DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Demet Mannaş Kervan
Demet Mannaş Kervan
Giriş Tarihi : 25-08-2022 02:52

Polisiye Edebiyatında Türler, Alt Türler... Ne Kadar Gerekli?

Polisiye, yani konusu polisin ilgilendiği alanlara giren durumlara verilen genel ad. Tabi bu makalede ele alınacak konu Polisiye Edebiyatı. Tanımda her ne kadar  “polisi ilgilendiren alanlar” dese de bu edebiyat türünde yer verilen karakter profilini sadece polisler oluşturmuyor. Suçluyu kovalayan karakter bazen bir dedektif, bazen poliscilik oynamaya hevesli bir amatör, bazen adaletin yerini bulması için çabalayan bir kahraman,  bazen emekli bir polis ya da sırf zan altında kaldığı için olayların içine mecburen giren birisi de olabiliyor. Polisi ilgilendiren alanlar; hırsızlık, mafya, uluslararası organize çeteler, tecavüz ve daha sayılabilecek pekçok suç olabileceği gibi polisiye eserlerde en vazgeçilmez suç konusu tabi ki cinayettir. Hele de söz konusu seri cinayetlerse tadından yenmez.   

Dünyada polisiye; batıda gizem edebiyatıyla, doğuda ise suç edebiyatıyla ortaya çıkmış ve kurgu yapısıyla diğer roman türlerini de etkilemiştir. Polisiye romanların olmazsa olmazı gizem, gerilim, okumayı kolaylaştıran ve sürükleyiciliği artıran merak unsuru, bulmacayı çözme hevesi gibi öğeler diğer roman türlerinde de anında yerini bulmuştur.   

Polisiye edebiyatının başlangıcı kimine göre Gaston Leroux’un Sarı Odanın Esrarı (ilk kapalı oda polisiyesi), kimine göre de Edgar Allan Poe’nun Morg Sokağı Cinayeti (İlk dedektif kurgusu)  ya da ilk polisiye roman olarak tanımlanan Charles Warren Adams’ın (takma adı Charles Felix)  The Notting Hill Mystery adlı eseridir    

1878’de ilk kadın dedektif romanı yazarı Anna Katherine Green,  Leavenworth Davası adlı eseriyle; ipuçlarından yola çıkarak suçluyu bulma tekniğinin ilk adımını atmış, yıl 1887’ye geldiğinde  Arthur Conan Doyle, Sherlock Holmes adlı eserinde bu tekniği ziyadesiyle kullanmıştır. 1920’li yıllara gelindiğinde başlayan Agatha Christie fırtınasıyla yazar, kendine özgü bir polisiye şekline imza atmıştır. Sadece “Kim yaptı?” sorusu üzerine kurgulanan dedektif edebiyatını değil, onun bir alt türü olan Rahat Polisiye Edebiyatını yaratmıştır. Bu alt türün en büyük özelliği; sadece bir polis ya da dedektifin değil, içimizden bir amatörün bile kendi rahat ortamında ( ev, tatil köyü, gezi teknesi gibi) günlük hayatına devam ederken zeka ve gözlemlere dayalı olarak suçluyu bulabilmesidir.  Bu tarz sonraki dönemlerde Gizem Polisiyesinin gelişiminde büyük önem taşımıştır.

Polisiye romanlarda türü tam olarak belirlemekteki zorluğun sebebi; polisiye türüne özgü kavramların (suç, gizem, gerilim) roman içinde birbirine geçiş göstermesidir. Daha açık bir ifadeyle; polisiye bir romanda suç, gizem ve gerilim unsurlarının biri, ikisi ya da tamamı aynı roman içinde bulunabilmektedir. Türü belirleyen eserin tarzıdır. Siyasi, tarihi, dönemsel, mekansal, mesleki,  v.s. konular ise içerikle ilgilidir, türü belirlemez.Bu sebeple, bizzat tarzın kendisi esas alındığında polisiye eserler üç ana türe ayrılır:

1- Gizem Polisiyesi (Dedektif Polisiyesi ya da Klasik Polisiye de denir):        

“Kim?” sorusuna odaklanılan bu tür kendi içinde pekçok alt türe ayrılsa da, bunların en önemlileri Rahat Polisiye, Sert Polisiye ve Tatlı/Sert Polisiyedir. Rahat Polisiyede; şiddet, kan, ceset tasviri gibi detaylı betimlemelere girilmeden çözüm için ifadeler (tanık, görgü şahidi beyanları) ve zeka, gözlem gücü gibi yetenekler esas alınır. Hikaye rahat bir ortamda başlayıp yine rahat bir ortama kavuşarak sona erer.  Bu alt türde genelde bireysel suçlar işlenir ve olayı çözen kişinin resmi polis olması şart değildir, hatta herhangi bir kişi, bir amatör ya da emekli bir dedektif olması tercih edilir. Daha önce de bahsettiğimiz gibi bu türün en önemli temsilcisi Agatha Christie’dir.  

Sert Polisiyede şiddet, argo, cinsellik, kabadayılık bol miktarda kullanılır. Kanlı sahnelerin, şiddet olaylarının ve ceset görüntülerinin detaylı betimlemelerine yer verilir. Hikaye kötü bir dünyada başlar ve orada biter. Bu alt türe ait romanların sonunda okuyucuda bir umutsuzluk hissi bırakılır. Gizemi çözen kişi resmi polis, dedektif olmalı, amatör bir kişi olmamalıdır. Bu alt türde bireysel suçların yanı sıra organize suçlar da sıklıkla kullanılır. Kara Polisiye ( Noir Mystery) olarak bilinen İskoç polisiyesi, İskandinav polisiyesi bu alt türün alt alt türleridir!  

Tatlı/Sert polisiyeler ise her iki alt türün unsurlarını barındırmakla birlikte çok aşırı şiddet, kan, ceset, cinsellik detaylarına girilmez. Genelde mizah barındıran polisiyeler bu türe girer. En önemli temsilcisi olarak Arthur Conan Doyle gösterilebilir.

2- Suç Polisiyesi: 

“Nasıl?” sorusuna odaklıdır. Suçlunun nasıl yakalanacağı ya da yakalanmayacağı önemlidir. Bu türde dedektif bulunmayabilir, hatta katil baştan bilinebilir. Gizem unsuru aranmaz. Gizem varsa da hikayenin odak noktası değildir. Genellikle toplumsal bozulma, yozlaşma, doğru/yanlış anlayışındaki sapmalar, toplumla birey arasındaki çelişkiler, bireysel onur, hukuksal kuralların eleştirisi gibi ana konuları içerir. Bu noktadan bakıldığında; gizem unsurunu odağa almayan, katilin baştan bilindiği Dostoyevski’nin Suç ve Ceza adlı eseri bu türe örnek olarak verilebilir.

3- Gerilim Polisiyesi (Thriller):      

Bu tür, duygulara odaklıdır. Dedektif karakteri olabilir ya da olmayabilir. Korku, endişe, şüphe, kaygı gibi duyguları esas alır. Suç, okuyucuda gözünün önünde işlendiği hissini yaratacak kadar detaylı anlatılır. Suçlunun, ikinci bir suç işlemeden önce yakalanıp yakalanamayacağı sorusu odakta tutularak gerilim arttırılır. Aynı şekilde hikayenin kahramanı her daim tehlike altındadır ve zamanla yarışır. Bu türün; epik gerilim, karakterlerin dengesiz duygu durumlarının olayla birlikte değiştiği psikolojik gerilim, doğaüstü gerilim, fantastik gerilim ya da casusluk edebiyatı diye bilinen alt türleri vardır.  

Görüldüğü üzere türler, alt türler, alt alt türler derken konu iyice karışıyor.  Zaten tüm türler arasında geçiş olabileceği gerçeği de göz önüne alındığında bu kadar çok türe ayırmanın gereği var mı? sorusu gündeme gelebiliyor. Hatta o kadar ki bazı polisiye yazarları bu duruma itiraz ederek, polisiyenin alt türlere ayrılamayacağını ileri sürüyor. Kendi adıma, bir polisiye yazarı olarak ana türlere değilse de, alt türlere sıcak bakmıyor, yazarı kısıtlayıcı, kalıplayıcı olduğuna inanıyorum. Sırf zaman olarak Osmanlı dönemi seçildi diye Osmanlı Polisiyesi, mekan olarak İstanbul seçildi diye İstanbul Polisiyesi, karakterin mesleği doktor diye Tıp Polisyesi gibi altın da altı türler yaratmak bir reklam ve lansman tekniği olarak, yeni hedef kitleler yaratmak ya da başka kaygılarla yapılabilir tabi ki, ama edebi bir teknik sınıflandırma olmadığı kabul edilmelidr. İyi bir polisiye roman; suç, suçlu, olay yeri, soruşturma, kanıt, suç nedeni gibi kurgu unsurlarını tutarlı bir şekilde bir araya getirmeli, okuyucuyu yanıltmadan, kafasında soru işareti bırakmadan, gizem ve gerekli yerlerde gerilim tarzını da yansıtarak okuyucuyu içinde sürüklemelidir. Gerisi okuyucunun hayal gücüne emanet edilir.

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA