü yerde
Kulağımda çığlıklar, yeter ağlatmayın çocukları, diyemedim
Bir şarkı süzülür uzaklardan, eğilmiş ve yorgun dallarına
Ey söğüt, koynunda bir aşkın bitimsiz mahcubiyeti, gülemedim
Bilirim, gün beş vakit, dualar yetmiyor kurutulan kaynağına
Gecemde yok uyku, alnımda topun, tüfeğin isi, silemedim
Ahirete yazılmış mısralar iliştirdim üzerinde uçuşan kelebeklere
Ey söğüt, koynunda tırpanlanmış bir şiir, sonunu bilemedim
Budadılar ellerimi, sarılamadım bahçene gömülen bebeklere
Mayınlar doldurdular göz çukurlarıma, ağlayıp ağlayıp ölemedim
Bu bu güzel şiirinde Kurşun kalemin içindeki kömür karası ucunu saran söğüt ağacından tahtası gibi, tüm içtenliği ile duygularını bu şiirde söğüt ağacına açmış. Hepimiz zaman zaman iç dönyamızdaki ben, ile konuşuruz. Bu şiirde yansız, içindeki benden kurtularak, dışsal söğüt ağacı muhattap alınmış ve içini dökerek harika bir şiir ortaya koymuş.Teşekkürler.Hocam.