"Ey oğul! Sana öğüt vermek isterim, gerçi zamanımızda her oğul babasının sözünü tutmuyor, inşallah kabul edersin."
"Ey oğul! Gençler kendi bilgilerini yaşlıların bilgisinden üstün görürler. Bu kanaatin yanlış olduğunu bildiğim halde sana yol göstermede susarsam bu doğru olmaz. Öğüt aklın süsüsüdür, benim yapacağım onu sana hediye etmektir."
"Okumaktan üşenme! Daima kitap ve kalemin yanından eksik olmasın. Bunlardan başka nesneyle gönlün uğraşmasın. Dersi çok yap. Tembellikten utan, tembel gençlerden olma! Neşeli ol..."
Bu sözler günümüz "Z" kuşağına verilen öğütlere benziyor ama değil.(1082) yılında Keykâvus b. İskender tarafından yazılmış "Kâbusname" isimli kitaptan alınan öğütler... Okuyunca çok şaşırdım. Sanki günümüzdeki gençlere verilen nasihatlar gibi...
İlk olarak Farsça yazılmış bu eserin, ileriki dönemlerde Türkçe çevirisi bir kaç kez yapılmış. En çok beğenilen tercümesi ise 2. Murat adına Mercimek Ahmet b. İlyas tarafından kaleme alınmış. O dönemki "Eski Anadolu Türkçesi'nin" en güzel, en değerli edebi üslubu ile yazılmış olduğu için dil bilimcilerin tercih ettiği eşsiz bir tercümedir. Müellif, sadece birebir tercüme yapmamıştır. Kendisinin de eklediği kısımları mevcuttur. Atasözleri, deyimleri ve Türk geleneğine uygun ifadelere de yer vermiştir.
Okuyucuya gelince; nitelikli bir zarafetle yaşamın en gerçekçi yönlerini anlatan bu kitap sayesinde büyük bir kültüre müşahade ediyorsunuz. İnce ve nükteli cümlelere derin anlam katan mecaz cümleler de eklenince sanki günümüzün kişisel gelişim kitabını okuyormuş gibi oluyorsunuz... Sanırım onların da kaynakları böyle kitaplar.
Böylesi bir nasihat kitabının edebi dille yazılmasına "İşte tam da edebiyatın zevki bu olsa gerek." diyorsunuz.
Klasik eserler her daim tazeleğini insanlık için koruyor. Çünkü insan değişmiyor sadece kullandığı araç-gereçler, giydiği eşyalar bir de lisanı değişebiliyor. Bebek o zaman da bebek. Çocuk, genç, ihtiyar hep aynı...
Herkesin adalete olan ihtiyacı, korunma, barınma, aile kurma, maddi güç, sağlık, iyilik yapması veya kendisine iyilik yapılınca mutlu olması. Güzel sözler gönlü okşarken kem sözün inciticiliği gibi değişmeyen bir çok unsuru misal verebiliriz.
Mesela aşkla ilgili yorumu da dikkatimi çekmişti, "Sakın aşık olma! Olursan aklın kaybolur. Aşk latif karakterli insanların işi, herkes aşık olamaz. Vuslatı ister durursun yanında da olsan hasretsin uzakta olsa da..."
Vurgulaması ve bu konu hakkındaki tavsiyelerini okuyunca hafif bir tebessüm ettim. Bu tebessüm oğlununun yüzme öğrenmesini istemesiyle gülümsemeye dönüştü. "Oğul yüzme öğren!" demiyor. Kendi gençliğinden örnek veriyor. Babasının onu yüzme öğrenmesi için zorlamasını ve kendi isteksizliğinden konuyu açıyor sonra başına gelen gemi kazasından bahsedip nehri yüzerek nasıl kurtulduğunu anlatıyor. Bu nedenle babasına teşekkür ediyor.
Bunları okurken benim de babamın bu şekilde davrandığını hatırlıyorum.
Babam çok iyi bir gazete okuyucusuydu. Benim okumamı istediği bir yazı olunca ne hikmetse gözlüklerini bulamaz, "Kızım bu yazıyı yüksek sesle oku da dinleyeyim. Gözlüklerimi bulamıyorum" diyerek o yazıyı bana okuturdu. Henüz 13 veya 14 yaşlarımda bu taktik sayesinde gerçekte hiç okumayacağım gazetelerin köşe yazılarını okur sonra babamla ne demek istediğini konuşurduk. O da çok sevdiği yazar arkadaşından bahsederken "Müthiş bir kalemşördü" derdi. Herhalde yazarlık ve şu an yazdığım köşe yazımın temelleri o zaman farketmeden bana atılmış olmalı...
Gençlere iletişimin sırlarını yaşadıkça, okudukça satır aralarında öğrenebiliyorsunuz. Her dönemin zorluğuyla birlikte rahat zamanları da var. Evlatla iletişim ise işin en zaruri ve mahir yoludur... Çok fazla ilgi hiç ilgi gibidir. İfrat- tefrit arası ortayı bulmalı ve gerektiği ölçüde söylemeli... İşin ölçüsü siz ve gencin arasındaki hassas dengededir. Ama hayat çok kısa en önemlisi sağlığı ve mutluluğu... Zaman en güzel öğretmen olur. Yeter ki var olalım ve sevgiyle tutunalım. Bu 3023 yılında da böyle olacak...
Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi
Musa Aşkın
Gerçek Derinlik İçimizde
Gevher Aktaş Demirkaya
Ben Yemen Türküsü’nü Söylerken Ata Ağlardı
Yusuf Sarıkaya
Bizim Kuşak /4
Mine Çağlıyan
Özgürlük
Sedat İlhan
Sami Çelik Bey’e
Ümmügülsüm Hasyıldırım
Bir Mum Işığına Tutsak
Suna Türkmen Güngör
Ruhun Terazisi
Ümit Polat
Hakan Bahçeci’nin Öykü Yoculuğu
Dilek Tuna Memişoğlu
Sudan Ağlıyor
Ebru Bozcuk
Yaşam Gustoluğu
Mehmet Şahan
Hasene ve Hasenat
Serhan Poyraz
Goriot Baba / Honore de Balzac
Ayşe Parlar Gürkan
Duyguların Matematiği
Hilmi Yavuz
Okuma Takıntısı
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
Sevgi Yönetimi
Haluk Özdil
Nazilerin Gizli Silahı Lili Marleen
Ahmet Furkan Demir
Çağımızın Hastalığı: Gösteriş
Hüseyin Uyar
İstanbul Senfonisi
Nevin Bahtişen
Hayata Dair
Ayfer Güney
Dur
Deniz İmre
Anlam Arayışının Sessiz Çığlığı
Hamiyet Su Kopartan
Meşguliyet
Sami Çelik
Ey Zımni
Turan Demirci
Yapılmayacaklar Listesi
Muhammet Çavdar
Bir Uyku Bin Ölüm
Reyhan Mete
Ey Ruh! Geldiysen Üç Kez Tıkla
Esedullah Oğuz
İçimiz Dışımız Suriye
Hakan Cucunel
Türk Edebiyatı ve Türkçe Edebiyat
Cengiz Hortoğlu
Mutlu Olmak mı Nasıl Yani?
Ufuk Batum
Yediği Ayazı Unutmamak
Şükrü Doruk
Alma Ağacı
Uzman Klinik Psikolog, Dr. Ezgi Yaz
Hayat Gökyüzüdür, Bakış Açımız da Teleskop
Demet Mannaş Kervan
Sözde Hayvanseverin Eseri: Sokak Köpeği
Tamer Şahin
Dünyalı Barış Manço
Kadir Çelik
Affet Bizi Güzelhisar