DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Ayfer Güney
Ayfer Güney
Giriş Tarihi : 01-09-2022 00:32

Kardeşiz

“Ah!” diyerek elini başına götüren Habil, kendisine isabet eden taşın nereden geldiğini görmek için arkasına döndü. Karşısında gözlerinin içi kıpkırmızı, yüzü siyahlaşmış Kabil’i gördü. Elinde büyük bir taşla ona hınç dolu gözlerle bakıyordu. Habil ona ne dediyse, Kabil’in öldürücü darbelerinden kurtulamadı. Yere düştü. Kafasından hızla akan kırmızı sıvı, toprakla buluştu. Kandı bu… Hem de kardeş kanı. Toprak daha önce böylesi bir kanla tanışmamıştı. O dahi bu kanı kabullenmekte zorluk çekercesine, rüzgarın tozlarını kaldırmasına izin verdi. Lakin bu tozla örtülecek bir günah değildi. Toprak mecburen ilk mazlum, masum ve neden öldürüldüğünü anlamayan Habil’i şefkatle bağrına bastı. 

Kabil ise yaptığıyla gurur duyuyordu. Kardeşini öldürmenin hazzını olabildiğince yaşıyordu. Kendini son derece haklı görmüş ve bu haklılığın verdiği gücü sevmişti. Habil ne güzel yalvarmış, ondan aman dilemişti. Sönmüş ve küçülmüş vicdanında bir damla pişmanlık hissetmiyordu.

Hissetmeyecekti de... O, yaptığının doğruluğundan emin olarak yaşadığı yere doğru yürürken sonsuza dek lanetlendiğinin farkında değildi. 

Binlerce yıldır anlatılan ve anlatılacak olan bu hikaye, üç büyük dinde ibret alınması için insanlığa ulaştırılmış. En son, bizim kutsal kitabımızda da anlatılan bu kıssadan, insanlık ders aldı mı?

“HAYIR!..” Okuyucu, o kadar içten ve güçlü bir sesle söyledin ki buradan işitir gibi oldum. Seninle aynı fikirdeyim; bırakın ders almayı, Kabil’in yolundan gidenler dahi var.,, savaşlar, kadın ve çocuk ölümleri, vahşice işlenen cinayetler, maalesef hiçte azalmadı. Peki neden? Herkesin bu soruya karşı çok güzel cevaplarının olduğundan eminim. Benim cevabım ise; insanın kendi içindeki Kabil’den habersiz oluşudur… 

İçinde Kabil’i mi büyütüyor yoksa Habil’i mi, çoğu zaman farkında olmuyor. Kabil tarafımızda; kıskançlık, kibir, güç sarhoşluğu, nefret ve en önemlisi sui zana tabi olmak var. Bu ruh halinde ki kişi kimseye inanmaz, güvenmez, etrafına kuşkucu gözlerle bakar. Böylelikle zamanla içinde sinsice büyüyen Kabil, aklı da küçülttüğü gibi vicdanı da susturur. Artık kendinden başka bir canlıya hak vermez. Sürekli almayı ister. Kendi karanlık dünyasını apansız yaymak için çalışır. Bunun için her türlü hile ve entrikayı hazırlar. Kurduğu bencillik ağına bir kurbanın düşmesini bekler… 

Bir de Habil tarafımız var. İyi tarafımız… Dostluktan, kardeşlikten ve paylaşmaktan yana olan tarafımız. Sadece insanlara değil, tüm canlılara eziyet etmekten kaçınan tarafımız. Kibire dayalı değil, çalışkanlığıyla ve doğruluğuyla elde ettiği özgüveni sayesinde, başta şahsımıza ve insanlara saygı duyduğumuz tarafımız… Alay etmekten şiddetle kaçınmamız, küçümsemenin ileride başımıza ne büyük dert açacağını bilen tarafımız aklımızı, iyiye, doğruya ve güzele yönlendirerek onu büyüten tarafımız… Allah Habil’in kurbanını neden kabul etmişti? Çünkü en güzel, en seçkin ve en besili hayvanını kurban olarak sunmuştu. Cömertliği takdir görmüş, cimri olmaktan kaçınmıştı. Bu güzel hissiyatları seven kalplerde kıskançlık barınmaz. Eşinin, kardeşinin, dostunun başarısı ve becerisi ile gurur duyar. Düşenin elinden kaldırır, içten gülümser. 

Hayata ne verirsek, o bize sadece ahrette değil Dünya’da da döner gelir, en ihtiyacımız olduğu zamanda bizi bulur. Size küçük bir sır vereyim okuyucu; Habil tarafımızı besleyen ve büyüten duygunun adı “SEVGİ” dir. Kabil tarafımızı büyüten ise “KORKU VE NEFRET”tir. Zaman zaman içimizde bu ikisi, çatışsa da dikkatli ol! Kabil kazanmasın yoksa zalimlerden olursun. 

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA