Kış uykusu sadece belli hayvanlara özgü olmamalıydı benim naçizane fikrim. Katılırsınız ya da katılmazsınız. Şimdi bir oylama yapsam çoğunluğu sağ kolumun altına alabilirim sanırım. Kışın tamamına haksızlık etmek istemem tabi ama aralık ayının on beşi ile şubat ayının on beşi tembellik tuşumuz olmalıydı. (Eskilerin deyimiyle karakış ve zemheri aylarında). Ağırlaştırılmış çekim gibi, yavaş yavaş hareket etmeliydik. Mecbur kalmadıkça kapı duvar olmalıydı.
Güneşin yalandan da olsa göz kırptığı saatlerde okula ya da işe gidip hemencecik inimize pardon evimize dönebilseydik.
Kulağa ne kadar ütopik geliyor.
- Şimdi bu deli ne diyor aklımıza neler sokuyor- Diye düşünebilirsiniz. Ama itiraf edin fikir herkesin kulağını bir okşadı.
Şöyle bir teorim bile var. O kısacık sürede çok daha verimli olabilirdik. Gülen bir kasiyer, şaka yapan bir şoför, esnemeyen öğretmen, hastayı dinleyen doktor, günaydını esirgemeyen insanlar topluluğu. Maalesef gülen gözler yerine çapaklı, şiş ve altı morarmış gözlerle; yarım ağız selamlıyoruz günü ve insanları. Mutsuzluk akıyor kışın insanların yüzünden. Depresyon artıyor, kaygılar çoğalıyor. Eczacılar bayram ediyor. Bunu ben söylemiyorum. İsviçreli bilim adamları söylüyor.(Kahkaha efekti)
Kargalar kahvaltısını yapmadan yarı karanlık yarı aydınlık havada; lahana gibi kat be kat giyip koyuluyoruz yollara. Köpekler havlamaya bile acizken "Bu manyakların bu saatte, bu soğukta; sokaklarda ne işi var" Diye arkamızdan bakıyorlar. Onlar da şaşkın. Hele bunun üzerine "Yaz saati uygulaması" bana göre tümden çılgınlık.
Ama “büyüklerimiz böyle uygun görmüş diyor ve konuyu kışın (bana göre) ayrılmaz üçlüsüne getirmek istiyorum. Pijama, panduf ve battaniye; tabi bu üçlüyü kitap, çay, film, mısır... Gibi gibi çoğaltabiliriz. Kış bana uykuyu ve tembelliği çağrıştırıyor. Sanırım ayıgilleri kıskanıyorum her kış...
Bir de bunların yanında benim olmazsa olmaz başka bir aksesuarım daha var. O da sümüklü mendilim. Elimden bir türlü düşüremediğim. Bu arada aramızda kalsın ben sağlıkçıyım. Sağlıkçılarda böyleyse siz düşünün güzel ülkemin halini. Salya sümük kış boyunca geziyoruz cümbür cemaat. Benden ona, ondan buna, bundan şuna sonra dönüp dolaşıp tekrar bana...
Çok da seviyor namussuz virüs hepimizi yoklayıp kaçmayı. Her daim göz dağı veriyor uzaktan, gözü hep üstümüzde (gözü çıkacası)
O da haklı aksiyon lazım hayatımıza.
Şayet uçak moduna alabilseydik kendimizi kış aylarında, virüs de girecek kapı bulamazdı kendisine. Hatta "Hadi Allah versin başka kapıya" Derdik bir de üstüne nanik yapardık.
Gülmeyin madem kış uykusuna yatamıyoruz hiç değilse hayatı sessize alabilmeliydik yine naçizane fikrim.
İşte benim yine esirikli aklım bana neler söyletiyor siz siz olun uymayın deliye. Sevin ben her ne kadar sevemesem de kış aylarını hatta kayak tatiline gidin, şöminenin başında salep için, karda yuvarlanın, kardan adam yapıp burnuna halka pardon havuç takın eğlenin gönlünüzce.....Bol bol foto paylaşmayı da unutmayın.... Güzeldir kar manzarası....