DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Ayfer Güney
Ayfer Güney
Giriş Tarihi : 27-08-2022 00:53

İhtilal

Bugünlerde bir telaş bir telaş... Aman neler oluyor dostlar bir bakalım bizim kulübe. Baktım baktım bir de ne göreyim? Üçüncü öykü yarışmasının heyecanının tadı damağımızdayken, dördüncüsü başlamış. Herkes kalemlerini hazır etmiş ya da çok önceden öykülerini hazırlamış. Juri; ’’Her defasında ölçü yukarı doğru çıkıyor, daha iyisini yazın.’’ demiş. ‘’Eyvah! Ne yapacağım? ‘’ telaşına düşülmüş. Bu tatlı, şevkli endişe ile öykülerini hazırlamaya başlamışlar.Birbi rinden güzel öyküler yazılıyor. Giderek güçlenen kalemler halis bir niyetle yazılıyor ki ışığını fark etmemek imkansız.  Bir ince düşünüşün, çırpınışın ve gayretin madde aleminde bulunmayan, yüksek değeri...

Bu değeri daha önce farkına vararak, sahip çıkmayı bilen İngiltere, Sanayi Devrimi’ni gerçekleştirdi. Onların da klasik edebiyatları ve ağır metinleri vardı. İşte burada duruyorum, düşünüyorum ve soruyorum. Neden öykü, deneme, anı ve diğer yazı unsurlarını geliştirmişler? Uzun uzun düşündüm. Eskiden belirli bir zümrenin elinde olan edebiyat gücünü daha kısa ama vurucu metinler halinde yazarak, halkı bilinçlendirmede en etken yol olduğunu anladılar. Romanlar, kahraman ve yaşamsal kavramlarla sarılı ve betimlemelerle insan zihninin, hayal gücünün ve idrak kapasitesinin gelişmesine yol açtı. Bu sayede Batı edebiyatı, halka yayıldı ve okuma oranlarını artırdıkça ilerledi, kalkındı. 1800’lü yıllarda artık ev hanımları da kitap bastırmaya başladı. İşte Sanayi Devrimi’nin sırrı ve gizli gücü olan edebiyat...Bu gücün, yöneticilere sağlam siyaset üretmesinde büyük katkısı oldu. İleri görüşlülük sayesinde, değil on yıl sonrayı, yüzyıl hatta daha ileriyi okuma idrakı kazandı. Halk, bilinçlenerek her alanda toplumun eşitlenme mücadelesini verdi. Bu gizli gücü fark edemeyen devletler geride kaldı. Öngörülü siyaset üretemediler, ellerindekilerini de kaybettiler.    

Gelelim bize olan etkisine... Efendim, roman, öykü, şiir ve diğer yazı çeşitleri artık bizde de çoğalmaya ve zenginleşmeye başladı. Her ne kadar dillere pelesenk olsa da ‘’Türk toplumu okumuyor’’ sözünün tesirinden kurtulan halkımız, çok da güzel okuyor. Okumakla kalmıyor, düşünüyor, kavrıyor ve nihayetinde yazıyor. Bu sefer de kalemleri eziliyor, hor görülüyor hatta gözlerinin önünde kırılıp, atılıyor. Yetmiyormuş gibi üstüne basılıp geçiliyor. İşte bu ıstırapları derinden yaşayanlar Truva Kitap Kulübü’nde buluştu. Dediler ki, "Bir zihin ihtilali yapalım." Evet üstatlara saygı sonsuz... Onlardan aldığımız yazma aşkını yayalım, dağıtalım ve çoğaltalım düşüncesiyle ‘’Öykü yarışması’’ başlattılar.         

Edebiyat yayılsın, yazılsın, çoğalsın bu sayede öngörülü rasyonel adımlar atalım. Bu bizim kalem ihtilalimiz olsun. Dışarıdan ithal değil, kendimize has ve özgü, içimizden doğsun. Etrafa pozitif enerji ile dolu dalga halinde yayılsın. Kim böylesi bir mutluluk dalgasına karşı koyabilir ki? Bir köşede oturup; ‘’Kitabım okunmuyor, bu halk cahil,  beni anlamıyor.’’ diye derin iç çekişler, ‘’Değerim bilinmiyor, ben yükseklerdeyim...’’ deyip keşfedilmesini bekleyen ve inleyen yazar buhranlarının kime ne faydası var? O halde gel katıl bize! Hepimiz yazı coşkusuyla Truva Kitap Kulübü öykü yarışmasını bir ihtilale çevirelim.

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA